"Kim demiş benim güzelim çirkin diye. Sen benim hayatımın anlamısın len ! Kim dediyse topuguna sıkarım. Heyt bee benim et yıgını kadınım !" Semih icindekileri dışına vurunca neyi agızından kacırdığını anlayıp aynada bir anda Sara'yla göz göze geldi. Sara'nın gözleri doldugunda "beni i
sevmiyorsun işte. Bana et yıgını dedin.." diye bunalıma girip akmaya başladı göz yaşları.

"Hatun valla yanlıs oldu alınma len Sen benim her seyimsin. Hayatıma girdiginden bu yana en begendigim kadınsın len. Dilimi eşsek arısı soksun bebegim benim. Hadi aglama !" Semih agzından kaçırdığı her söz için pişman oluyordu.

"Yok sen beni sevmiyorsun..." Sara biliyordu iste Semih onu kilolu olunca sevmiyordu. Ama yanılıyordu cünkü hormon yüklüydü duyguları anlık degisiyordu.

"Seviyorum allahıma kitabıma seviyorum güzelim. " Semih karşısına gecip yanaklarının şismesinden dolayı kısılan minik gözlerine baktığında yanaklarındaki gözyaşını sildi.

"Kimse beni sevmiyor..." hamilelik ne boktan bir işmiş sonu güzel olacak ya her zahmeti cekecekti Semih.

" severlerse döverim onları sen benimsin sadece ben severim sadece ben öperim aglama güzelim benim. Melek gibi bir annesin sevgi dolu bir eşsin. Seni bulmuşumda Allah'tan belamı mı istiyorum. " Semih susmayacak olan karısında çözümü öpmekle buldu. Sara'nın kilo alınca daha da dolgunlaşan dudağına yapışıp tuzlu gözyaşlarının verdigi tatla hafif çatlak dudaklarını emdi. Bir iki dakika süren tutkulu öpücükten sonra Sara şaşkın ve mutluyken. Semih yeni bir naz kaldıramayarak karısının elinden tuttu. Dudaklarını öpmeyi seviyordu ama kendini frenleyemiyordu her an yatakta bulabilir. Çocuğun salığınada zarar verebilirdi.

Sabah daha erken olduğu için Sahra uyuyordu odadan çıkmadan Semih kızının üzerini örtüp karısıyla çıkmıstı odadan. Evde bir çok degisiklik yapılmıştı perdeler beyaz ve pembe güllü olmuş. Önceki oturma gruplarıda rengarenk olmus evin zemininde ki beyaz parkeler tazelenmis ev tamamen boyanmıstı.

Gupse Hanım da daha uyanmamıştı ev sessiz olduğuna göre. Semih Sara'yla birlikte mutfaga girince Sara yorgunlukla sandalyeye oturunca "kek istemiyor canım !" demisti. Semih hep haklı çıkıyordu tuhaf aş ermesi vardı en uzunu beş dakikaydı. "Ne istiyor prenses canın ?" Önünde durduğunda Sara'nın cenesini tutup kendine doğru kaldırdı.

"Mmmm.. bilmiyorum.. bu gün erken gelsene Semih ?" Semih anlamayarak Sara'ya baktıgında "hani cağırdık ya bizimkileri sende gel !" sonunda anlayınca Semih! "Haaaa. Şu mevzu..." demişti. Yanında duran sandalyeye çöküp ayagındaki siyah çorabı çıkardı.

"Niye cıkarıyorsun Semih hasta olacaksın ya bu halimle bakamam ki sana!" Sara karnındaki tekmeyi yine hissetti ne huysuz çocugu olacaktı Semih gibi.

"Kendini düşün sonra beni düşün yavrum uzat ayagını. Evde yalın ayak gezme demiyor muyum sana. "diyordu hemde defalarca Sara. Dudağının kenarını ıssırınca Semih'ten çorabı alıp giymek istedi. Ne kadar kocası olsada ona bu kadar yükelenmek istemiyordu.

"Göbeginden egilemezsin oglumuda hatunumu da riske atamam. Uzat!" Sara utanarak ayağını kaldırınca Semih eğilip iki çorabıda giydirdim

"Teşekkür ederim." Semih gülerek başını kaldırdı. Fakat karısını tanıdığı gibi attığı bakışlarıda çözmüştü. "Noldu yavrum?" dedi tombullaşan ellerini tutmuştu Sara'nın.

"Annemle babamı görmeye gidebilir miyim Semih bu gün. Hem uzun süredir gitmiyorum yanlarına." Agızındaki baklayı Sara çıkarınca Semih kafasını olumsuz anlamda salladı. "Olmaz yavrum hava soguk gidemezsin!" dediğinde yine Sara'nın donuk bakışıyla karşılaştı 'ne zor işmiş hamile kalmak, nazını çekmek ' diye düşündü.

Merhaba Ögretmenim (Tamamlandı. )Место, где живут истории. Откройте их для себя