BEDEL 8 *BEDEL DEĞİL, GELİN*

En başından başla
                                    

Mutfağın kapısı açıldı. Annem elindeki tatlı paketini masaya bırakırken "Gel misafirleri gör." demişti. İçeri girdiğimde iki tane orta yaşlı kadın vardı. Ellerini öpüp "Hoşgeldiniz" dedim.
Kadınlardan biri "Gelinimiz bu mu?" diye sorunca "Evet" diye cevapladı annem. Tam odadan çıkıp mutfağa geri dönecekken diğerine göre daha genç görünen kadının sesiyle durdum.

"Gel kızım otur yanıma."

Biraz tereddüt etsem de annemin baş işaretiyle geçip kadının yanındaki boş yere oturdum. Başımı önüme eğmiştim. Yanımdaki kadın bana bakarak konuştu.

"Rabbime şükürler olsun ki bana böyle bir gelin nasip etti."

Şaşkınlıkla başımı kaldırıp kadının yüzüne baktım. Kayınvalidem bu muydu? Ama bu kadın çok gençti. En fazla otuzbeş yaşlarındaydı. Annem şaşkınlıkla "Senin mi oğlun?" diye sordu.

Kadın gülümseyerek "Evet" deyince ablam söze girdi.

"Kaç yaşındasınız?"

"Kırk yaşındayım. Küçük yaşta evlenince böyle genç yaşta kaynana oluyoruz işte. On üçümde evlendim. On dördümde oğlumu kucağıma aldım."

"Eşiniz kaç yaşında?"

Ablamın meraklı soruları bitmiyordu.

"Ağam yetmiş beş yaşında. Ben ikinci karısıyım. Bu da benim görümcem olur. Taziyemiz olduğu için yalnız geldik."

Konu cenazeye ve yaşanan olaya gelmişti. Onlar konuşurken ben mutfağa geçip çayı ocağa koydum. Aslında bugün hiç içeri girmeye niyetim yoktu ama bu kadını sevmiştim. Çok tatlı dilli kalbi saf bir kadına benziyordu. Yaşına rağmen oldukça genç görünüyordu. İçeri girdiğimde kadın yüzüme bakıp gülümsedi. Başım önüme eğilmiş, yüzüm kızarmıştı. Bu kez karşısındaki tekli koltuğa oturdum. Kadın söze girdi.

"Böyle hayırlı bir işe böyle kötü bir sebeple başlamak istemezdik ama kısmetimizde bu varmış. İki taraf için de zor bir durum. En çokta sizin için. İnşallah hayırlısıyla sonuçlanır."

"İnşallah." Diye tekrarladı annem.

"Bizimkilere kalsa gelini hemen alıp götürmek isterler. Ama oğlum ilk defa evlenecek. Kızınız ilk defa evlenecek. Onların bir günahı yok. Öyle götürüp eve koymak olmaz. Biz düğün yapmak isteriz. Siz de kızınızı sessiz sedasız evden çıkarmak istemezsiniz. Fakat şimdi taziyemiz devam ediyor. Biz deriz ki sizin için de uygunsa bir yüzük takalım. Cenazemizin kırkı çıkınca da gelir gelinimizi alırız."

Kadın bana bakıp gülümseyince başım yine önüme eğilmişti. Düşmanlarının kapısına kız almaya gelen bir aile olarak çok yumuşak, güler yüzlüydü kadın.

Mutfağa geçip çayı ve ikramlıkları hazırladım. Ablam da bana yardıma gelmişti.

"Hadi yine iyisin kız sana bu kaynana bile yeter."
Ablamın sözüne acı acı güldüm.

"Bence fazla iyi niyetli. Baksana beni görür görmez hakkımda yorum yaptı."

Erkeklerin çayını doldurup kapıya gittim. Kapıya vurdum. Biri gelip tepsiyi elimden alacaktı. Kapı açıldı. Amcamdı kapıyı açan. "Gir içeri." Deyince geri çekildim.

"Ama amca ben.."

"Gir yabancı yok artık onlar da senin ailen."

Ya o da içerdeyse. Gelmiş miydi acaba? Nedense ellerim titremeye başlamıştı. Başımı eğip içeri girmiştim. İçerde sadece iki kişi vardı. Biri yaşlı diğeri de ondan biraz daha genç görünüyordu. Çaylarını sehpaya bırakıp yaşlı olanın elini öptüm. Diğerine de "Hoşgeldiniz" diyerek odadan çıktım. Başka erkek gelmemişti. Ben kimle evlenecektim. O içerdeki orta yaşlı adama istemezlerdi beni yani. Aklıma gelen saçma sapan düşünceyi def ettim.

Neden gelmemişti peki. Benimki normal bir evlilik değil ki ne bekliyordum. Aslında birşey beklediğim yoktu.

Çay faslı bittikten sonra amcam içeri gelip annemle beni diğer odaya çağırdı. Kayınvalidem Gülsüm hanım da peşimizden gelmişti.  Bekir ağa bizle yalnız görüşmek istemişti. Odada sadece dördümüz vardık. Gülsüm hanım kapıyı kapattı. Belli ki önceden planlanmıştı bu görüşme. Bekir Ağa söze girdi.

"Sizinle başbaşa görüşmek istedim. Çünkü bu konuşma aramızda kalacak. Kasım'ın karısının üstüne evlenmesini istemiyordum. Zaten karısına yeterince işkence ediyor. Birde gelmiş burda karı seçiyor it. Öbür kızı istemeyip seni isteyince biz yine meclisi topladık. Sizin ağalara haber verdik. Aman dediler 'O kıza dokunmayın. O  rahmetli Musa hocanın kızından torunudur. Kızın anası da çok kıymetli değerli bir hanımdır. Kız dört dörtlüktür. Bedel için değil de öyle bir kızı evinize gelin edin. Ama ona layık birine gelin edin. Kızı perişan etmeyin ki muhabbetimiz bozulmasın.' Musa hocamı iyi bilirim. Çok değerli bir zattı. Torununu da madem bu kadar övdüler oğlumuzun da rızasını alarak kızınıza talip olduk. Bedel diye istemiyoruz lakin herkes öyle bilsin. Rızanız varsa isteriz ki kızın gelinimiz olsun."

"Kızım bizim kıymetlimizdir. Biz böyle olsun istemezdik. Kızımı gönül rızasıyla evlendirmek isterdik ama olmadı. Kızımı sakın üzmeyin iyi davranın ona."

Gözyaşları içinde çıkmıştı annemin sözleri. Bekir Ağa devam etti sözlerine.

"Kısmette bu varmış. Biz de böyle olsun istemezdik. Kişinin kıymeti kendi elindedir. Kızımız aklı başında biri. Hakkında çok iyi şeyler duyduk. İnşallah evimize geldiğinde de bize kıymetini bildirir."

"Yani şimdi ben kabul etmesem davanızdan vazgeçecek misiniz?"

Başım önümde ortaya sorduğum soruya şaşırmışlardı. Bekir ağa ses tonunu sertleştirerek cevap verdi.

"Bu işin dönüşü yok kızım. Bu aileden günahsız bir kız alıp kurban edeceklerdi. Bizim gönlümüz buna razı olmadı. Sen perişan olma diye biz de oğlumuzu feda ettik."

Gerilen ortamı yumuşatmak için Gülsüm hanım atıldı lafa.

"Müsaitseniz alışverişe çıkalım. Yarın da gelip yüzüğümüzü takalım. Cenazemizin kırkı bitince de gelip alırız gelinimizi."

Gülsüm hanım beni ilk gördüğünde nasıl hemen hakkımda fikir sahibi oldu diye düşünmüştüm. Meğerse hakkımda baya bilgisi varmış.

Bölüm sonu..

BEDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin