KM-3

22.2K 1.3K 109
                                    

Uzun bir aradan sonra yeni bölüm ile geldiiiiiim.  Yazım yanlışlarım varsa affola . Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve votelerinizi benden uzak tutmayın ve ayrıca sizlere bir kitap önerisi ile geldim.

selin-visne 'nin Kiraz Mahallesi adlı hikayesine mutlaka bakın derim. 😍

''Nefes alın, lütfen derin derin nefes alın. Bana anlatacak daha çok şeyiniz var lütfen nefes alın!'' diye adamı sakinleştirmeye çalışıyordu.

Ama yaşlı adam çoktan ışıklı yolun yolcusu olmuştu. Söylediği son cümleyle hatırlayacaktı onu Esra.

''Sakın benden nefret etme.''

Hastane koridorunda eski bir sandalyede oturup gelen geçen doktorları, hemşireleri boş gözle inceliyordu. Hızla geldikleri hastane de amcasını ameliyata almışlardı. Daha, doğru düzgün üç kelime bile etmeden amcasını kaybedecek miydi? Bu kadar kolay mıydı insanın hayatını kaybetmesi? Kolaydı tabi, kendi annesi ve babası da kolayca ellerinden kayıp gitmemiş miydi zaten. Şimdi de yıllar sonra bulduğu amcası gidecekti. Her ne kadar ona inanmamış olsa da hiç kimse ben senin amcanım diye yalan söylemezdi. Çetin Bey'in de yalan söylemediğini düşünüyordu Esra. Sanki lanetliyim diye düşündü. Çevremde kan bağım olan herkes teker teker gidiyor. Daha kızlarının, oğlunun ve eşinin haberi olmamıştı. Mavi gözlü adam da çökmüş bir şekilde ameliyathanenin kapısında bekliyordu. Belli ki patronunu sadece patron olarak görmüyor, ona fazlasıyla değer veriyordu. Amcama benden daha yakın diye düşündü.

Kalkıp mavi gözlü buz adamın yanına gitme gereği hissetti Esra. Boş bakışlarını takım elbiseli adama döndürüp oturduğu yerden kalktı. Kocaman ameliyathane yazısının altında duran adamın yanına gitti.

''Şey, yapabileceğim bir şey var mı? Veya bir şey ister misin? Su, çay?''

Buz adam kafasını iki yana salladı. 

Esra ise vazgeçmedi. Onu konuşturup kafasını dağıtması gerektiğini düşündü. ''Peki eşine ve çocuklarına haber vermeyecek miyiz?''

Mavi gözlerini Esra'nın bal gözlerine dikti. ''Ne diyeceğim ki? Nasıl derim ? Çetin Bey oradan sağ çıkamayacak doktorlar boşuna çabalıyor nasıl derim!''

Son cümlesinde sesini yükseltmesi Esra'yı korkutmuştu. Ama az çok kalbinden geçenleri anlayabiliyordu. ''İstersen ben haber verebilirim.'' dedi. Yükünü hafifletmek istercesine.

Mavi gözlü adam cebinden çıkardığı son model telefonu Esra'ya uzattı. Esra şifre olmayan telefonu eline alıp rehbere girdi. Eşini arayamazdı birden bu haberi pat diye veremezdi. Kızları? Onlar da olmazdı. En iyisi Emre diye geçirdi içinden. Bir evlat için en zor haber buydu ama yapmalıydı. ''Emre Saraç'' yazısının üzerine parmağını dokundurup aradı. Telefonu kulağına götürdü. 

Upuzun gelen 10 saniyenin ardından Emre hemen telefonu açmıştı. ''Ne var Levent?'' 

Demek bu mavi gözlü adamın adı Levent'ti. Öğrendiği iyi olmuştu. ''Şey ben Esra.''

''Esra?'' diye sordu. Ses tonunda hayret ifadesini barındırarak.

''Evet ben. Üzgünüm ama baban beni görmeye gelmişti konuşuyorduk ve birden öksürmeye baş-''

''Hangi hastane?!'' diyerek Esra'nın lafını kesti.

''Endişelenme ameliyatta şuan. Babanın her zaman geldiği hastaneymiş.'' diye yanıtladı.

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now