18. Bölüm-Kavga

Start from the beginning
                                    

"Emery!" Az önceki kurtarıştan sonra tabakları düşüreceğini hiç düşünmeyen genç kız dudağını ısırdı endişeyle, işte şimdi Merlin'i tutacak bir şey kalmamıştı.

"Öpüyorum canım, akşam görüşürüz!" Emery hızlıca öpücük atıp kaçarken, Merlin de peşine düşmüştü. Tüm sarayda başlayan kovalamaca yanından geçtikleri herkesi döndürüp baktırıyordu. Gençlerden daha çok kıkırdamalar alırlarken, yaşlı kişiler kınayarak cıklıyordu. Genç kız abisinden kesinlikle daha hızlıydı ama onunda belli bir sınırı vardı canım. İçtima alanına çıkan kapıyı fark ettiğinde sevinçle yön değiştirdi. Merlin'i kesinlikle durduracak birini biliyordu.

Gwaine'le kılıç çalışması yapan Percival'i fark eden Emery çevik bir hareketle arkasına saklanmıştı. O kadar hızlı hareket etmişti ki arkasına geçtiği şövalye onu fark etmemişti bile. Şaşkınca etrafına bakarken kendine yönelen Merlin'e kılıcını tuttu. Kılıcın ucu boğazına değen genç hemen duraksamış ellerini kaldırmıştı. Onun kim olduğunu yeni fark etmiş olan şövalye ise kaşlarını çatarak kılıcı indirmişti.

"Ne yapıyorsun sen?" Merlin ellerini arkasına uzattığında bu sefer arkasından iki kol beline sarılmıştı.

"Koru beni Percival, Merlin delirdi!" Duyduğu kendisine tatlı bir melodi gibi gelen ama Merlin'in şu an kargayı tercih ettiği sesle şövalyenin gerilen kasları gevşemiş gülümsemişti. Diğer şövalyelerde onlara dönmüş, ikilinin atışmasını görmek için zevkle odaklanmışlardı. İkisi Camelot'a geldiğinden beri en büyük eğlenceleri iki kardeşin atışmalarını izlemek olmuştu saray halkının. İstisnasız her gün en az bir kez tartışırlardı, tartışmadıkları gün birine bir şey olduğundan şüpheleniyorlardı. Genelde Gaius onları görürse durdurdu ya da Percival mutlaka Emery'i korumak için girerdi. Ama kuşkusuz bildikleri bir şey varsa abisinin sınırlarını aşırı aştığından emin olan genç kız her zaman kendisi koşturarak şövalyeye gelirdi. Eh, Merlin öfkeliyken kaybeden Emery olurdu (büyü güçleri vardı be adamın!) ama Percival kesinlikle ondan daha güçlüydü (büyünün yasak olmasına şükürler olsun).

"Percival sakın bu sefer onu koruma! Bugün kesinlikle büyük bir ceza alacağım! Hep o küçük iblis yüzünden!" Merlin tekrar saldırdığında büyük kollar genç kıza siper olmuştu daha geniş bir şekilde.

"Sen sakarsan ben napayım canım? Az dikkatli ol sende, çelimsiz bir şeysin almışsın eline koca koca tabaklar! Percival misin sen be?" Genç kız işini çok iyi biliyor, genç şövalyeyi daha da gaza getiriyorken, Merlin kıpkırmızı olmuştu. Arsızca sırıtan kız yutkunmadan edemedi, birazdan ateş çıkaracağından şüpheleniyordu. Ejderha efendileri ateş çıkaramazdı, değil mi? Öyle olsundu.

Percival'in genç kızın dedikleriyle sersemleyip hülyalara dalmasından fırsat bilen Merlin saçına yapıştığı gibi çekmişti onu. Genç kız tiz bir çığlık koparırken, geri durmamış kulağına yapışmıştı.

"Bıraksana beni be! Yardım edin! Şiddet uyguluyorlar! Percival!" Merlin boştaki eliyle kızın kulağındaki elini kavrarken, yine durmayan Emery elini kocaman ısırmıştı. Bu sefer büyücüden büyük bir feryat koparken kardeşinin saçlarına daha çok asılmıştı. Diğerleri alıştıkları manzaraya kahkahalarla gülerken, Percival endişeyle kızı aradan kurtarmaya çalışmıştı. Emery'nin Merlin'e savurduğu yumruk onun gözüne çarparken, inleme korosuna yeni eşlik eden o olmuştu.

İki kardeş birbirine hınçla saldırırken, Percival arada yediği dayaklarla hala kızı kurtarma peşindeydi. "Ne oluyor burada?" Kükremeyi andıran bir bağırış duyulduğunda etraftakiler hemen işlerine dönerken, üçlü de öylece sesin sahibi prense bakıyordu. Emery, Merlin'i yere sermiş, bacakları iki yana belinden sarkarken bir eli kulağını koparırcasına sımsıkı tutmuş diğeri ise saçına yapışmıştı. Diğeri de tüm kuvvetiyle kardeşinin saçlarını çekiyordu. Percival ise bir eli Merlin'in kızın saçlarındaki elinde, diğeriyle kızı belinden tutarak çekmeye çalışıyordu. Emery'nin kabarmış saçları dışında bir şeyi yok gözükürken, Merlin ve Percival'in yüzleri tırnak izleriyle doluydu, şövalyenin gözünde ek olarak yeni yeni ortaya çıkaran kırmızılık vardı. Sanki iki kardeş birleşmiş ona saldırmış gibi daha çok hasar armıştı.

