21:12

55.9K 4K 2.1K
                                    

Ekin'den.

Bahçe ışıklarının loşluğunda yanıp sönen kar tanelerini izlerken derin bir nefes alıp bıraktım. Hava sertti ama içeri giresim yoktu. Üşümüyordum, aksine odamdaki sıcaktan bunalınca kendimi bilerek dışarı atmıştım.

Gerçi bunaltıcı olan sıcak değil, düşüncelerdi. Asu'yu tekrar orada bırakıp gelmek canımı sıkıyordu ama sabretmek zorundaydık. En azından lisedeki son yılını atlatana kadar ona destek olmalıydım. Uzaklığı sorun ederek bir de ben üzerine gidersem hepten yalnız kalacak ve içine kapanacaktı. Zaten bir taş kafalılık edip onu ağlattığım için hala pişmandım. Daha fazlası olmayacaktı.

Aslında böyle bir şeyi asla yapmazdım ama bütün olaylar üst üste gelmişti. Kavga ettiğimiz gün Murat, Semih'ler geldikten sonra da atıp tutmayı sürdürmüştü. Bunun üzerine o şerefsize gösterdiğim son hoşgörüyü de kaybetmiştim. Kendime hakim olamayıp onu sesi bile çıkmayacak hale getirine kadar dövmüştüm.

Olaylar hastanede son bulunca Murat, benden şikayetçi olmuştu. Tabi ki yine imdadıma annem yetişmişti ama bu kez başkaydı. Semih'i, bu konuda gözümün önünde uyarmasına rağmen karakolluk olmam, onu hayrete düşürmüştü. Hem de karıştığım ilk olaydı. Bana koyduğu yasakları yeni yeni esnettiği sırada böyle bir şey yaşamam, onun diktatörlük rejimini haklı çıkarmıştı. Haliyle eve döndüğümüzde tam bir kaos ortamı oluşmuştu. Annem, ağır sözleriyle beni yine yerin dibine sokup çıkarmıştı. 

Semih, turnuvalar için il dışına çıkacağını söyleyince hiç düşünmeden ona katılmıştım. Çünkü evde kalmaya devam edersem kafayı yiyeceğimi biliyordum. Maçı aldıkları günün akşamı, sponsorlar basket takımına özel bir kutlama düzenlemişlerdi. Her zamanki gibi alkolün beni çarpacağının farkındaydım. Yine de bir süreliğine kendimi kaybetmek istemiştim. Ne yazık ki tek kaybım bilincim değildi. O gün telefonum da bilinmezliğe karışmıştı. Kısacası hayatımdaki her şeyin sarpa sarmıştı. 

Eve geri dönünce ilk işim yeni bir telefon alıp Asu'yu aramak olmuştu ama değişen hiçbir şey yoktu. Telefonu hep kapalıydı. Semih, "Kızın üzerine gitme. Azcık zaman tanı," diye üsteleyince birkaç gün daha sabretmiştim ama birlikte kutlayacağımız ilk doğum gününde ondan uzak kalamazdım. Yaş aldığını görmek istiyordum. Biraz daha olgunlaştığı için yüzünde oluşacak o tebessüme şahit olmalıydım. Bu yüzden yola çıktığımda gözümü karartmıştım. Bir şekilde evlerine girebilmeyi umuyordum.

Kıyamet mi kopacaktı, varsın kopsundu. En azından Asu da, ben de tedirgin bir şekilde sonumuzu beklemekten kurtulurduk ama evdeki hesap yine çarşıya uymamıştı. Yoldayken Semih mesaj atmış, Asu'nun Beyza ile birlikte bir kafede olduğunu yazmıştı. Altına da Asu'nun sarhoş olduğu notunu iliştirmişti. Ona, bunu nereden öğrendiğini soracağım sırada Beyza arayıp bana net bir konuşma yapmıştı.

"Gelip sevgilini toplar mısın, yoksa dağınık mı bırakayım? Onu, Gündüz genleriyle dolu bir eve götürmemi istemezsin diye tahmin ediyorum. Sanırım birazdan ağlayacak. Çok fazla sabredemeyebilirim bu yüzden hızlı ol."

Telefonu yüzüme kapatıp konum attığında şok olmamın üzerine bir de öfke eklenmişti. Asu sarhoşken onu Murat'la aynı evin içinde hayal etmek bile kanımı dondurmaya yetmişti ve farkında olmadan gaza yüklenmiştim. Kar yağışı, ilerlememi yavaşlatınca içimdeki endişe ve hiddet birbirine dolanmıştı. Murat gibi onursuz bir heriften her şey beklenirdi. Asu'yu, normal bir zamanda bile onunla yan yana düşünemezken sarhoş haliyle aynı ortamda bulunmalarına izin vermezdim. 

Yolun geri kalanı, Asu'nun nasıl böyle düşüncesizce davranabildiği sorgulayarak geçmişti. Telefonuna ulaşıp beni aramaktan acizken nasıl Beyza ile içmeye gidebilirdi? Atılan konuma ulaşana kadar arşa tırmanan öfkem, onu yolun ortasına çökmüş bir halde ağlarken bulunca kendiliğinden duruluvermişti. 

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now