KM-9

16.6K 1.1K 106
                                    


Emre kendine hakim olmaya çalışarak kızın kolunu bıraktı ama bağırmaktan geri kalmadı. "Sana güvenen de kabahat. Ne kadar tanıyoruz ki seni? Sende baban gibi miras avcısıydın belki de !" Dedi.

Esra ise duydukları ile çoktan milyon parçaya ayrılmıştı. Bunun sebebi Emre değildi. Emre'nin tavırları ona koymazdı. Ama babasına dil uzatması...

Yüzüne bile bakmadan, ardına bile bakmadan evden çıktı. Bu son damlaydı.

"Savaş sen kafayı mı yedin? Adam bana neler dedi bir şey olmamış gibi yüzüne mi bakacağım."

"Esra söyledim ya seninle alakası yokmuş. Her şey yanlış anlaşılma."

İkili oturdukları sahil kenarında ayaklarını suya sokmuş konuşuyorlardı. Esra evden çıkar çıkmaz Emre'ye gelen telefonla asistanının bütün projeleri Emir'e rapor ettiğini öğrenmişti. Ama olan olmuştu. Yanlış anlaşılmalar ve yitip giden koca bir proje. Hepsinin sorumlusu da basit bir asistan.

"Yanlış anlaşılma ya da değil. Ben miras avcısı değilim bu bir, ikincisi babam hakkında kötü konuşulmasına tahammül edemem. Anladın mı?"

"Patroniçecim anlıyorum ama tüm oklar sana yönelmişken Emre'nin senin üzerine gelmesi normal değil mi?"

"Savaş sen neden buradasın?"

"Senin için. Üzülme diye gerçekleri bil diye. "

Esra gözlerini uçsuz bucaksız denize dikti. "Boşversene." Oturduğu yerden doğruldu. "Hadi ben eve gidiyorum. Görüşürüz sonra." Ayakkabılarını giydi.

"Hangi eve?"

"Kendi evime. Bu saatten sonra kimse beni öldürmek istemez herhalde."

Savaş da kalkıp Esra'nın arkasından ilerledi. "O ev benim evim ve orada kalmanı istiyorum. Lütfen. "

Esra omuz silkti. "Hadi ama. Hem daha seni Sarışınımla tanıştıracağım. Eminim birbirinizi çok seveceksiniz."

Esra arkasına dönüp Savaş'a gözlerini büyüterek baktı. "Sevgilin mi var?"

Savaş ise yakasında asılı duran güneş gözlüğünü gözüne takarak gülümsedi. "Hemde ne sevgili. Tam bir panter."

Esra bu kısa sürede tanıştığı adamın mutlu olmasını isterdi. Ve sevgilisiyle de en yakın arkadaş olmak. " Hemen tanıştırıyorsun beni hemde hemeeen."

"Tamam tamam hadi gel gidelim sarışınımın yanına." Savaş kolunu Esra'nın omzuna atarak yürümeye başladılar. Kafe sahile yakın olduğu için yürümeyi tercih etmişlerdi.

Esra Savaş'ta hiç olmayan kardeşinin şefkatini bulurken, Savaş ise yıllar önce ellerinden kayıp giden prensesini Esra'da görüyordu. Sanki kader bu ikiliyi birbirlerinin eksik olan yanlarını tamamlamaları için bir araya getirmişti. Kardeşlik önemli bir şeydi çünkü.

Emre öğrendiği gerçeklerle ağır bir vicdan muhakemesi içine girerken çoktan asistanını kovmuştu. O, kendini ve çalıştığı şirketi satan kadın yüzünden Esra'ya ağır cümleler sarf etmiş onu kırmıştı. Normal zamanlarda kırılan insanlar pek umrunda olmazdı. Ama Esra umrundaydı. Çünkü ilk defa birinin ailesine dil uzatmıştı. Hemde ölmüş bir adama. Kendi babası öldüğü günden beri bu konular da daha hassas olması gerekirdi ama bunu yapamamıştı. Esra'nın ne kadar gururlu olduğunu az çok anlamıştı bu zaman içinde kendini ona affetirmenin de ne kadar zor olacağını farkındaydı ama bunun içinde elinden geleni yapacaktı.

Sıla ise Savaş sayesinde garson şefi olmuştu. Eski arkadaşları ile birlikte çalışmaktan çok mutluydu tabi bir de Esra olsaydı. Gözleri istemsizce Savaş'ı arıyordu. Uzun zamandır her gün onu gördüğü için alışmıştı. Ve bu sabah da diğer sabahlar gibi onu görmek istemişti.

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now