SON

142 4 0
                                    

                          ~ÜÇ YIL SONRA~

8 Ağustos 2023

Omuzlarıma dökülen biçimli kahverengi bukleler, hafif bir far ve rimelin ardından bakan büyük mavi gözler, yumuşak yanakları canlandıran kırmızılık, bütün gün asla gitmeyen kocaman gülümsemeyi süsleyen hafif bir ruj..

Aynadan kendi yansımama tüm dişlerimi göstererek baktım. Uçuş uçuş ve sırt dekolteli olan uzun beyaz gelinliğim tam hayal ettiğim gibiydi.

Her şey olağanüstü derecede hayal ettiğim gibiydi.
Gıcırdayan kapının arkasından takım elbisesiyle bana hayran hayran bakan adamı gördüğümde de tam olarak bunu düşündüm.

"Tam olarak rüyamdaki gibi olmuşsun, maviş."

Küçük bir kahkaha atarak etrafımda döndüm. Elbise ben döndükçe havalanıyor ve muhteşem görünüyordu.
"Bugün bizim günümüz , Cem Üstüner!"

Cem üzerine aylar önce birlikte seçtiğimiz beyaz bir takım elbiseyi giymişti. Hafiften uzamaya başlayan kahverengi saçları her zamankinin aksine dağınık değil düzenli bir şekilde taranmıştı.
Yüzüne camdan yansıyan güneşin vurmasıyla birlikte o kadar muhteşem görünüyordu ki sanki bu dünyadan değil gibiydi.

Işıl ışıl parlayan kahverengiler beni baştan aşağı süzdü ve "Kim bilebilirdi ki senin gibi bir meleğin benim gibi kendini beğenmiş bir adamla evleneceğini. Sanırım sanıldığının aksine çok şanslı biriyim.." dedi.

Gidip yanağına minik bir öpücük kondurduğum sırada odanın kapısı açıldı ve İdil'le Yağmur koşarak yanımıza geldi.
İkisi de kendine çok yakışan kıyafetler seçmişlerdi.

"Ne yapıyorsunuz?! Herkes dışarda sizi bekliyor! Hadi ama biraz acele edelim, genç çiftimiz! Biraz daha beklerseniz İdil'den önce evlenemeyeceksiniz!"

İdil sahte bir sinirle Yağmur'un kafasına vurdu.

Bütün arkadaşlarımızı, ailemizi çağırmıştık. Herkes burada bizim için bir araya gelmişti.

Gülümsemeye devam ederken onları odadan çıkarmaya çalıştım ve "Tamam, tamam! Siz çıkın ben hemen geliyorum!" dedim.

Cem tam kapıdan çıkarken ani bir hamleyle geri döndü ve bir anda arkada tuttuğu ellerini bana doğru uzattı. Çiçekten bir taç..

"Bunu senin için biraz önce yaptım, dökülen begonvilleri toplayarak. İzin verirsen bu güzel meleğe, en az onun kadar güzel olan çiçekleri taktim etmek istiyorum."

Gözlerimi kapatarak başımla onayladım.

Kendi elleriyle yaptığı begonvilleri dikkatlice kafama yerleştirdi ve beni karşımızdaki aynaya çevirdi.
Arkamda onun da olmasıyla tam bir tablo gibi görünüyorduk.

Kulağıma tahrik edici bir şekilde "İşte şimdi tablomuz tamamlandı.." diye fısıldadı.

Onu yavaşça arkamdan ittirip sahte bir öfkeyle "Düğünümüzü kaçırmak istemiyorsan tabloyu bırakıp koşsan iyi olur, Cem üstüner." diye cırladım.

Ellerini ben masumum der gibi havaya kaldırdı ve ayanaya bakıp son kez kravatını düzeltirken bana yaramazca göz kırptı.
Kendi kendime kahkahalarla gülerken onu kapıya doğru ittirdim.
Biraz daha yaramaz sözcükler dudaklarından döküldükten sonra odadan çıktı.

RÜYAWhere stories live. Discover now