KM-40

11.4K 853 118
                                    

Geçen bölümü kimseye ithaf edemedim çünkü doğru yorum ben yeni bölümü yayınladıktan sonra geldi :) O yüzden bu bölüm doğru tahmini ile sahibine gidiyor. Ayrıca ben daha çok doğru tahmin bekliyordum çünkü genelde balayı deyince herkesin aklına Maldivler gelir :) Evet gittikleri yer Maldivler. ....

mavilLiikiz doğru bildi!

Bu arada sizlere kitap önerisi yapacağım ama bu öneri biraz farklı olacak çünkü önerim kendi kitabım :) . Yazdığım Aşk Serisine profilimden ulaşabilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.

Şimdi de sizleri yeni bölümle baş başa bırakıyorum.

Elleri demin kendi elleriyle karısına giydirdiği paresonun etekleriyle buluştu. Yukarı çekiştirip başından çıkarmak için geri çekildi. Esra bikinisiyle kaldığında Emre tüm bedeninin keyfini şimdi gözleriyle çıkarıyordu. Ama bu Emre ye yetmezdi.

Esra'yı ellerinden tutup yatağın üzerine oturttu.

"Sadece ben, sadece sen..."

"Sadece biz."

Birer birer eksilen kıyafet parçaları sadece bedenlerini değil ruhlarını da birbirlerine karşı çıplaklaştırıyordu. İnsanlar birbirlerini sevdiklerinde, aşık olduklarında tıpkı bedenleri gibi ruhlarını da birbirine katmak isterdi. Bütün benlikleriyle karşısında sonsuz aşk beslediği insana karşı açık olmak isterdi. Aşkın kelime anlamı da bu olmalıydı ya; sonsuz çıplaklık.

Bu çıplaklık fesat insanların aklına geldiği gibi sadece bedensel çıplaklık değil. Her şeyiyle açık olmak. Beyninde dolaşan güzel veya çirkin düşüncelerden karşısındakini haberdar etmek. Sanki bir kişi değilmiş de iki kişi yaşıyormuş gibi davranmak. Sevdiğin insanın sadece gözlerine bakarak içini okumak. En sevdiği yemeği ve rengi bilmek değil marifet, o an canının ne çektiğini ne yemek istediğini anlayacak kadar yakın olmak. Gece yanında uyuyor numarası yaptığını anlayarak derdini paylaşmak için arkasından usulca sarılmak. Susmak istediğinde onunla susmak, kahkaha atmak istediğinde kahkaha atmak. Gözlerinde ki o ferin sönme sebebi olmamak. Gerektiğinde babası gerektiğinde annesi gerektiğinde evladı gerektiğinde ise ruh arkadaşı olmak. Çıplaklık buydu işte. Hatta daha bir sürü şey.

Emre karşısında son kıyafeti olan bikinisinin altını çıkaran Esra'ya bakıyordu. Bakıyordu ama onun şuan gördüğü tek şey gözlerinin içindeki kendisiydi. Evet kendisi, bir insanın sizi sevdiğinden çok kolay emin olamazdınız ama Emre emindi. Esra'nın gözlerinin içinde, ruhunun içinde kendisini görüyordu. Bu kadın ona aşıktı, tıpkı kendinin ona olduğu gibi. Uzun uzun karısının kusursuz yüzünü inceledi. Esra güzeldi, hemde melekleri kıskandıracak güzelliğe sahipti.

Esra, Emre'nin uzun bakışlarının altında teslim olurcasına gözlerini kapattı. Onlar imzayı attığında değil şimdi evlenmişlerdi işte. Birbirlerine şimdi ait olmuşlardı.

Emre bu teslim oluşu en güzel şekilde kabul ederek karısının dudaklarına uzanıp onu öptü. Yavaş yavaş tadını çıkara çıkara. En sevdiği müziği dinliyor gibiydi, en sevdiği içeceği yudumluyormuşçasına öpüyordu. Elleri acelesizce bedeninde dolaşmaya başlıyor, Esra'nın kusursuz tenini hissetmeye çalışıyordu. Avuçlarının altında rüzgarlı havada titreyen yaprak gibiydi Esra. Ama bu titremeyi Esra'nın korkusuna değil arzusuna yormak istiyordu çünkü Esra'nın ondan hiçbir şekilde korkmasını istemiyordu. Yine de sormak zorundaydı.

İstemeden de olsa geri çekilip tekrar gözlerine baktı. Göreceği herhangi bir gölge de şüphe de ona istediği kadar zamanı verecekti.

Yüzünü avuçları arasına aldı. ''Korkuyor musun?''

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now