KM-36

11.4K 910 47
                                    

İki gün üst üste bölümlerle karşınızdayım 😂. Yorumlarınızı bekliyorum 😍

Savaş biten müzikle mikrofonu eline aldı. ''Hoşgeldiniz sayın misafirler, şimdi damadımızı ortaya çağırıyoruz. Çiftetelli attırmadan bırakmayız değil mi?''

Emre tek tek yazıyordu, intikam soğuk yenecek bir yemekti. Emre'nin zorla sahneye çıkmasını izleyen Esra'da onun bu haline gülüyordu.

Ama ne yazık ki gülmesi uzun sürmemişti. Garsonlardan birinin ona uzattığı kağıdı okumasıyla gülüşü donmuştu.

Bir yandan uzun kuyruklu gelinliğinin eteklerini tutuyor bir yandan hızla koşuyordu. Engel olarak gördüğü topuklu ayakkabıları çıkarmak için bir anlığına duraksadı. Ayakkabıları fırlatıp koşmaya devam etti. Durmak istemiyordu gidebildiği yere kadar koşmak istiyordu. Unutmak istiyordu. Çok koşmaktan mı yoksa öğrendiklerinden mi bilinmez nefesi ciğerlerine sığmıyordu artık. Zehirmişçesine yaka yaka inip çıkıyordu aldığı hava. Soğuktu dışarısı, çok soğuk. Üzerinde ki gelinlikte pek sıcak tutan bir şeye benzemiyordu ama yine de üşüyemiyordu. Hatta yanıyordu cayır cayır. Lütfen diye düşündü lütfen hepsi yalan olsun hepsi kandırmaca olsun. Sevdiği adam gelsin ve hepsi yalan desin. Ama içinden bir yerlerden yalan olmadığını biliyordu. Yapardı çünkü, Emre bunu yapmıştı. Yine de soracaktı elbette ama şimdi hazır değildi. Olmazdı. Sevdiği, içini yakan kahverengi gözlerine baka baka bu soruyu soramazdı şu an. Çünkü alacağı cevap açıktı. Gözüne çarpan açık bir büfe gördü. Yönünü hızla oraya çevirdi. Düğünden kaçan bir gelindi, Ayşe Hanım'ın rezil olmasını istemezdi.

Zor çıkan sesiyle büfede ki adamdan telefonunu kullanmak üzere istedi. Adam akşamın onunda karşısında bitkin bir gelin görmeyi beklemiyordu anlaşılan, garip bakışlarına rağmen telefonu verdi. Esra titreyen ellerine aldırmadan Sıla'nın numarasını tuşladı. Telefonu kulağına götürdü. Sıla ikinci çalışta hemen açmıştı.

''Alo?''

Esra şuan ağlamak istiyordu ama olmuyordu. Dudağını ısırdı. ''Sıla benim Esra.''

''Esra, kahretsin neredesin sen?! Kaç saattir seni arıyoruz. Allah'ım delirdik!''

Esra gözlerini sıkıca yumdu. ''Sıla bak sakin ol iyiyim ben. Gitmem gerekti sadece, hasta olduğumu kendimi iyi hissetmediğimi söyleyip yollayın herkesi.''

''Kızım sen gerizekalı mısın?! Emre perişan halde gelin odasında bulduğu aptal bir kağıda bakıp bakıp küfrediyor neler oluyor? Ne yazıyor o kağıtta?''

Demek Emre kağıdı bulmuş okumuştu, Esra'nın neden kaçtığını biliyordu. Ve verdiği tepkiye göre doğruydu işte.

''Kafamı toplamam gerekiyor Sıla. Her şeyim orada ben şimdi bir otele gideceğim kimseye bir şey belli etmeden yanıma kıyafet ve para yolla.Gittiğim yerden seni ararım.''

Telefonu Sıla'nın bir şey demesine fırsat vermeden kapattı. Gözüne ilk çarpan otele girdi. Resepsiyonda ki adamın da tip tip bakmasına aldırmadan verdiği odaya çıktı. Oda verdiklerine şükretmeliydi. Sıla'yı tekrar aradıktan sonra odada ki koltuğun üstüne çöktü.

Bu kadardı işte. Esra'nın mutluluğu da anca bu kadar sürerdi. Lanetliyim diye düşündü kesinlikle lanetliyim. Bir tarafta ailesi bir tarafta sevdiği adam vardı.

Sevdiği adam büyük bir günah işlemişti evet, ama işlediği günahtan daha önemlisi bunu Esra'dan gizlemişti. Söylememiş, anlatmamış, susmuş onu aptal yerine koymuştu. Bu unutulamaz, affedilemez bir şeydi. Bir iki saat sonra kapısı çalmıştı. Sıla kendisi gelmişti.

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin