13:21

53.3K 3.3K 2.1K
                                    

"Tamam," demişti annem.

Ekin'le akşama kadar ritim çalıştıktan sonra "Na, NA, Naaa, NA," diye bağırmaktan çenem ağrımıştı. Eve döndüğümde tek isteğim, odama kapanıp uyumaktı. Babam, yemeğe gelmem için ısrar edince sabahki çıkışımdan dolayı ertelemeli bir azar yiyeceğimi düşünmüştüm. Bir süre masada ölüm sessizliği hakim olmuştu. Gözlerimi kapatıp kendimi kötü sona hazırladığım sırada "Tamam," kelimesini duymuştum. Bir onay, insanı mutluluktan ağlatacak raddeye getirebilir miydi? O an beni getirmişti.

Hemen ardından "Ne halin varsa gör," diye terslemişti annem.

"Koş bakalım hayallerinin peşinden ama sonra gelip bana zırlama sakın."

Daha birçok şey sıralamıştı ama devamını duymamıştım. Yanaklarım gözyaşlarıyla ıslanırken yanına koşup ona sıkıca sarılıvermiştim. Bunu beklemediği için kollarımın arasında katılıp kalmıştı. "Bu benim için çok önemli," demiştim hıçkırarak. Teşekkür etmemiştim ama benden sakındığı mutluluğun aslında korkulacak bir şey olmadığını hissetsin istemiştim. Sonrasında aynı şekilde babama sarılıp odama koşmuştum. Öyle mutluydum ki annemle babamın, bacağımdaki yarayı fark etmemeleri bile canımı sıkmamıştı.

Hemen Ekin'i arayıp güzel haberi ona da vermiştim. En az benim kadar sevinmişti. Gün boyunca biraz tuhaf davransa da telefondaki heyecanı samimiydi ve geri kalan şeyleri unutturmuştu.

O günden beri içimde kelebekler uçuşuyordu ve yaşadığım anın gerçekliğini sorgulayıp duruyordum. Resmen önümdeki tüm engeller kalkmıştı ve yaz boyunca yetenek sınavlarına çalışabilecektim. Kendi kendime sırıtırken balon kollu, pudra rengi bir elbiseyi havaya kaldırıp salladım ve "Bu, nasıl?" diye sordum.

"Altmışından sonra randevuya çıkan babaanne elbisesi gibi," dedi Beyza ve onu aldığım yere geri bırakmamı işaret etti. Sırtını dönüp askıları karıştırmayı sürdürdüğünde gözlerimi devirdim ve "Babaannem bunu giymezdi," diye homurdandım.

"Haklısın," dedi bu kez ve kırmızı bir elbise çıkartıp üzerime tuttu.

"O, bile bu kadar demode değildi."

"Ha ha ha! Allah bilir kendin nasıl bir şey seçmişsindir."

"Merak etme akşam görürsün."

Yüzünü buruşturarak elindekini de eleyip yana bıraktı ve elbise dolu askıların arasında kayboldu. Sözde benim için gelmiştik ama sanırım Beyza, olayı yanlış anlamıştı.

Aslında mezuniyete gitme fikrim yoktu ta ki Beyza, okulda yolumu kesip "O gevşek arkadaşına söyle yanıma yakışacak bir takım giysin," diyene kadar. Başta kimden bahsettiğini anlamamıştım. Mezuniyete Semih'le gideceğini söylediğinde ise ilk işim Ekin'i aramak olmuştu. Ekin, bu mevzunun tamamen aklından çıktığını söylemişti ve bana olup biteni anlatmıştı. Bu kez de Semih'i yalnız bırakırsak büyük bir gazaba uğrayacağımızdan bahsedince başka seçeneğimiz olmadığını anlamıştım.

İlçedeki bütün mağazaları gezmeme rağmen yanarlı dönerli kına abiyelerinden başka hiçbir şey bulamamıştım. Neyse ki Beyza, mezuniyet için merkezdeki bir mekanla anlaşmıştı. Koca şehirde akşama kadar illaki düzgün bir şeyler bulurduk. Ekin ve Semih, sabahleyin erkenden yola çıkmışlar ve bizi almaya gelmişlerdi. Beyza'nın evden çıkmasını beklediğimiz sırada Murat'ın arabasını görmüştük. Sahibi yanında olmasa bile Ekin'in yüzü anında gerilivermişti.

Spor salonu açtıktan sonra Murat'la birkaç kez karşılaşmıştık. Benimle konuşmaya çalışmıştı ama onu her defasında terslemiştim. Sırf hırsları yüzünden başkalarının hayatına salça olmaması gerektiğini öğrenmeliydi. Yaptıklarını inatla yüzüne vurunca bir süre sonra pes etmişti ve artık beni gördüğünde sadece selam vermekle yetiniyordu. Yine de Ekin'le karşılaşmaları hiç iyi olmazdı. Hele Beyza'nın, Semih'le partiye gideceğini öğrenirse cidden olay çıkabilirdi. Bu yüzden epey endişelenmiştim ve hatta Ekin'in dikkatini dağıtmak için saçma muhabbetler açmıştım. Ekin, partiden sonra kalacağımız yeri ayarladığını ve gidince eşyalarımı oraya bırakabileceğimizi söylediğinde Semih "Dur bakalım kardeşim," diye araya girerek onu susturmuştu.

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now