16:37

55.5K 4.8K 1.5K
                                    

Ekin, oyunu benden daha insaflı oynamasına rağmen bileğim epey kızarmış ve yanmaya başlamıştı. Buna rağmen pes etmek istemiyordum. Onu alt etmek için dişimi sıkacaktım.

"Yaz mevsimini seversin."

Başını iki yana sallayıp bileğime hafifçe vurdu.

"Sonbaharı severim."

Küçük bir dokunuşuyla bile canım yandığında yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum. Oysa eskiden hırsız polis oynadığımız zamanlarda çok iyi sabrederdim. Demek ki formdan düşmüştüm ya da tenim hassaslaşmıştı.

"Hiç sevgilin olmadı," diye bir tahmin yürüttüğünde istemsizce yüzüne baktım. Bu da diğerleri gibi sıradan, basit bir soruydu ama nedense garip hissettirmişti.

"Bir kere oldu," deyip koluna vurdum. Onun da bileği hafiften kızarmıştı ama hiç acı çekiyor gibi görünmüyordu. Yeni bir tahmin yürütmek yerine "Ne zaman?" diye sordu.

"Liseye yeni başladığımda."

"Ne kadar sürdü?"

"Sanırım birkaç ay."

"Neden bitti?"

"O, son sınıftaydı ve sınav senesiydi. Pek fazla görüşemiyorduk, bizimki daha çok mesaj arkadaşlığı gibiydi."

"Onu seviyor muydun?"

"Dedim ya Ekin birbirimizi görmüyorduk bile," diye çıkıştım bu kez. Resmen beni sorguya çekiyordu. Nedense geçmiş sevgilim epey dikkatini çekmişti. Yüzünün düşünceli bir hal aldığını fark edince ona gereksiz yükseldiğimi düşünüp lafı çevirdim.

"Hem bu yaptığına hile derler. Her şeyi öğrendin."

Teslim oluyorum der gibi elini havaya kaldırıp güldü. Neyse ki bana alınmamıştı. Ondan kopya çekerek tahminimi sundum.

"Birçok sevgilin oldu."

"Sadece iki tane," deyip parmaklarını bileğime yaklaştırdığında acıyacağı korkusuyla irkilip kolumu kıpırdattım. Tepkimle birlikte yüzüme baktı. Acıdığını anlamış olacak ki parmaklarını indirmekten vazgeçip bileğimi kendine doğru çekti. "Pes ediyorum," diye mırıldanıp kızarık noktaya dudaklarını bastırdığında şaşkınlıkla gözlerimi araladım.

Dudaklarından tenime akan sıcak nefes, damarlarıma karışıp tüm vücuduma yayılırken içimin çekildiğini hissederek onu izledim. Bileğimin iç kısmını üfleyip öptü. Sonra öptüğü yerin hemen yanı başına yeni bir öpücük kondurdu. Kızarık kısmı tekrar üfleyip üçüncü kez dudaklarını damarlarımın üzerinde gezdirdiğinde kulaklarıma kadar yandığımı hissederek nefesimi tuttum. Canımı yakmamak için fazla bastırmıyordu. Öpücükleri tüy kadar hafif, bir o kadar da yavaştı ama bu durum, midemin kasılmasına engel olamamıştı.

Nihayet tedavisini bitirip yüzüme baktığında bileğimi parmaklarının arasından çekip kazağımın kolunu aşağı indirdim ve tuttuğum nefesi serbest bıraktım. Telefonumun ekranından saatin 16:37 olduğunu görünce toparlandım. Gitme vaktim yaklaşıyordu. "Ben şunları toplayayım," deyip lahmacun poşetini işaret ettim. Ayağa kalkacağım sırada elimi tutup koltuğa geri çekti.

Kalktığım yere gerisin geri otururken ona döndüm. "Bırak kalsınlar," deyip gülümsedi ve bakışlarını yüzümde dolaştırdı. Az önceki öpücüklerinin üzerimde bıraktığı etki henüz son bulmamışken bir de bakışlarıyla hipnoz olmamak için gözlerimi kaçırıp avucundaki elimi kucağıma çektim.

"Ne isteyecektin?" diye sordu bu kez. Ona dönüp anlamsız bakışlar attım.

"Oyunu kazandın. Bir şey istemen gerekiyor unuttun mu?"

01:28| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin