KM-18

15.7K 1K 76
                                    

Başım feci ağrıdığı için kontrol edemedim hatam varsa affola. Yorum atan parmaklarınız dert görmesiiin.


Esra dışarı çıkar çıkmaz nefes nefese koşan Levent ve Savaş'ı gördü.

Savaş Esra'ya yaklaşıp onu omuzlarından tuttu. ''Esra şimdi duyduklarını hemen unutuyorsun ve bunları Emre'nin öğrenmesini engelliyorsun.''

Esra bir günde korkacağı kadar korkmuştu zaten ama yine korku ile baktı. ''Ne oldu Savaş?'' diye sordu titreyen sesiyle.

''Cemre'yi Emir kandırmış.''

"Ne!" Esra şaşkınlıkla karışık söylediği kelime hastanenin koridorunda yayılmıştı.

Savaş Esra'yı kenara çekip her şeyi anlattı. "Bizim kıza yaklaşmış it oğlu it acısından faydalanıp kendi kullandığı zehri Cemre'ye akıtmış." Savaş sessizce söylediği cümlelere şimdi daha sert devam etmeye başladı. "Emre bilmemeli. Ben onun hesabını kendi ellerimle keseceğim o dört duvar da çürüyecek. Ama Emre öğrenirse onu öldürür bu genç yaşta kuzenimi hapishane kapılarında bekleyemem."

Esra onaylarcasına başını hızla salladı. "Ama her şeyi bana anlatacaksın Savaş, her şeyi adım adım."

Esra cümlesini bitirir bitirmez kapı açılmıştı. Emre dışarı çıkarak Savaş ve Esra'nın yanına gitti.

Savaş kuzeninin omzuna elini attı. "Nasıl kardeşim ?"

Emre'nin bitkin hali Esra'nın canını acıttı. Babasının öldüğü gün bile onu bu kadar yıkılmış görmemişti. Bir kardeşi olsaydı nasıl hissettirdiğini daha iyi anlardı ama şuan bile acısını kırk metre öteden hissediyordu. Sarılmak istedi ona, tüm acısını kendi bedenine hapsetmek istedi. Kızgın kırgın olsa da şuan gözü o kırgınlıkları görmüyordu. Aklında ve kalbinde sadece Emre'nin ne kadar mutsuz olduğunu hissediyor ve biliyordu.

"Nasıl olsun konuşmuyor ama doktor durumun düzelebilir halde olduğunu söyledi tabi Cemre de isterse." Cemre'de isterse derken sesi umutsuz çıkmıştı. Kardeşinden umudu nasıl olsundu ki? İnsan bir kere sevdiğini bu zehirle kaybedince umudu kalmıyordu daha.

Emre'nin bu son sözleri ile Esra kendini daha fazla tutamamıştı artık. İçindeki acıma hissiyle karışan adını koyamadığı o duygu ile istemsizce kolları Emre'ye doğru kalktı.

Boynuna dolanan ince kolları hisseden Emre neye uğradığını şaşırmış ama daha fazla o kollara kayıtsız kalamamıştı. Biraz tereddüt etse de Esra'yı sardı. Burnuna dolan eşsiz koku ile bedenine bir sakinlik hakim olmuştu. Aklı ve ruhundaki pürüzler yok olacak gibiydi. Sanki unutmanın rahatlamanın adresiydi bu kollar. Son zamanlarda ki kendindeki değişimin elbet farkındaydı Emre. Salak değildi sonuçta, kendini Esra'ya daha yakın hissediyor ve onu deli gibi kıskanıyordu. Esra'ya adım adım çekiliyordu. Ama artık geri çekilme vaktiydi çünkü bu adını koyamadığı şey  olmamalıydı yaşanmamalıydı.

 Onun kalbi bir kere dolmuştu ve bir daha dolmayacaktı. Dolmamalıydı.

Emre yavaşça kollarını indirdi. Esra da ona ayak uydurmuştu ama demin keyfi yerindeydi. Esra nasıl bir şey yaptığını Emre'den ayrılınca fark etmişti ve birazcık, çok azcık yüzü kızarmıştı. Allah'tan Savaş ortadan kaybolmuştu da bir kişiye daha rezil olmamıştı. "Şey Cemre güçlü bir kız atlatacak. Sende kendini toparla ki o daha güçlü olsun arkasında olan birinin varlığı ona güç verir."

Emre Esra'nın kafası karışık ve utangaç hallerine gülümsemek istedi ama onu daha fazla utandırmak istemiyordu. Bu halde bile onu güldürdüğü için ona minnettardı. Esra'ya minnettar olacağını bundan iki ay önce söyleseler bir tarafı ile gülerdi muhtemelen ama Emre asla bir şeye asla demezdi. Dili olmaz dese de kalbinde hep bir açıklık bulunurdu. Çünkü hayatında bir kez asla demişti, 'asla Deniz'den ayrı yaşayamam' demişti ama şimdi Deniz yoktu. Hayatta asla dememek lazımdı.

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now