00:05

55.1K 3.5K 1.8K
                                    

Ekin'den.

Suyu kapatıp havlumu dolandım ve aynanın karşısına geçerek kendimle yüzleşmeye çalıştım. Dün geceden beri ruh halim iyi değildi. Asu, sabah her şey normalmiş gibi davranmaya çalıştığında ona ayak uydurmuştum ama onu eve bırakırken bile gözlerinin içine bakamamıştım. O da bakışlarını kaçırıp durmuştu zaten.

Ne düşündüğüne karar veremiyordum. Gülüşü içtendi, pişmanmış gibi görünmüyordu ama aynı zamanda yaşadığımız geceyi unutmak ister gibi tedirgindi. "Bunu yapmamalıydın," dedim aynamdaki yansımama. Saçlarımdaki suların şakaklarımdan aşağı doğru yol çizişini izledim.

"Sen böyle düşüncesiz bir adam değildin Ekin."

Aynadaki gözler biraz mahzun, biraz da suçlayıcıydı. Artık iş işten geçtiği için hiçbir şeyi geri sarma şansım yoktu ve bunu bile isteye yaptığım için dövünmek de boşunaydı. Yapabileceğim tek şey, geçirdiğimiz geceyi ve oluşacak etkilerini olduğu gibi kabullenmekti. Yüzümü sıvazlayarak derin bir nefes aldım ve saç havlumu omzuma atıp banyodan çıktım. Suyun altında fazla kalmak, vücudumu ağırlaştırmıştı ve bir an önce yatağıma girip uyumak istiyordum. Odaya adım atar atmaz yatağıma zebani gibi çökmüş karaltıyla birlikte geri sıçradım. Pencereden süzülen cılız aydınlık sayesinde onun sıradan bir insan olduğunu fark edince içimdeki nefesi dışarı üfledim. Bu çocuk günün birinde beni ciddi ciddi sinir hastası edecekti.

Duvardaki anahtara doğru yürürken "Evin yok mu senin?" diye sordum. Ben yokken odama girip yatağıma çökecek tek bir kişi vardı. Bu yüzden ona kim olduğunu sorma gereksinimi duymamıştım. Ayrıca odayı saran yoğun parfüm kokusu, sahibini yeterince ele veriyordu.

"Bunu sormadan önce açıklaman gereken bazı şeyler var kardeşim. Hatta belki sonuna mahcubiyetine ikna olabileceğim bir özür de eklersin."

Işıkları açınca oda yavaş yavaş aydınlandı ve Semih'in keyifsiz bir ifadeyle beni izleyen dargın bakışları açığa çıktı. Muhtemelen onu kampta tek başına bıraktığımız için trip atmaya gelmişti. Üzerimin hala ıslak olmasına aldırış etmeden kollarımı kavuşturdum ve sabır diler gibi iç çektim.

"Habersizce odama girip karanlıkta neden yatağıma uzandığını izah ettiğin zaman ben de sana açıklama yapmak için sorumlu hissedebilirim."

Uzandığı yerden doğrulup oturdu. Gözlerinde beni darlayacağının habercisi ışıltılar oluşunca elimle durmasını işaret ettim.

"Vazgeçtim. Hiçbir şey izah etme. Dışarı çık, üzerimi giyineceğim."

Konuşma hevesi kursağında kalınca yüzünü buruşturdu ve anlaşılması güç bir şey söylemişim gibi gözlerini kıstı. Gören de ona küfür ettim sanırdı. Altı üstü dışarı çıkmasını istemiştim. Yüzüme boş boş bakmayı sürdürdüğünde gözlerimi devirip "Ne var Semih?" diye sordum.

"İki dakika dışarı çık hadi. Giyinmek istiyorum."

"Ekin iki adım ötende banyo var farkındasın değil mi kardeşim?" deyip eliyle sağımda duran kapıyı işaret etti.

"Kıyafetlerini alıp orada giyinmen, benim dışarı çıkmamdan daha mantıklı değil mi sence de?"

"Değil," diye atıldım birden. Dolaptan kıyafetlerimi almak demek, Semih'in sırtımı görmesi demekti. Asu'nun tırnak izleri çok derin olmasa da fazlasıyla belirginlerdi ve Semih'in onları görüp dün gece neler yaptığımız hakkında fikir yürütmesini istemiyordum. Neyse ki banyodan çıkarken omzuma attığım havlu ısırık izlerini kamufle etmişti. Fevri çıkışım karşısında bakışları daha da şüpheci bir hal aldı ve başını omzuna yatırıp "Benden bir şey mi saklıyorsun?" diye sordu.

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now