10:49

51.7K 3.5K 883
                                    

Ekin'den.

Çılgın aktiviteler yapacağımız bir hafta sonu olacak demişti Asu. Liselilerle dolu bir kampa gitmek istemeyeceğimi düşünüyordu. Telefonda etkinliğin detaylarını anlatırken hoşuma gitmeyeceği endişesiyle epey kıvranmıştı. Haksız sayılmazdı.

Benden daha toy ve yabancı bir topluluğun içinde bulunmak, tabi ki de mutlu olacağım bir durum değildi ama işin içinde Asu vardı. Tatil günleriyle sınırlandırılmış görüşmelerimiz yetmiyordu. Bu yüzden "Lise kampında ne işim var?" gibi boş kaprislere girip aptallık etmemiştim. Sonuçta uzun uzun vakit geçirme fırsatı elimize pek sık geçmiyordu.

Hem de Asu'nun utangaç yapısını biliyordum. Beni okul arkadaşlarıyla dolu bir ortama çağırması, onların ne konuşacaklarını umursamadığı anlamına geliyordu ve bu, onun için büyük bir adımdı. Hayatında bana yer açabilmek adına kendi sınırlarını zorlaması, teklifini kabul etmem için tek başına yeterli bir nedendi.

Yolda ufak bir talihsizlik yaşamıştık. Kullanıma kapatılmış bir yola girmek tamamıyla benim dikkatsizliğimdi. Asu'ya lastikleri patlatan şeyin, domuz kapanı olduğunu söylediğimde neredeyse çığlık atacaktı. Hayatında hiç yaban domuzu görmemesine rağmen çok korkuyordu ve ben, arabayla ilgilenirken çaktırmadan ağaçların arasına bakınıp durmuştu. Onu biraz daha korkutup eğlenmeyi düşünmüştüm ama ürkek bir tavşan gibi çaktırmadan yanıma sokuluşunu izlemek daha cazip gelmişti.

İki lastiğin birden pert olduğunu fark edince el mecbur Semih'ten yardım istemiştim. Aslında kampa kadar yürümek onun diline düşmekten çok daha hayırlıydı ama mesafe, git git bitmeyecek kadar uzundu.

Semih'in gelmesini beklerken Asu'yla yolun ortasına oturup sohbet etmiştik, sonra da beş taş oynamıştık. Daha öncesinde hiç oynamadığım bir oyundu ama Asu anlatırken de, oynarken de çok hevesliydi. Kendini oyuna kaptırdığı sırada kokusu, rüzgarla birlikte burnuma taşınmıştı. Kazanmaya çok yakındı ve çocuksu bir heyecanla hamlesini düşünürken gözlerimi ondan alamadığımın farkında bile değildi. Sonunda dayanamayıp şakağına hafif bir öpücük bırakmıştım. Dudaklarına doğru yaklaştığımda dikkatini dağıtmaya çalıştığımı iddia etmişti. Karşı çıkmadan suçlamasına ayak uydurmuştum. Her seferinde saplantılı bir aşık gibi ona olan hislerimi bağıramazdım ama Asu, bağırabilirdi.

Söz konusu duygular olduğunda örtülü bir anlatım kullanıyordu ve ne hissettiğini doğrudan söylemek yerine tuhaf metaforlar üretiyordu. Bundan şikayetçi değildim. Aksine duygularını anlatma çabasını izlemek eğlenceliydi. Bu yüzden onu öpmeden önce hislerini ifade etmesi için biraz kıvrandırmıştım. Blöf yaptığımı anlayınca sinirlenerek kalkıp gitmeye çalışmıştı ama izin vermemiştim. Onu kucağıma çekip belinden sıkıca sarılmıştım. Bazen bir kedi yavrusu kadar uysal ve narindi. Bazense küçük bir yırtıcıya dönüşüveriyordu. Sorun şu ki, benim için her hali büyüleyiciydi.

Kucağımda otururken onunla irade tartışması yapmıştık. Nefsine yenik düşen taraf çoğunlukla bendim ama kendimi dizginleyebiliyordum. Asu ise azıcık üstelesem bütün duvarlarını yıkıp teslim olmaya hazırdı. Bu durum benim için güzel olduğu kadar zorlayıcıydı da. Çünkü her dip dibe gelişimizde bir öncekinden daha şiddetli sınanıyordum.

Aklına nereden estiyse bir anda sana masaj yapacağım diye tutturmuştu. İçinde bulunduğumuz zamanı ve mekanı düşünürsek masaj pek parlak bir fikir değildi. Onu alaya alıp vazgeçirmeye çalışmıştım ama Asu çılgınlığı diye bir şey vardı. Yorulduğumu düşündüğü için suçlu hissediyordu ve karşılığında bir şey yapmadıkça içi rahat etmeyecekti.

Bu yüzden sırtımı ona dönüp hevesini almasına müsaade etmiştim. Narin parmaklarıyla kollarımı kavramaya çalışması beni güldürür sanmıştım ama masaj konusunda beklediğimden çok daha iyiydi. Önce kollarımı ovmuş, sonra da omuzlarıma çıkmıştı. Gerilen sinirlerim, şifalı parmaklarıyla gevşeyince mayışmıştım. Doğrusunu söylemek gerekirse sahiden de iyi gelmişti ama bir aralık Asu'nun duraksadığını fark etmiştim.

01:28| TAMAMLANDITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon