18:03

53.4K 4.2K 1.2K
                                    


Saat 18:03'tü. Kekin çıkmasına yedi dakika daha olduğunu görünce içimdeki nefesi dışarı üfleyip mutfak penceresinden yola baktım.

Sınavlarımın birçoğu geçmişti. Geriye sadece yarınki Kimya sınavı kalmıştı. Sayılarla ve mantıkla aram limoni olmasına rağmen sayısal bölümü seçmem tam bir dramdı. Annemin beyaz önlük sevdası resmen üç yılımı çürütmeme neden olmuştu. Hoş, bu gidişle geri kalanı da çürüyecekti.

Alan seçimi yapıldığı dönemde "Doktor ol," diye tutturmuştu. Ona bunun için yeterli potansiyele sahip olmadığımı zar zor anlattığımda ise "Hemşireliğe de kabul," demişti. Ona göre sağlık alanı, beni asla boşta bırakmazdı. Bu yüzden hastane önlüğü olsun da ne renk olursa olsundu.

Bu zamana kadar sürüne sürüne gelsem de iyi kurtarmıştım. Geri kalanını da bir şekilde atlatacağıma inanmaktan başka çarem yoktu. Ekin'e verdiğim yetenek sınavı sözünü anımsayınca omuzlarımı düşürüp derin bir iç çektim. Bunu her şeyden çok istiyordum ama nasıl başaracağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Ekin'le neredeyse iki gündür hiç konuşmamıştık. Sınavlarıma güzelce çalışmam için bana yazmayacağını söylemişti. Hem de hafta sonuna maçı vardı, bu yüzden kendi de yoğundu. Yine de onu merak ediyordum. Acaba antrenman yaparken beni düşündüğü oluyor muydu? Alnımı cama yaslayıp yanaklarımı şişirdim. Onu özlemiştim, keşke hep yakınlarımda bir yerlerde olsaydı.

Bu haftaki maçı kazanırsa haftaya da final maçı oynayacaktı. Yani iki hafta boyunca buraya gelmek için fırsatı olmayacaktı. Onunla tekrar ne zaman görüşeceğimiz bile belli değildi.

"Ah Murat görüyorsun ya oğlum bu kız tam bir şaşkın, bensiz bir keki bile yapamıyor."

Söylenerek mutfağa giriş yapan annemle birlikte toparlanıp arkamı döndüm. Murat, onu ziyarete gelmişti. Bu yüzden ağzı kulaklarındaydı. Ona gösterdiği sevginin gerçek olup olmadığına karar veremedim. Çünkü annem zor bir kadındı, birilerini öyle kolay kolay sevmezdi ama menfaati söz konusu olduğunda iyi rol yapardı. Belki Murat'a olan sempatisi de beni yamamak için daha iyi bir aday bulamayacağından korktuğu içindi.

"Leyla mısın kızım sen? Çocuk yarım saattir kek bekliyor."

Sesi salona taşmasın diye kısık tonda azar çekerken fırına yürüyüp pişen keki dışarı çıkardı. Kollarımı kavuşturup keki dilimleyişini ve tabaklara servis edişini izledim. "Buraya karnını doyurmak için geldiğini sanmıyorum," diye huysuzca homurdandığımda kaşlarının altından yüzüme ölümcül bakışlar attı.

"Beni dellendirme de çayları koy Asu."

Ayaklarımı yerde sürükleyerek ocaktan çaydanlığı aldım ve önceden çıkardığım bardaklara yöneldim. Annem kek tabaklarını alıp mutfaktan çıkarken onu takip ettim. Tekrar "Asu," diye cırlamasını duymak istemiyordum. Hem de Murat geldiğinden beri mutfaktaydım. Az daha gitmezsem çocuğa gerçekten ayıp olacaktı. Annemin kendi kendine gelin güvey oluşunun sinirini ondan çıkarmamalıydım.

Annemin çayını bırakıp kıymetli misafirimize doğru yöneldiğimde Murat, kocaman gülümseyip "Prenses," dedi. Saçları, maç günündeki halinden bile kısaydı. Oysa eskiden uzun saç severdi. Yine de bu hali ela gözlerini ön plana çıkarmış, yüzüne güzel oturmuştu. Sağlığına dikkat ediyor olmalı ki hava çok soğuk olmamasına rağmen boğazlı bir kazak gitmişti.

Kulağındaki minik ışıltı dikkatimi çekince gülümsedim. Annem bu küçük detayı fark etmiş miydi acaba? Geleneksel ruhunun, küpeli bir damat adayına ne tepki vereceğini merak ediyordum doğrusu.

Murat'ın çayını sehpaya bırakıp yanındaki boşluğa otururken "Tarzını mı değiştirdin?" diye sordum. Çayından bir yudum alıp bana döndü ve "Gözünden de hiçbir şey kaçmıyor," diyerek yanağımı sıktı.

01:28| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin