13| Ankara'nın Bağları Büklüm Büklüm Yolları

11.6K 301 18
                                    

Bölüm yeni eklemeler ve düzenlemeler ile yenilendi.

04.09.2016

İyi okumalar..

**

"La bu bizim Levo değil mi?" diyor Kerem bir anda gülerek.

"Levo kim sevgilim?"

"Ya bu Levo bizim çocukluk arkadaşımız ama uzun süredir görüşemiyorduk.." diyor Barış olayı açıklığa kavuşturarak.

"Ayy yani Dilan bizim Levo sizin arkadaşınız ne kadar güzel ya.."

Millet gelinle damat geliyor diye alkışlıyor bizimkiler biraz daha bölmesem çocukluk anılarını anlatıcaklar cık cık cık. "Neyse neyse hadi susunda alkışlayın.."

Ya şunlara bakın ne kadar güzel gözüküyorlar.

Nikah kıyıldıktan sonra Dilan ve Levent ilk danslarını ettikten sonra diğer çiftler sahneye çıkmaya başlıyorlar.

"Güzelim, dans edelim mi?" diyor elimi tutarak piste çıkartırken.

Şu dans konusunda çok şanslıyım sanırım, Kerem beni sürekli dansa kaldırır yani. Birde şu garibim Yağmur'a bakın, o kadar kaş göz yapıyor bizim şapşirik Can'ın birşey anladığı yok.

"...Left your desperate spell on me

(Umutsuz büyünü üstüme bıraktın)

Say you feel it too

(Bunu senin de hissettiğini söyle)

I know you do

(Hissettiğini biliyorum)..."

Şarkı bittiğinde direk "Ankara'nın Bağları'na" geçiş yaptıkları gibi bir anda kendimi dairenin ortasında buluveriyorum. Dilan beni, Levo da Kerem'i tanır tanımaz Kerem'i çekiştirerek dairenin ortasına getiriyorlar.

Hey güzel Allah'ım az önce "I'm gonna to love you forever" şimdi "Ankara'nın bağları büklüm büklüm yolları"..

****

Şu takı törenleri nedir ya? Düğün zaten en fazla üç saat sürüyor bir saati takı töreni cık cık cık.

Hele o halay yok mu o halay bizim sevgililerimizin içinden resmen Mahmut Tuncer çıkarttı ya.

Düğün sonlarında neredeyse salonda kimse kalmadığında Dilan ve Levent'te yanımıza gelip oturuyorlar.

"Vay be bizim Levo'da evlendi ama hiç düğüne çağırmak falan yok sevgililerimiz Dilan'ın arkadaşı olmasa haberimiz olmıycak valla." diyor Barış  sitemkâr bir şekilde.

"Ya kardeşim hepiniz telefon numaralarınızı değiştirmişsiniz ulaşamadım ki size.."

Can  inanmaz şekilde kafa sallayıp ikileme yapıyor. "Tabi tabi.."

Levo hafif gülmeye  başlıyor . "Yalnız Kerem gerçekten sana çok şaşırdım.."

"Neden ?"

"Ne biliyim böyle çok sevgili falan bu işler senin tipin değildi yani.. Ama Zeynep yanlış anlama kesinlikle ilişkinize çok sevindim." diyor içten samimi bir şekilde gülümseyerek.

"Ee Zeynep gibi birisini bulmuşum hiç bırakır mıyım?"

Dilan hafif öksürerek boğazını temizleyip munzurca gülümsüyor. "E Kerem o zaman sizinde düğününüzü görürüz yakın bir zamanda.."

Kerem bana bakıp gülümsüyor. "İnşallah.."

"Ee nerde oturucaksınız? Artık bağlarımız kopmasın yani.." diyor Melis merakla Dilan'a bakarken.

"İngiltere'de.. Levent'in orada ki holdingin başında olması gerekiyor ama İstanbul'a da sık sık geliriz, görüşürüz yani.."

Levenr Dilan'ın avuç içini  öpüp ona hak veriyor. "Kesinlikle."

Ortam sohbet muhabbet devam ederken saatin ilerlemesiyle Kerem konuya giriyor. "E o zaman artık bizde gidelim malum sizin işleriniz var.." diyor sonrasında gülmeye başlayarak.

Kızardı vallahi kızardı bizim Dilan. Cık cık cık öyle şeyler söyleyip utandırmasana kızı Kiriim.

İkisine de tekrardan sarılıp tebrik ettikten sonra düğün mekanından ayrılıyoruz.

****

Kerem'ler bizi bırakıp kendi evlerine geçmişlerdi.

Eve girer girmez ayakkabıları çıkarıp kendimi koltuğa atıyorum. "Çok yoruldum ben ya.."

"Bende bendee.."

"Yağmuur? Senin niye sesin çıkmıyor?" diyorum kafamı kaldırıp Yağmura çevirirken.

Yuh.. Kız uyumuş yanımızda..

"Şu kızın uykusuna hastayım.." bakıp gülümsüyor. "Neyse hadi bizde yatalım."

"Tamam sen çık bende Yağmur'un üstüne bir şeyler örtüveriyim de burada uyusun şimdi boşu boşuna uykusu dağılmasın."

Melis başıyla onayıp yukarıya çıkınca bende Yağmur'un üstünü örtüp odama çıkıyorum. Üstüme çok rahat pijamalarımı giyip yatağa yattığım gibi de zaten uyuya kalıyorum.

****

Sabah erkenden uyanıp koşuya çıkıyorum sahilde biraz koştuktan sonra eve geri dönüyorum.

"Ooo doktor hanım günaydın.."

"Günaydın canım.."

"Hadi gelde kahvaltı edelim.." diyor Yağmur çayları koyarken.

"Yok kuzu ben sahilde koştuktan sonra simit falan yedim. Çıkıp duş alacağım sonra da hastaneye geçerim. Zaten Kerem'ler de gelir o zamana kadar."

"Tamam canım, sen  bilirsin madem."

Yukarıya çıkıp duş aldıktan sonra  üstüme de pantalon ve salaş bir bluz giyip saçlarımı kurutuyorum. Makyaj olarak sadece rimel sürüp çantamı alıp aşağıya iniyorum.

"Güzelim hazırlandın mı?"

"Aa siz ne zaman geldiniz?" diyorum şaşkınlıkla Kerem'lere bakarak.

"Az önce.."

"E iyi madem çıkalım mı?"

Ikiside başıyla onaylarken evden çıkıp arabaya biniyoruz.. Zil sesimin çalmaya başlamasıyla çantamdan telefonu çıkartıp açıyorum. "Efendim anne?"

"Kuzuum nasılsın?" Diyor annem o şefkat dolu ses tonuyla.

"İyiyim annecim sen nasılsın? Babam nasıl?"

"İyiyiz kuzum iyiyiz." Kısacık bir şekilde öksürüyor. "Bayrama geliyorsun değil mi?"

Hii 2 gün sonra bayram değil mi? Ben onu da unutmuştum.. "Tabi annecim gelicem Antalya'ya.."

Kerem bir anda gözlerini yoldan çekip bana bakmaya başlıyor.

"Tamam kuzum görüşürüz o zaman.."

"Görüşürüz annem çok öptüm.."

Telefonu kapattıktan sonra Kerem'in soran gözlerle bakışlarıyla karşı karşıya kalmam ile birlikte açıklama gereği duyuyorum. "Şeyy sevgilim.." masumca gülümsüyorum "İki gün sonra Antalya'ya gidiyorum da.."

İŞ ARKADAŞIM (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin