KM-37

11.7K 908 99
                                    

Sessizce yatağın bir köşesinde uyuyan karısına yaklaştı. O da yatağa girip arkadan sarıldı Esra'ya.

Esra ertesi sabah uyanınca hoş şeyler olmayacaktı biliyordu. Ama özlemişti bir kaç saatliğine karısının kollarında huzuru yaşayabilirdi.

Sabaha kadar Esra kıpırdanıp durmuştu huzurlu uyumadığı belliydi. Emre kendine lanet etti, sorumlusu kendiydi. Kendi aptallığı!

Esra yattığı yerde kıpırdandı, oda çok sıcak olmuştu çift kişilik yatağın soğuk tarafına geçmek için hareketlendiğinde daha da büyük bir sıcaklığın içinde bulmuştu kendini. Duyduğu nefes sesi miydi? 

Uyku mahmuru gözlerini yarımyamalak açıp doğruldu. Yatağında boylu boyunca yatan bir adet Emre ile karşı karşıya kalmıştı. Gülse mi ağlasa mı bilememişti. Üzerinde Emre'yi içinde görmeye alışık olmadığı kıyafetler vardı. Eski ama kaliteli bir kot pantolon vardı altında, üstünde de siyah bisiklet yaka bir tişört. Koyu kestane saçları dağınıktı, göz altları ise yorgunluğun belirtileri olan morluk ve çizgiler içerisindeydi. Esra uzun süre inceledi kocasını, canı yanıyordu her gözü ona değdiğinde ama içindeki sevgi de bitecek gibi değildi. Bir mucize olmalıydı ve kurtulmalıydı bu kafa karışıklığından. Göğsünün sıkışmasına sebep olan şeylerin yok olması gerekiyordu. Elini uzatıp yanağını tüy kadar hafif bir şekilde okşadı. Uzun süredir uyumadığına emindi, uyuması için sessizce yataktan kalkıp odadan çıktı. Ayşe Hanım çoktan uyanmış olmalıydı.

Emre uyandığında yanının boşluğuyla kaşlarını çattı. Ama Esra'nın ses çıkarmaması ona umut vermişti. Bağırıp çağırmamış, huzursuzluk çıkarmamıştı. Sessizce onu uyuması için bırakmıştı. Yataktan kalkıp odadan çıktı. Asıl macera şimdi başlıyordu.

Annesi ve Esra çardakta oturup çıkan yalancı güneşin tadını çıkarıyorlardı. Kahve içerek konuşup, gülüşüyorlardı. Emre bu gülüşe bir haftadır hasretti, o bu hasretliği yaşarken Esra o gülüşü bencilce çevresine dağıtıyordu. Emre vazgeçmeyecekti o gülüşün sebebi tekrar kendi olana kadar vazgeçmeyecekti!

Salondan çardağa açılan kapıdan geçti. Onu ilk fark eden annesiydi. Annesi mesafeli bir gülümseme ile oğluna ''Hoşgeldin.'' demişti. Annesi şaşırmamıştı. Muhtemelen Esra ona söylemişti. Emre bunu bile kıskanmıştı, resmen annesi ile her şeyi paylaşıyordu!

''Hoşbuldum.'' Esra kaçamak bir bakış attı Emre'ye sonra tekrar önündeki kahve fincanına geri döndü.

''Ee hangi rüzgar attı seni buraya ?''

Emre yer olmasına rağmen L şeklinde ki koltukta Esra'nın dibine oturdu. Kolunu da Esra'nın arkasından geçirmişti. Dizleri dizlerine değecek şekilde yakınlardı. Esra uzaklaşmak istese de koltuğun ucunda olduğu için bunu başaramamıştı. 

''Sizi hangi rüzgar attıysa beni de o rüzgar attı Ayşe Hanım.''

Uzanıp Esra'nın fincanından bir yudum içti. Aldığı tatla yüzünü buruşturdu. ''Mazot mu içiyorsun kızım sen? İnsan içine biraz şeker katar.''

Esra, Emre'nin bu doğal tavırlarıyla kendini daha rahat hissediyordu evet. En azından ilk başlarda ki çaresizlik yoktu gözlerinde. Kendi zaten bitmişken bir de Emre'yi bitkin görmek istemiyordu.

Emre'nin cümlesine omuz silkti. Sonra hiç beklemediği bir anda dudağının üstünde hissettiği Emre'nin dudaklarıyla gözlerini kocaman açtı. Kahretsin! Bu adam annesinin yanında n'apıyordu!

Ayşe Hanım gözlerini kaçırarak yalandan öksürürken Esra çığırdı. ''Delirdin mi sen?!''

Bu sefer de Emre omuz silkti. ''Kahvemi tatlandırayım dedim.''

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now