''Dinlemek istemiyorum çık dışarı.''

Can, Esra'yı dinlemeden konuşmaya başladı. ''Yemin ederim seni seviyorum sana kötülük olsun diye yapmadım, abim bunu fark edince faydalanmak istedi. İşin bu kadar ciddiye bineceğini bilmiyordum.''

Esra masanın üzerinde bulduğu bardağı Can'a doğru fırlattı ama Can kenara çekilince bardak duvara çarpıp büyük bir gürültü ile kırıldı. ''Yalancı! Sana kardeşin, abin var mı diye sordum yok dedin bana yalan söyledin. Ben varya seni o Emre'ye karşı savundum ona iftira atıyorsun dedim. Ama asıl aşağılık senmişsin!''

Bardak kırılma gürültüsü ile Emre içeri daldı. ''Ne işin var lan senin burada!'' Kendinden beş santim daha uzun olan Can'ın yakalarından tutup onu sarstı. Savaş ikiliyi ayırıp Can'ı tutup dışarı doğru çekti. ''Ben hallederim bro sen Esra'yı arabaya yerleştir.'' Savaş'ta burnundan soluyarak Can'ı hızla hastane dışına çekip sağlam bir yumruk attı. ''Bir daha bırak Esra'yı, Sıla'nın bile sınırlarından geçmeyeceksin anladın mı lan şerefsiz, orospu çocuğu!''

Can suçlu psikolojisinde olduğu için tek kelime etmeden kanayan burnunu silerek oradan uzaklaştı. Esra'yı gerçekten seviyordu ama abisinin baskılarına engel olamamıştı, sevdiği kadına bile bile oyun oynamıştı.  Ama artık bu kuralları değiştirmenin zamanı gelmişti. Artık Emir Ilgazoğlu'nun kardeş görünümlü kuklası olmayacaktı.

Emre ise kendini sakinleştirerek Esra'yı arabaya yerleştirdi. ''Sana bir şey yaptı mı?''

''Hayır, eve gitmek istiyorum artık. ''

Savaş sürücü koltuğuna otururken sanki daha demin kendisi Can'ı döven değilmiş gibi espri yaptı. ''Sizde iyice aşk böcüğü oldunuz ha!''

''Kes zırvalamayı Savaş!'' İlk tepki veren Emre olmuştu. Esra sessiz kalmıştı, şuan bir de laf yetiştirecek hali yoktu.

Eve geldiklerinde Emre ve Savaş yukarı çıkmamıştı ama Emre, Esra'nın yediğinden emin olmak için yemek söylemişti. Telefonuna mesaj attı. 

''Yemek söyledim senin için. Doğru düzgün beslen!''

''Oğlum daha demin birlikteydik lan bu kadar çabuk mu özledin de mesaj atıyorsun?'' Savaş yine modundaydı. Her ne kadar aklı Sıla'da kalsa da hayat üzülmek için çok kısaydı değil mi?

''Yemek söyledim onu haber verdim sadece ne saçmalıyorsun?''

Savaş kahkahayı koyverdi. Eğer araba kullanıyor olmasaydı daha da gülerdi ama Allah'tan araba kullanıyordu. ''Lan ben şakasına demiştim düştün tongaya. Demek bir de yemek söyledin ha. Hayırlısı olsun bro.''

Emre, Savaş'ın oynuna düştüğü için kendine kızdı. Nereden bilecekti kime mesaj attığını zaten. ''Savaş ciddiyim bir daha böyle bir ima yaparsan sonucuna katlanırsın.''

''Nolcak oğlum ya aşk seninde hakkın sonuçta.''

Emre Savaş'ın söylediği ile iyice delirmişti. ''Çek sağa!''

''Saçmalama Emre.''

Emre bağırdı. ''Bir daha aşk demeyeceksin demedim mi lan sana! Ben senin yaranı kaşıyor muyum da sen durmadan benimkini kaşıyorsun çek!''

Savaş yaptığı gafı fark ederek ses çıkarmadan arabayı sağa çekti ama kapıları kilitlemişti. ''Aç şu kapıları Savaş.''

''Kusura bakma abi, seni de bazen kendim gibi sanıyorum. Kaşımıyorum yaramızı ama ben kabullendim.''

Emre sakin tutmaya çalıştığı sesi ile cevap verdi ''Ama ben kabullenmedim, edemedim.''

''Farkındayım.'' 

KİRLİ MİRAS  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now