Arthur'un bakışları daha çok Emery'e eğilmiş belini tutan kişinin kollarındaydı. Öfkeden kıpkırmızıyken yanağının içini ısırıyordu. Percival kavga mı ayırmaya çalışıyor, kızı mı elliyor belli değil, diye geçirdi içinden. Üstelik kız bu duruma tek tepki göstermiyor, her seferinde kendini adamın kollarına atıyordu! Hala ayrılmamış üçlüye öfkeyle bağırdı.

"Ayrılın ve derhal ayağa kalkın!" Üçü de genç prensi ilk kez böyle öfkeli görmüş, ikiletme ihtiyacı duymadan ayaklanmışlardı. Arthur üçünde de kısa bir süre bakışlarını gezdirdi, ilk olarak oklarının hedefi Percival oldu. "Sen... Bir daha böyle çocukça durumlarda seni görürsem, uyarıyla kurtulmayacaksın! Sen bir şövalyesin, hareketlerinde ona göre olsun! Şimdi gidip yeni gelen şövalyeleri eğit, artık onlardan sen sorumlusun!" Percival itiraz edecek gibi olmuştu, yeni şövalyelerle uğraşmak oldukça zordu, kimse istemezdi. Ek olarak kendi görevleriyle daha ağır olacaktı. Ama Arthur'un bakışları itiraza açık olmadığını belli ediyordu. Başıyla sadece onaylayarak Emery'e mahcup bir gülümseme atıp uzaklaşmıştı. Arthur'un bakışları genç kıza hiç uğramadan büyük kardeşi bulmuştu. "Her gün istisnasız tüm sarayı birbirine katıyorsunuz! Bu da yetmezmiş gibi gelip şövalyelerimi meşgul ediyorsunuz! Bugün kırdığın tabakları saymıyorum bile! Burası oyun alanı mı içtima alanı mı? Kaç yaşındasınız siz?"

"Ar-" Emery ağzını açacak gibi olsa da Arthur kelimeleri ağzına tıkayarak onu duymazdan gelip konuşmasına devam etmişti. Bakışları asla onu bulmuyor, o yokmuş gibi davranırken onu da kastederek konuşuyordu.

"Bir daha benim iznim olmadan bu alana adım bile atmayacaksınız! Yoksa ikiniz içinde bedeli ağır olur! Senin cezanı sonraya vereceğim, dua et bugün şenlik var! Şimdi onu da al git buradan!" Emery en ufak hakaret içermese bile sözlerinin ağırlığı altında ezilmişti. Öylesine hiç tanımadığı biriymiş gibi o yokmuşçasına konuşuyordu. Emery gözlerinin bile temasını hak etmeyecek kadar değersiz miydi? Ne yapmıştı da bu kadar soğumuştu genç prens ondan? Tırnaklarını göz pınarlarına dolan yaşları uyarmak istercesine avuç içlerine geçirirken, gözlerini dikmiş Arthur'a bakıyordu.

Kardeşinin bir an bile gözlerini Arthur'dan ayırmadığını fark eden Merlin onun sıktığı avuç içlerinden birini nazikçe açarak kendi ellerine geçirdi. Her an bir olay çıkaracağından emindi ama asıl önemli olan onun bu derece üzülmüş olmasıydı. Yüreğini geniş bir vicdan azabı kapladı, Arthur o uzak dur dediği için kardeşinden uzak duruyor olmalıydı. Bunun hıncını da yine ondan çıkarıyordu ama. Destek verircesine kardeşine gülümsediğinde onun bakışları çoktan elini tuttuğu için dönmüştü bile ona.

"Hadi gidelim." Onu peşinden sürüklerken, Arthur gözlerini nihayet genç kıza çevirmişti. Bir aydır onu sadece uzaktan izliyordu, bundan sonra da böyle olacak gibiydi. Ama Arthur bunu istemiyordu, genç kızın Merlin'den kaçarken kendisine sığınmasını istiyordu. Hatta onu beraber sinir edip, hiçbir şey yapamadığını keyifle izlemek... Bunu değil.

Merlin'in Emery'i dövmesi tuhaf kaçacaklar için söylüyorum, ikisininki tam bir dövme değil, horoz dövüşü ghdfghdfh Abi kardeş küçüklükten beri birbirlerini yer durur, sonra birlikte gülerler. Bu ikisinin birbirini sevme biçimi, ciddi bir zarar vermiyorlar, bu yüzden Percival dışında herkes gülerek izlemeyi tercih ediyor. Emery bu konuda Merlin'den daha acımasız, küçükken abisine yaptıklarına sık sık değineceğim. Arthur'a sövenler derneği kurmak isteyenlerde belirtebilir, bu gidişle izlemeye devam edecek gibi. :)

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now