65. Bölüm - Gitmekle, gidilir mi?

En başından başla
                                    

Ne yaparsam yapayım olmayacaktı. Boşa koysam dolmayacak, doluya koysam almayacaktı. İç hesaplaşma, kendime acıma, kendi kendime yine kendi vicdanımın insafına bırakıp tekrar tekrar kendime acıma, bu kadar güçsüz olabildiğim için kendimden nefret etmemi sağlıyordu.

Çaresizlik.. Anılar, geçmiş... Bir umut bekler durursunuz gelmeyecek telefonlar, çalmayacak, açılmayacak kapılar, artık paylaşılamayacak yaşanmışlıklar, derdinize ortak çıkar, sanki az olan çaresizliğiniz üstüne umutsuzluk katar...

Karnımdan gelen gurultu aklıma direk Peri'yi getirmişti. Kaç saattir açtı kim bilir, ben uyurken de bir şeyler yemeye mecali olmadığına emindim. Hızla yataktan kalktığımda başım feci dönmeye başlamıştı. Elimi başıma götürüp yatağın köşesine geri oturmuştum. Gözlerimi sıkıca kapayıp derin nefesler almıştım ama gözlerimin yanması ile nefes alıp verişlerime odaklanamıyordum. Yataktan destek alarak zorla ayağa kalktım ve yavaş adımlarla merdivenlerin başına geldim. Kafamı kaldırıp Peri'nin odasına baktığımda her yer tekrar bulanıklaşmaya başlamıştı.

Mutfağa geldiğimde gerekli malzemeleri bir tepsiye koyup geri yukarı çıkmıştım. Kısa sürede Perinin kapısına geldiğimde ne yapacağımı bilememiştim. Tepsiyi bırakıp geri odama dönmeyi düşünmüştüm ama onu da oldukça merak ediyordum.

Kapısına doğru ilerledim, kapıyı çaldım ve bir umut kapıyı açmasını bekledim. Sonuç beni şaşırtmamıştı ama kendime olan inancımı da iyice yitirmeme neden oluyordu.

"Sana kahvaltı getirdim." Demiştim sesim titreyerek, şu an hiçbir söylediğim kelimeyi hak etmiyor gibiydim. Ne dersem diyeyim suçluydum. "Kapıyı aç hadi, midene bir şeyler girmesi gerekiyor."

Kapıya çarpan sert cisimle yerimde sıçramış, hafif bir çığlık atmıştım. Gözlerimin tekrar ve tekrardan dolmasını ise artık saymıyordum bile.

"Peki, tepsiyi buraya bırakıyorum. Ben odaya geçiyorum. Yalvarırım kapıyı aç ve tepsiyi içeri al. Sana yemin ederim asla odana gelmeye çalışmayacağım. Lütfen."

Tepsiyi yere koyup ayaklarımı sürüyerek geri odaya girdim. Yere bastığımda çıkan sesle kafamı eğip yere baktım. Üzerinde renkli kalemlerin renginin olduğu resim kâğıdı kafamı kaldırıp tekrar Peri'nin odasına bakmamı istemişti sanki. Yere eğilip kâğıdı aldığımda üzerindeki resim artık hıçkırıklara boğulmamı istemiş bende ona uymuştum. Ben, Kerem ve Peri vardık. Beni geline benzetmeye çalışmıştı elimdeki çiçekten anlamıştım. Peri ise arkamdaydı. Elinde küçük bir çiçek vardı. Keremin üzerine ise siyahtı. Her yeri rengârenk boyanmış resim hiç gelmeyecek güzel günlerin resmiydi. Bu resim görülmeyecek günlerdi. Bu resim son kez güldüğümüz resimdi belki de.

Resmi alıp Peri'nin kapısının önüne gittim. Dizlerimi kırıp yere oturdum ve duvara yaslandım. Onunla konuşmam lazımdı. Ne olursa olsun bazı şeyleri söylemem lazımdı.

"Peri, beni dinlemek istemediğini biliyorum ama son defa dinle beni, bunu kendin için yap. Şu an ne haldesin tahmin edebiliyorum senin kadar hissedemiyorum belki ama anlıyorum Peri, annem öldüğünde bende odama kapadım kendimi ne yemek yedim ne başka bir şey, şaşkındım. Yorgun ve kırgındım, annem bana bunu nasıl yapabilir diyordum. Bana yalan söylemişti. Hep seninle olacağım demişti. Söz vermişti Peri, küçük cadısına yalan söylemişti, annem gitmişti. Ona çok kızdım. Bana neden yalan söylemişti diye düşünmekten büyüdüm Peri, beş yaşında olamadım ben hiç, çocuk olamadım. Omzumda ki yük fazlaydı. İçim çocuk olmak için çok eksikti Peri. Sana aynısının olmasına izin veremezdik. Senden saklamak zorundaydık Peri, baban ne kadar zor durumdaydı ki senden saklamak istedi."

Ya Sen Olmasaydın? (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin