01:08

70.3K 4.2K 933
                                    

Önümdeki element formüllerini ezberlemeye çalışırken bakışlarım iki masa ötemizdeki çifte kayıp duruyordu. Beyza utanmazı, etüt merkezine sevgilisini getirmişti. Bu da yetmezmiş gibi Koray'ı kolundan çekiştire çekiştire bilerek karşıma oturtmuştu. Altı yıl koynumda özenle beslediğim yılan, dilini ortaya çıkartıp tüm zehrini akıtma derdindeydi.

"Aranız neden açıldı ki?"

Sude'nin sorusuyla birlikte toparlanıp ona baktım. İkide bir dikkatimin dağıldığını fark etmiş olmalıydı. Dört yıllık sınıf arkadaşımdı ama Beyza'yla olduğum kadar samimi değildik. Hoş Beyza ile olan o mükemmel samimiyetimiz de ilk depremde yerle bir olmuştu.

Boş ver, der gibi omuz silkip önümdeki kitaba odaklanmaya çalıştım. Ona dert yansam eminim yarına sınıf gündeminde TT olurdum. Ne kendime macera çıkartmama gerek vardı, ne de Beyza'nın egosunu tatmin etmeye. Kitabın test kısmını açıp gelişi güzel karalamaya başladığım sırada aklımda beliren soruyla birlikte tekrar Sude'ye döndüm.

"Ekin diye bir tanıdığın var mı?"

Özensiz bir topuz yaptığı dağınık saçlarını kalemiyle sabitleyip düşünür gibi yaptı.

"Uzaktan bir akrabamızın torunu var," dediğinde heyecanla masanın üzerine eğildim.

"Nasıl biri?"

Hevesli ses tonuma karşın dudak büzüp "Kıvırcık bir sinir topu," dedi ve kahve bardağını avuçlayıp bir yudum aldı. Heyecanım kabardığı hızla sönüp hiçliğe karışırken "Kıvırcık bir sinir topu mu?" diye mırıldandım. Profiline arkadaşının fotoğrafını koymasının nedeni bu olabilir miydi? Belki de agresifliği yüzünden toplumdan dışlanmıştı, o da çözümü fake hesap açmakta bulmuştu.

Umudumu diri tutmaya çalışarak "Başka bir özelliği yok mu?" diye sordum.

Deniz mavisi gözlerini süzüp biraz daha düşündü Sude ve "Aslında önüne gelen herkesi ısırmaması dışında sevimli sayılır," dedi. Bahsettiği Ekin'in, benim aradığım Ekin olmadığını anlamamla birlikte nefesimi dışarı üfleyip sırıttım ve çocuğun kaç yaşında olduğunu sordum.

"Altı."

Alnımda çözemediği bir kimya sorusu belirmişçesine yüzümü inceledi. "Ne var?" deyip omuz silktim bu kez.

"Sen de bir haller var. Kim bu Ekin?"

"Hiç canım," deyip geçiştirmeye çalıştım ama pek başarılı olmamıştı. Ufak bir ipucu yakalamaya muhtaç bakışları yüzümü arşınlamaya devam ettiler.

Açıklama ihtiyacı hissedince "Babamın dükkanına çocuğun biri telefon bırakmış,"diye yalan uydurdum.

"Adı Ekin'miş ama tamirden sonra almaya gelmemiş. Bana soruşturur musun? Belki sizin okuldandır, dedi. Olay bu."

Zoraki bir kabullenişle başını sallayıp önündeki kitaba döndü. O, ödevleriyle ilgilenirken çaktırmadan Beyza ve Koray'ın masasına baktım ama boştu. Etrafıma bakınıp gidip gitmediklerini teyit etmeye çalışırken Sude, "Baksana," deyince yeniden ona döndüm.

"Aslında tanıdığım bir Ekin daha vardı,"dedi ağzını yaya yaya. Elindeki kalemi çenesine dayayıp gözlerini havaya dikti ve orada muhteşem bir manzaraya bakıyormuşçasına hayranlıkla iç çekti.

"Ben birinci sınıftayken okulumuzda Ekin diye bir çocuk vardı. Tabi o, üçüncü sınıftaydı ama hepimiz ona aşıktık. Akranı olan bütün kızların çocukluk aşkı olduğuna dair bahse girerim."

Kalbim birden tekler gibi olmuştu. Sude'nin Ekin tarifi, araştırdığım kişiye uyuyordu. Yirmi bir yaşında olduğuna göre bizden iki ya da üç sınıf önde olmalıydı.

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now