KM-45 (Final Part 2 - The End)

14.8K 863 106
                                    

"Hoşgeldin prenses."

Hayatının her anında mutsuz değildi tabiki Emre. Mutlu olduğu zamanlar da çoktu. Mesela Cemre doğduğunda onun minik bedenini izlemek için sabahlara kadar uyumazdı, onu kendi çocuğu gibi korur kollardı. Sonra ilk aşık olduğunu sandığı zamanlar da sahte olsa da mutluydu, hele ki Esra ile yaşadığı en kötü kavgayı başkasıyla yaşadığı en iyi güne değişmezdi. Ama şuan, şu dakika açık ara en en iyi günüydü. En mutlu, en duygu dolu gün bugündü. Sevdiği kadının kucağında kendi bebeğini gördüğü şu sahne Emre'nin hayatı için zirveydi. Şuan burada ölebilir gözü arkada kalmazdı. Ama tabiki de bu lafın gelişiydi. Karısıyla ve kızıyla uzun dolu dolu bir ömür yaşamak istiyordu.

Bir insan nasıl bu kadar küçük olabilir diye düşündü. Bu nasıl mucizeydiki daha beş dakika önce annesinin rahmi onun için evken orada beslenip yaşarken şimdi dışarda kucaklarındaydı. Kalbinin sevgiden patlayacağını hissediyordu. Bunu nasıl göstereceğini ne yapacağını bilemiyordu. Kızını alıp içine soksa, oturup tek tek bedeninin her noktasını öpüp koklasa içinde ki bitmek bilmeyen arsız sevgi tükenir miydi ? Mümkün yok tükenmezdi. Emre yapı gereği dışarıya karşı sert bir adamdı, şuandan itibaren bildiği tek bişey vardı ki artık daha sert olacaktı. Sadece kızına ve karısına pamukken dışarıya Demir olacaktı. Tamamen koruma iç güdüsüydü.

Esra'nın da mutluluktan ağladığını gördüğünde onun da ne kadar duygu yoğunluğu yaşadığını tahmin ediyordu.

Doktor gözetiminde odaya alınmışlardı. Bebeği kontrol için götürürlerken Emre kızımı nereye götürüyorsunuz diye ortalığı ayağa kaldırmıştı Esra olmasaydı belki de sakinleşmezdi. Neymiş bebeğini nasıl onlardan ayırırlarmış ya bebeği başka bebeklerle karışırsaymış. Emre'yi ikna edebilmek için bebeğin bileğine kocaman Aselin Saraç yazan bileklik takmışlardı. Ki normalde bebeğin bileğindeki bilekliğe bebeğin adı yazmazdı. Bebeğe giydirecekleri yeni doğan tulumuna da özellikle diğerleri ile aynı olmasın diye dikkat edilmişti.

Odaya geçtiklerin de herkes heyecan ve mutlulukla onları karşıladı.

Savaş'ı oda da göremeyen Emre normalde merak edip sormazdı ama yine ne karıştırdığını merak ettiği için neredeyse olduğunu sordu. Sıla bıkkınlıkla nefes verip ağzını açmıştı ki odanın kapısı açıldı.

Savaş elinde biri bitmiş birinin de yarısı eksik iki tepsi baklava ile içeri girdi.

"Ooo eski patroniçem yeni dünürcüm de çıkmış gelmiş. Hani nerede benim gelin?"

Emre gelin lafını duymazdan gelip sordu. "Neredeydin sen? Bu tepsiler ne?"

Savaş sanki tepsileri yeni fark etmiş gibi elindekilere baktı. "He bunlar mı, gelinim doğdu diye tüm hastaneye baklava dağıttım. Al bu da kalan yiyin. Sen ye Esra süt yapar tatlı."

Emre hasbinallah diyerek ofladı.

"Savaş beni delirtme sus."

Savaş Sıla'nın kucağındaki Barış'ın papyonunu düzelterek konuştu. "Bak oğlumu ilk randevu için nasıl giydirdim. Jilet gibi delikanlı oldu."

Savaş Barış'a bebek smokini giydirip papyon takmıştı. Babasına benzeyen siyah saçları kara gözleri ile tam bir küçük adamdı.

Savaş'ın sözü biter bitmez kusan Barış herkesi güldürürken Sıla üzerini temizlemek için harekete geçti.

Emre suratını buruşturdu. "Aynı babası, güzel olan her şeyi bir davranışı ile mahveder."

O sırada açılan kapıyla herkesin gözü oraya dönmüştü. Bebek hemşiresi Aselin'i getirmişti. Pembeler içinde ilk doğduğu ana göre daha beyazdı. Gözleri hala fıldır fıldır dönüyordu.

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now