09:54

57.5K 4.6K 1.7K
                                    

Matematik dersine olan ilgim, hoca tahtada türev soruları çözerken insan ilişkileri ve türevlerini sorgulayacak kadar eksilerdeydi.

Kan bağı vardı mesela. Seçim hakkımızın bulunmadığı, kaderin tayin ettiği bir ilişkiydi. Başka türlüsü mümkün olsaydı yine ailemi mi seçerdim, bu konuda kararsızdım.

Sonra dostluk vardı. İnsanların kendi seçtikleri kişilerle kurdukları, daha özgür bir ilişkiydi. Bakışlarım, istemsizce ön sırada oturan Beyza'ya kaydı. Saçlarını Brezilya örgüsü yapmıştı. Yakışmadığını söyleyemezdim, yüzünde hoş durmuştu. Sıraya iki seksen yayılmış, yanındaki kızla fısır fısır sohbet ediyordu. Dostum muydu? Evet, belki bir zamanlar...

Şuan onunla aramızdaki ilişki, tahtadaki fonksiyon çözümüyle eş değerdi. X, bendim ve kat sayı Beyza'ydı. O arttıkça ben azalıyordum ya da tam tersi o azaldıkça ben artıyordum. Orta yolu çoktan kaçırmıştık.

Sevgililik vardı bir de. Daha özel ve nadir kurulan bir ilişkiydi. Bakışlarım yeniden Beyza'yı bulduğunda Koray'la aralarındaki şeyin gerçek olup olmadığını merak ettim. Sahiden de birbirlerini seviyorlar mıydı? Hoca etrafına bakınmaya başlayınca toparlanıp önüme döndüm ve zihnimi asıl kurcalayan ilişki türü üzerinde düşünmeye başladım. Henüz ona net bir isim koyamamıştım. Ekin'le aramızda oluşmaya başlayan bağın bu türlerden hangisine dahil olduğuna karar veremiyordum.

Arkadaştık ama değildik de. Sanalda tanışmıştık, aynı şehirli olmamız ve Murat'ı tanımamız dışında ortak bir paydamız bile yoktu. Yine de onunla konuşurken birbirimizi uzun zamandır tanıyormuşuz gibi hissediyordum. Hoca geri kalan soruları ödev verip dersi beş dakika erken sonlandırdığında defterimi kapatıp sıranın üzerine yığıldım.

Birkaç gündür doğru dürüst ders çalışmıyordum ve sınavlar kapıdaydı. Üniversite sınavı bir tarafa okul derslerinden kalırsam annem beni öldürür, diriltir bir daha öldürürdü. Dertlerime içerleyerek ofladığım sırada yanımdaki sandalye çekilince başımı kaldırıp gelene baktım.

Babasının koltuğuymuş gibi yayılıp "Dökül bakalım," dedi Beyza. Okul sınırları içinde olduğumuz için porselen makyajını evde bırakmıştı. Yine de ela gözlerindeki koyu far, kural ihlali için tek başına yeterliydi. Hocalar, sınav senemiz olduğu için kılık kıyafetimize tolerans göstermeseler şimdiye müdürü ziyaret etmişti bile.

Ona ne var, der gibi bir bakış attığımda gözlerini bayıp arkasına yaslandı. Kalemlerimden birini eline alıp parmaklarında döndürürken "Hafta sonunu anlat," dedi. Muhtemelen maç dönüşünde Ekin'le kaldığım kısmı kastediyordu. Sahiden de yüzsüzdü. Onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi ona özel hayatımdan bahsedeceğimi düşünmesi, sadece gülünçtü. Yine de pişkinliğini tasdiklemek için "Ciddi misin?" diye sordum.

"Şaka yapıyor gibi mi görünüyorum?"

"Hayır karaktersiz gibi görünüyorsun."

"Aa dur bir bakayım," deyip gözlerimi onun çevresinde gezdirdim. Sonra da "Gibisi fazlaymış," deyip sinir bozucu bir şekilde sırıttım. Yüzü kızaracağı yerde, tavrımı çocukça bulmuş gibi burun kıvırdı. Cidden ar damarını, doktora göstermesi gerekiyordu.

"Kimdi o çocuk? Madem tanışıyordunuz neden maçta tribünü işaret ettiğinde tepki göstermedin?"

Nefesimi dışarı üfleyip "Sana ne?" diye homurdanırken bakışlarımı boş sınıfta gezdirdim. Herkes bir yerlere dağılmıştı ve geriye sadece biz kalmıştık.

"Öyle taş bir çocuğu tavlayabileceğine ihtimal vermiyorum ama sevgilin mi?"

Sabrımın sınıra dayandığını hissedince gözlerimi pörtleterek ona döndüm. Beni hakir görüşüne mi cevap vermeliydim yoksa sevgili olup olmadığımıza mı, bilemedim.

01:28| TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now