16:19

51.9K 4.3K 2.3K
                                    

Hiçbir zaman "Sınavım kötü geçti," deyip iyi alan öğrencilerden olmadım. Kötü geçtiyse net kötü alırdım ve genelde kötü geçerdi. Bu kez ise nasıl geçtiğine karar veremiyordum.

Soruların %80'ini çözmüştüm ve geri kalanlarına da kendimce bir şeyler karalamıştım. Tam puan alma ihtimalimle, sıfır çekme ihtimalim yarı yarıyaydı. Bu yüzden endişeli ya da üzgün hissetmiyordum. Elimden geleni yapmıştım. Hatta bu, elimden gelenin daha iyisiydi.

Annem, sabah evden çıkarken babamın beni okuldan alıp alışverişe götüreceğini söylemişti. Kendilerince beni motive edip sınav haftamın güzel geçmesini sağlayacaklardı. Sadece sınav zamanları akıllarına gelmem trajikomikti doğrusu ama bozuntuya vermemiştim.

İtiraz edersem içleri rahat etmeyecekti ve daha çok üzerime geleceklerdi. Planları işliyormuş gibi yaparsam daha az stresli bir hafta geçirebilirdim. Okulun bahçe kapısına yakın banklardan birine yayılıp kulaklıklarımı taktım. Hava ayazdı ama güneş, soğuğu belli bir ölçüde kırıyordu. Gözlerimi kapatıp başımı arkaya attım. Gün ışıklarını tenimde hissetmek istiyordum.

Kendimi şarkının ritmine kaptırıp bulunduğum andan sıyrılacağım sırada bankın boş tarafına ağırlık binince kirpiklerimi hafifçe aralayıp gelene baktım. Beyza, ben orada yokmuşum gibi banka yerleşip bacak bacak üstüne attı. Bakışları, karşıdaki belirsiz bir noktadaydı. Elinde bir paket baharatlı çubuk tutuyor ve içinden birer tane alıp itinayla kemiriyordu.

Açlığını abur cuburla yatıştırmayı severdi. Benim aksime kilo almaya müsait bir yapısı vardı. Bu yüzden de yemek yemek yerine hafif öğünlerle idare etmeyi tercih ederdi.

Krakerlerden birini dişlerinin arasında kıtlatıp çiğnediğinde onu umursamamaya karar verip gözlerimi geri kapadım. Yine de müziğin sesini çaktırmadan kıstım. Belli ki söyleyeceği bir şeyler vardı ve yine ne zırvalayacağını merak ediyordum.

"Biliyor musun, bana kızıyorsun ama sayemde olgunlaşıyorsun."

Dediğini duymamış gibi yaparak aynı pozisyonda kalmayı sürdürdüm.

"Partide gerçek bir pislik gibiydin."

Kendimi tutamayıp alayla tısladım bu kez ve kollarımı kavuşturup ona baktım.

"Doğruları söylemek beni pislik mi yapıyor?"

"Hayır yola çıkış amacın seni pislik yapıyor. Canımı yakmak, beni rezil etmek istiyordun ve başardın."

"Sen de beni oyuna davet ederken aynını amaçlıyordun. Hatta Koray'ı ayartırken de. Erdemli biriymiş gibi konuşmak, suratında çok sırıtıyor."

Bu kez o, güldü. Cidden arsız biri olup çıkmıştı. Benimle arkadaşken de böyle miydi, diye sorgulamadan edemedim. Acaba yakınımda olduğu için gerçek yüzü bana hoş mu görünmüştü? Yoksa bu çirkin tarafı yeni mi ortaya çıkıyordu?

"Öyle olduğumu iddia etmedim. Senin aksine Pollyannalık takıntım yok," dediğinde bıkkın bir nefes koyuverdim. Cidden burada oturup laf sokma yarışı mı yapacaktık?

"Üzerimden egonu tatmin etmeye geldiysen sana ayıracak zamanım yok," deyip ayaklandım. Birkaç adım atmıştım ki "Neden etüde gelmiyorsun?" diye sordu. Bunu hangi sebeple merak ettiğini bilmesem de yokluğumu fark etmesi yüreğime dokununca duraksadım.

"Neden sordun? Acılarım üzerinden prim yapmayınca günün iyi geçmiyor mu?"

"Zırvalamayı kes," deyip banktan kalktı ve topuklu botlarıyla beton zemini döve döve karşıma dolandı.

"Seni iyi tanıyorum. Bir şeyler canını sıktığı zamanlarda odandan dışarı çıkmak istemezsin. Sırf bana öfkenden ders çalışmayı aksatacak kadar aptal mısın? Bu son yılımız."

01:28| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin