14:58

60.2K 4K 603
                                    

Kafeterya her zamanki gibi tıklım tıkıştı. Neyse ki Semih'in dersi erken bittiği için önceden gelip yer tutmuştu. Yoksa kafamı toplayacak bir kahve molası bile veremeyecektim.

Fincanı elimde döndürürken yan masadaki kızlarla bakışan Semih'e gözlerimi devirip masanın altından ayağına sert bir tekme geçirdim. "Ne var ya?" diye sızlandı yüzünü ekşiterek.

"Burası benim fakültem," dedim istifimi bozmadan.

"Herkes birbirini tanıyor. Kazanova arkadaşımla ün yapmak istemiyorum."

"Geri kafalılığınla ün yapmandan iyidir," deyip sırıttı ve az önceki kızla kesişmeye devam etti. Cidden gurursuzdu. Bu kez boğazımı temizleyerek dikkatini çekmeye çalıştım ama bakmadı. Gözleri hala yan masadaydı. Konunun, ilgisini cezbedeceğine güvenerek konuşmaya başladım bu kez.

"Biri için abartı tepkiler verdiğin oldu mu hiç? Mesela, onun için orantısız endişelendiğin biri oldu mu hayatında?"

"Ne? Hım. Evet kardeşim," diye geçiştirdi beni. Kızla bakışayım derken boynu kopacaktı. Muhtemelen sorumun içeriğini anlamamıştı bile. Boşuna uğraştığıma kanaat getirip başımı iki yana salladım ve kahvemi içmeye devam ettim. O sırada bir hışımla bana döndü ve yaylandığı sandalye gürültülü bir şekilde zemine iniş yaparken masaya abanarak yüzüme baktı.

"Ne dedin sen?"

Onun bu heyecanından ürkerek kaşlarımı çattım ve oturuşumu düzeltip "Hiç," dedim.

"Önemsiz bir şeydi."

"Öyle vurkaç yapamazsın kardeşim. Az önce resmen bana, esarete bir kala sorusu sordun ve ben ayrıntıları öğrenmezsem gece uyuyamam."

"Bir dahakine yanında tercümanını da getir," deyip önümdeki şekerlemelerden birini ona fırlattığımda havada yakalayıp ağzına attı.

"Diyorum ki atı alan üsküdarı geçmiş," dedi lokmasını çiğnerken.

"Kızın teki boynuna zinciri takmış. Kalbini çaldırmışsın, yaşam mücadelesi veriyorsun ama haberin yok."

"Bir şeyi de abartmasan ölür müsün?" deyip bıkkın bir nefes koyverdiğimde arkasına yaslanıp sırıttı. Dedikodu düşkünlüğü ona yan masadaki kızı bile unutturmuştu.

"Kim bu şanslı yengemiz?"

Kahvemi yudumlarken etrafı seyrediyormuşçasına bakışlarımı kaçırdım. Kesinlikle abartıyordu. Ona basit bir soru sormuştum, insanların birileri için endişelenmesi kadar doğal ne vardı ki şu dünyada? Hem bahsettiğim kişi annem bile olabilirdi. Hemen kendi kendine gelin güvey olmuştu gerzek.

"Yoksa Sena mı?"

Yüzümü buruşturarak ona döndüm.

"Sena da kim?"

"Uf Ekin," deyip yanaklarını şişirdi.

"Geçenlerde göstermiştim ya sana. Yan sınıfınızda hani. Sarışın, mavi gözlü, at gibi fiziği olan kız."

"Ha tamam tamam," deyip kafa salladım. Kız, diğer şubedeydi ve çok bilmiş Semih Beyimizin dediğine göre benden hoşlanıyordu ama tabi ki de ben, bu konuda da abarttığını düşünüyordum. Kızla sadece seçmeli dersi aynı sınıfta alıyorduk ve bir saatlik zaman diliminde onca kişinin arasından beni fark edip aşık olması mümkün değildi. Önemli bir sır verir gibi masaya eğildi Semih ve "Sol çaprazımızda oturuyor," diye fısıldadı.

"Oğlum kıza ümit vadeden iki bakış atsan akşamına sana yazacağına bahse girerim. Kaybedersem en sevdiğim tişörtüm al senin olsun."

"En sevdiğin tişörtünü üç yıldır üzerinden çıkarmıyorsun Semih. Bana vermesen bile çöp yolcusu," dediğimde yüzünü buruşturup "Manevi değeri var manevi," diye çıkıştı.

"Hem kızla aynı seçmeli dersi aldığımızı bile senden öğrendim. Benim ondan haberim yokken onun benden nasıl olsun?"

"Bak," dedi Semih. Gözlerini kapatıp açtı. Beni bir şeylere ikna etmeye çalışacağı kesindi.

"Bu kız besyo fakültesinde bile popüler diyorum, üniversitenin en güzel kızı olmaya aday diyorum, seni istiyor diyorum nesini anlamıyorsun?"

Omuz silkip soğuyan kahvemin son yudumlarını aldım.

"Neyse," deyip bezmiş bir şekilde yüzünü ovuşturdu.

"Sena değilse kim madem?"

"Kimse değil, beni sorduğuma pişman ettin."

"Biz yakın arkadaşız biliyorsun değil mi kardeşim? Yalan söylediğini iki metre öteden anlarım. Nilüfer Başkan'la takışmanın bu konuyla ilgisi var mı, bari onu söyle."

Derin bir nefes alıp bıraktım. Annem iş seyehatindeyken fatura bilgilerimi kontrol edip aynı numarayla gece tekrar konuştuğumu görmüştü. Son günlerde garip davrandığımı iddia edip biraz üzerime gelmişti ama bu durumu atlattığımızı umuyordum.

"Olabilir," diyerek kaçak bir cevap verdim ve hesabı Semih'in önüne bırakıp ayaklandım.

"Benimkini de ödersin."

"Kaç kaç," dedi keyifsizce.

"Benden kurtulsan bile annenden kurtuluşun yok farkındasın değil mi?"

Onu duymazdan gelip kitaplarımı aldım ve çıkışa doğru yürürken mırıldandım.

"Farkındayım."

Sınıfa çıkan merdivenleri tırmanırken telefonum titreyince gelen mesaja tıkladım.

14:58 Bugün Beyza konusunda epey gelişme kaydettim. Akşam sana anlatacağım :)

İstemsizce gülümsedim. Onun bir şeyler başardığındaki heyecanı beni de mutlu ediyordu. Telefonu cebime atıp yola devam ederken yanıbaşımda beliriveren bir siluet çarptı gözüme. Ondan tarafa döndüğümde "Selam," deyip utangaç bir edayla gülümsedi. Sarı saçlarını sıkı bir at kuyruğu yapmıştı. Yüzündeki ağır makyaj, mavi gözlerinin ışıltısını söndürmüştü ama muhtemelen bunu, ona söyleyen olmamıştı. Yine de Semih haklıydı, epey güzel bir yüzü vardı ve karşımda kıvranışına bakılırsa sanırım sahiden de benden hoşlanıyordu.

Selam selam!

Ekin bir şeyleri kabulleniyor gibi ha, ne dersiniz?

Sena beklenmedik bir anda olaya karıştı, valla benim de beklemediğim bir karakterdi. Nasıl dahil oldu anlamadım sjjdjd

Evet artık canlanma vakti deyip kaçıyorum.

civcivvvv1 bu bölüm sana 🖤

Seviliyorsunuz!

01:28| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin