18:35

58.7K 4.3K 1.7K
                                    

Ekin'den.

Kahvemden bir yudum alıp sayfayı çevirdim. Uzun zamandır dersleri aksatıyordum. Bu yüzden bütün günümü kitaplara ayırmıştım. Hafta sonunun üzerinden iki gün geçmişti. Asu'yla pek sık konuşmamıştık. Yazışmalarımız günaydın ve iyi geceler gibi klasik hal hatır sormalardan ibaretti. Sanırım hafta sonunun şokunu ikimiz de atlatamamıştık. Onu eve bırakmadan önce arabada nasıl kitlenip kaldıysak telefonda da durum aynısıydı.

Lisedeki ilişkilerimde bile böyle bocaladığımı hatırlamıyordum ama Asu farklıydı. Söz konusu o, olduğunda planlı bir ilerleyiş yoktu. Kendimden hiç beklemediğim davranışlar sergileyebiliyordum. Ben Ekin Akkor, nasıl bir anda böyle kör kütük olabilmiştim ki? İnsanlara kolay kolay açılmazdım. Annemin kısıtlamaları bir yana ilişkilerimde hep bir duvar olurdu. O duvarı aşmasına izin verdiğim tek kişi Semih'ti. Hoş, onu dışarı atmaya çalışsam da çıkmazdı. Öylesine yüzsüzdü. Yine de bütün nemrutluklarıma karşın yanımda kaldığı için mutluydum.

Asu'yu ise bir anda sınırlarımın içinde buluvermiştim. Kapıyı çalıp çalmadığını ya da onu içeri davet edip etmediğimi bile hatırlamıyordum. Aklı başında bir Ekin olsaydım onu sorgular, belki de duvarların dışına geri iterdim. Lakin dünyama fazla yakışmıştı. Sanki yeri hep hazırmış gibi. Ruhumdaki eksik parça oymuş gibi. Çok öncesinden yaralarımı, başkalarının sevgisiyle sarmayı denemiş ve başarılı olamamıştım. Yanlış bir yol seçtiğimi anlayınca boş sevgi arayışlarından vazgeçmiştim. O, gelene kadar yolun değil de bulduğum sevgilerin yanlış olduğunun farkında değildim. Benim için ekstra bir şeyler yapmıyordu aslında. Sadece kendisiydi ve bu, bana yetiyordu.

"Selam."

Yanı başımdaki sandalyenin çekilmesiyle birlikte düşüncelerden sıyrılarak gelene baktım. Sena, başını yana eğip gülümsedi ve "Oturabilir miyim?" diye sordu. "Tabi gelsene," diyerek başımı salladım. Onu buraya kendim çağırmıştım. Uygun bir dille başka bir ödev arkadaşı bulmasını söyleyecektim.

Çantasını ve montunu diğer sandalyeye bırakıp kafeteryaya bakındı. "Bugün epey sakin," diye mırıldanıp bana döndüğünde "Evet," dedim.

"Vize sonrası malum. Herkes bir yerlere dağılmıştır."

Gülümsedi ve mavi bakışları yüzümde gezinirken "Öyle olmalı," dedi. Beni haddinden fazla incelediğini hissedince boğazımı temizleyip "Bir şeyler içer misin?" diye sordum. Ödev konusunu açmak için biraz yol yapmam gerekiyordu.

"Teşekkür ederim daha az önce Yeşim'le yemek yedik."

Başımı sallayarak onayladım. Bakışlarını bu kez elimdeki kalemde ve önümde açık duran kitapta gezdirdi.

"Maçlar yüzünden derslerden geri kalıyorsun değil mi?"

"Kısmen," deyip omuz silktim. Derslerden geri kaldığım doğruydu ama maçlar yüzünden miydi, pek emin değildim. Kırılgan bir edayla tebessüm etti. Tepkilerinin zarifliği için özel bir çabası vardı. Sanırım o da ben gibi kontrollü yetişenlerdendi. Gerçi Asu da otoriter bir ailede büyümüştü ama beklenilenin aksine gelişi güzel yaşıyordu. Belki de tamamen karakter meselesiydi.

"İstersen kaçırdığın kısımlarda sana yardımcı olabilirim. Birlikte çalışırsak daha kalıcı olur."

Grup ödevinden kaçayım derken daha çok batacağımı anlayınca "Hayır," dedim. Sena bakışlarını büyüterek yüzüme baktı. Tepkim fazla keskin olmuştu.

"Yani şey. Ben tek başına kavrayanlardanım. Bu yüzden gerek yok, teşekkür ederim."

Yüzü anlayışla gevşedi, sandalyesine geri yaslanıp parmağındaki yüzüklerle oynamaya başladı. Biraz keyifsiz gibiydi. 

01:28| TAMAMLANDIΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα