İyi Ki Geldin!

Da Nevinturgut

1.3M 74.3K 6.1K

Doğmadan önce anne babasını kaybeden bir bebek,onu kabul etmekte zorlanan ama ona sımsıkı bağlanan bir teyze... Altro

İyi ki Geldin!
İkinci bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Açıklama
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi Ikinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz ikinci Bölüm
Otuz Ücüncü Bölüm
Duyuru
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Besinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kirk BIrinci Bölüm
Kırk ikinci Bölüm
Kirk Ücüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Kırk Yedinci Bölüm
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli Ikinci Bölüm
Elli Ücüncü Bölüm
Elli Dördüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Özür
Elli Sekizinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
FiNAL
FiNAL(Ikinci Kisim)
TEŞEKKÜR
Özel Bölüm
Özel bölüm
Selamlar

On Üçüncü Bölüm

24.1K 1.2K 48
Da Nevinturgut

Merhaba!

Yeni bölüm geldi. Türker ve Nilüfer dedik dedik şimdi okuma zamanı, acaba beğenecek misiniz çok merak ediyorum. Uzun yorumlar bekliyorum sizlerden ve lütfen fikirlerinizi de paylaşın, nasıl olmasını istediğinizi yazın bakarsınız sizin istediğiniz doğrultusunda ilerler hikâye, hiç belli olmaz.

Sevgili arkadasim incipyn´in "Siradan Bir Hayat" hikayesi dün basladi, okumayan kalmasin :)

Ve son olarak size güzel bir filmden bahsetmek istiyorum "Mucize". Eğer hala gitmediyseniz, gitmenizi ve izlemenizi tavsiye ederim. Ben çok beğendim.

Koluna girmiş Nilüfer ile arabaya ilerleyen Türker "Keşke yürüyerek gitseydik de biraz da kolumda sıcaklığını hissetseydim" diye düşünmeden edemedi. O sırada Nilüfer:

-İşte arabam deyip kolundan sıyrıldı Türker´in ve arabaya yönlendirdi onu. Arabaya binip ilk önce kemerlerini bağladılar (Toplumsal Mesaj :)). Sonra arabayı çalıştırdı Nilüfer ve içerisi Türkçe bir şarkı ile doldu bir anda:

Görmesem daha iyiydi 
Seni orada o gece
Aradan yıllar geçti 
Silinmedin hafızamdan

Her gece yeni bir geceydi
Seni görene kadar
Birer birer çıktılar
Yerlerinden hatıralar hatıralarrr unutulmaz

Duygularıma esir oluyorum seni görünce
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince
Ruh bedenden ayrılıyor, çekimine girdi
Bir kere daha yandım ama canım gördüğüme sevindim 

Her gece yeni bir geceydi
Seni görene kadar
Birer birer çıktılar
Yerlerinden hatıralar hatıralarrr unutulmaz

Duygularıma esir oluyorum seni görünce
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince
Ruh bedenden ayrılıyor çekimine girdi
Bir kere daha yandım ama canım gördüğüme sevindim.

Ne düşünmeliydi Türker, şarkı tam can evinden vurmuştu onu. Evet, duygularına esir oluyordu ve evet bir kere sevmişti ve her gün yanıyordu. Gözleri yolda, aklı yanındaki güzelde "Allah´im hiç mi yolu yok? Bir umut ışığı…" dedi içinden.

-Eee anlat bakalım memleket nasıl? diye sordu Nilüfer.                                                                                                     

-Nasıl olsun bildiğin gibi, bizde değişik bir şeyler yok; sen nasılsın? diye sordu Türker.

 Karşısındaki güzelliğe doyamazcasına bakarken yine de onun kilo vermiş olduğunu ve gözlerinin altındaki yorgunluk halkalarını görmüş ve içi sızlamıştı, tekrar ona bakınca onun bu halinden dolayı ellerini yumruk yapıp sıktı. Nilüfer´in kendini yıprattığının farkındaydı, gerçi Nilüfer´i gördüğünden ve bu aşk onu sarmaşık gibi sardığından bu yana o da farklı bir durumda değildi. Unutmak için deli gibi çalışıyordu ama nafile. İçine işleyen aşk zehri tüm damarlarında ve hücrelerinde yayılmış, yer etmişti ve çaresi sadece bu naif kadındı.

-İyiyim çok şükür. İş güç işte, dedi Nilüfer.

-Çok çalışıyorsun galiba, biraz yorgun gördüm seni dedi Türker.

-Hı-hım, diyerek kısa kesti Nilüfer çünkü çok çalışıyordu çok yoruluyordu ve çok yalnızdı. Şimdi "Evet çok çalışıyorum…" diye başlarsa kendisini durduramadan ağlayacağını, ailesini özlediğini, yalnızlığını haykıracaktı; bunun için sustu ama gözlerindeki buğulanmayı önleyemedi.

Hiç kimseyi üzmek istemediğinden hep pozitif davranıyordu, hep gülümsüyordu. Ama Cihan biliyordu onun bu halini, son iki haftadır yaptıkları telefon konuşmalarında eski Cihan değildi; sessiz ve sakindi. Normalde sabahtan akşama kadar ne yaptığını sorar, her saat başının raporunu alırdı ve Nilüfer´i çıldırtırdı. Şimdi ise "Nasılsın?" diyor, Nilüfer "İyiyim." dediğinde anladım deyip fazla uzatmıyordu konuşmasında biraz anne ve babasından, Naz´dan da bahsediyor ve kapatıyordu. Hâlbuki bilse, Nilüfer "İyi değilim." dese Cihan da ona "Biz de iyi değiliz, sensiz yapamıyoruz ne olur dön. " diyecekti ama Nilüfer demiyordu ve sadece ayrı kıtalarda aynı acıyı yaşıyorlardı: "Özlem".

Verdiği kısa cevapla Türker´in alınnmış olabileceğini düşündü ve hemen sordu:

-Memleket iyiymiş madem, sen nasılsın?

-İyiyim, durmadan çalışıyorum. (Nasıl mıyım? Sen gittiğinden beri yaşıyor muyum diye sorsana, seni düşünmediğim bir dakikam bir saniyem yok. Naz gelince gizlice kokluyorum kokun ona sinmiştir diye ona doya doya bakıyorum; seni görebilecekmiş gibi, yaktın beni her şeyden habersiz aşkım diye içinden derdini döktü Türker.) Nerdeyse elini kalbine koyacaktı çünkü bir sızı vardı orada ve canını gerçekten yakıyordu. Sustu, kelimeler bitmişti hem düşüncelerinde hem de Nilüfer´le diyalogunda.

-Çalışmak ve çalışmak başka ne yapıyoruz ki? Nereye yetişeceğiz bu tempoyla onu da bilmiyorum dedi Nilüfer.

-Hayırdır? Pek bir dolusun, çalışmak konusunda dedi Türker ve Nilüfer konuştuğu için şükretti. Çünkü kalbindeki sızı onun sesiyle hafiflemişti.

-Ne olsun, kaç ay oldu buraya geleli ve ben işlerimi azaltmak istedikçe artıyor. Birkaç ay sonra Naz´ı getireceğim, çok özledim, burnumda tütüyor; ama onun için uygun bir ortam hazırlayamadım, olmuyor dedi ve derin bir offf çekti.

-Her şey yoluna girecektir. Bu kadar düşünme bence.  Hem Naz gayet iyi onu merak etme, diye pembe bir yalan söylemişti Türker; çünkü Naz geldiği son kontrollerde pek huysuzdu ve kilo sorunu yaşıyordu.

-İyi mi gerçekten?  Yani ben iştahının olmadığını ve kilo kaybettiğini duymuştum.

-Hımm duydun demek,  dedi Türker sessizce.

-Evet, duydum neyi var?

-Bir şeyi yok gerçekten. Bütün kontrollerini yaptım ve hiçbir şeyi yok fakat mama yememe gibi bir sorunu var bazen böyle durumlar olabiliyor dedi.

-Geçecek mi peki?

-Bazen iştahsız çocuklar oluyor biliyorsun ve bu durum bazen geçici bazen de ergenlik çağında tam tersine dönüp aşırı iştahlı  bir hal alıyor. Bazen de üzüntü iştahsızlık yapar, dedi Türker.

-Minicik bebek üzüntüyü nereden bilsin ki?

-Aa hadi ama Nilüfer sen de tıp okudun ve ne kadar uzmanlığın olmasa da az çok bu durumları bilirsin, dedi Türker.

-Belki, ama söz konusu canından bir parça olunca bir tıpçı olmuyorsun, normal insan oluyorsun diye cevap verdi Nilüfer.

-Haklısın.

-İşte geldik. Umarım beğenirsin deyip gülümsedi Nilüfer.

-Bakalım deyip göz kırptı Türker.

Arabadan indiler ve nezih bir restauranta girdiler. Nilüfer etrafa baktı, kendisine ışıl ışıl gülümseyen iki çift gözü gördü ve onlara el sallayıp Türker´i masalarına yönlendirdi.

-Geç kalmadık değil mi?

-Yok canım, biz de yeni gelmiştik dedi Füsun Nilüfer´e sarılırken. Harun hemen elini uzattı Türker´e ve "Harun" dedi Türker de bu güçlü eli sıkarken "Türker, memnun oldum." dedi. "Harun´un eşi Füsun.” dedi Nilüfer Türker´e ve Füsun ile de tokalaştıktan sonra sohbete başladılar.

-Paşam yok mu, neden getirmediniz? diye sordu Nilüfer.

-Bugün çok yoruldu annemlere bıraktık deyip gülümsedi Füsun. Merakla onları dinleyen Türker´e açıklama yapan Harun oldu.

-Nilüfer´in paşası yani Ege bizim oğlumuz dedi gururla.

-Allah bağışlasın, dedi Türker.

-Sen nerelerdesin bakalım, yine kayıplara karıştın dedi Füsun tatlı bir sitemle.

-Biliyorsun, çalışıyorum dedi Nilüfer.

-Biz de çalışıyoruz ama özel yaşantımızdan da çalmıyoruz, dedi Füsun bu sefer bezginlikle. Çünkü ne derse desin Nilüfer´e fayda etmiyordu. Türkiye´den geldiğinden beri böyleydi bu durum ama şimdi Nilüfer´e bakınca durumun daha vahim olduğunu gördü. Nilüfer çökmüştü resmen."En son ne zaman gördük seni? İki hafta önce Cihan geldiğinde değil mi?" dedi Füsun. O an Türker hem sinirlenmiş hem utanmış, hem de çıkmaza düşmüştü. Masanın altındaki elini yumruk yapıp dinlemeye devam etti.

-Evet, dedi Nilüfer gayet duru ve sakin bir sesle. Füsun´un onu daha sıkıştıracağını biliyordu ve yanındaki yakışıklıya rezil olmak istemiyordu ve konuyu değiştirmek çabasıyla "Ee ne yiyoruz, işten çıktım ben açım." dedi arsızca Füsun. Onun ne yapmaya çalıştığını anlamıştı, her zamanki gibi konuyu değiştirmeye çalışıyordu Nilüfer ve bu defa da kaçmasına izin verecekti Füsun; yanındaki misafiri hatrına.

-Burası makarna ve et yemekleriyle ünlüdür. En çok da dana rostosu harikadır tabii bana göre, dedi Nilüfer Türker´e ve devam etti "Ne yemek istersin?".

-O halde ben de dana rosto alayım dedi Nilüfer´e sıcacık gülümserken. Aslında sen ne dersen ben onu alırım yeter ki iste yeter ki yap de demeyi çok isterdi ama...

Nilüfer Türker´in gözlerinde kaybolmuşken Harun´un tok sesiyle kendine geldi.

-Vallahi ben de acıkmışım, ben de rosto alayım ancak doyarım. Ya, gitseydik şu kebapçıya mis gibi yerdik etleri, size uyanda hata diye homurdandı Harun.

-Evet hayatım, yine gitseydik de geçen sefer ki gibi fazla kaçırıp gece boyunca inleseydin değil mi? Yok öyle, paşa paşa ye burada yemeğini dedi Füsun ve Nilüfer kıkırdadı.

Herkes yemeğini sipariş etti ve sohbet başladı. Tabii ev sahibi olarak Füsun ve Harun sorulara başladılar. Nerelisin, ne doktorusun, ne yaparsın ve sıra en can alıcı soruya geldi:

-Galiba bekârsın dedi Füsun yandan Nilüfer´e bakarken.

-Evet dedi Türker.

-Sevgilin falan yok mu? dedi gayet rahat bir şekilde Füsun. Harun Füsun´u dürttü: bu nasıl soru diye. Füsun omzunu silkti bana ne dercesine ve Türker´in cevabını bekledi. Tam Türker cevap verecekken Nilüfer´in telefonu çaldı arayan Cihan´dı. "Cihan" deyip izin istedi ve masadan istemeyerek kalktı çünkü sorunun cevabını deliler gibi merak ediyordu.

Nilüfer Cihan ile günlük konuşmasını yaptı, Türker´in geldiğini onunla yemekte olduklarını eklemeyi unutmadı Cihan sadece "Anladım, selam söyle." dedi. Genelde Nilüfer´in arkadaş veya erkek arkadaş durumlarına karışmasa da yine de arada sırf Nilüfer´i sinir etmek için "Kimmiş, ne iş yaparmış, nerede yasarmış?” diye sorar, Nilüfer´in sinirle verdiği cevaplara kıs kıs gülerdi. Ama şimdi çok tepkisizdi sanki zorla konuşuyordu.

-Bir şey mi var? Sesin hiç iyi gelmiyor dedi Nilüfer.

-Yo hayır, bunu da nerden çıkardın? dedi Cihan.

-Biraz tuhaf gibisin. Bana doğruyu söylediğine emin misin?

-Hadi cimcime çok yorgunum yatacağım, dedi Cihan.

-Bu saatte şu an uyuyor olman gerekmiyor mu? Aramızdaki saat farkını düşünürsen.

-Ha, şey. Arkadaşlarlaydık da biraz fazla eğlendik galiba dedi Cihan.

-İnşallah öyledir derken Nilüfer arkadan bebek sesi duydu. Ağlayan Naz´dı. "SEN bu saate kadar eğlendin ve kendi evin yerine bize mi geldin? Naz neden ağlıyor?"

-Evet, hafta sonu diye buraya geldim. Naz da karnı acıktığı için ağlıyor, annem mamasını hazırlıyor dedi Cihan bıkkınlıkla. "Hadi kapatıyorum size iyi eğlenceler."

Nilüfer daha soru soracaktı ama Cihan resmen yüzüne kapatmıştı telefonu."Hayırdır inşallah. " deyip masasına dönerken hastaneden bir arkadaşını gördü ve ayaküstü sohbete başladı. Arkadaşı o sırada çalan dans müziğini duyunca "Hadi dans edelim, laflamaya öyle devam ederiz" dedi. Bir an tereddüt etse de masaya baktığında Füsun, Harun ve Türker´in koyu bir sohbete daldıklarını gördü. Ee 5 dakika dans edebilirdi.

Nilüfer dans etmeye başladı. Bir yandan sohbet eden, bir yandan göz ucuyla kendisini izleyen Türker’den habersiz… Türker ise yine elini yumruk yapmış, dişlerini sıkıyordu ve sürekli dizini sallıyordu. Bu adam da nerden çıkmıştı, Nilüfer´e nasıl sarılmış, bir yandan dans ediyor bir yandan sohbet ediyordu. Kıskançlık krizi denen şeyi tatmamıştı ama şu an yaşadığı tam da buydu. Dans bitene kadar sohbet mi etti, yemek mi yedi bilemedi. Nilüfer yanlarına gelip kendisine gülümseyince derin bir oh çekti.

-Cihan´ın selamı var. Ben yokken neler konuştunuz, neler kaçırdım bakalım?

-Neler neler kaçırdın canım, deyip göz kırptı Füsun. Nilüfer merakla baktı ama Füsun sadece gülümsedi. Yemeklerini yemeye devam ederken herkes memleketinden, işinden, gücünden bahsetti. Tam yemek bitiminde bu sefer Türker´in telefonu çalmaya başladı. Herkes Türker´e bakarken Türker de telefonuna bakıp yüzünü buruşturdu. Telefonun ekranını Nilüfer´e çevirip "Önder" dedi ve Nilüfer kahkaha atmaya başlayınca o da gülümseyerek telefonu açtı. Füsun ve Harun bu ikilinin neden güldüğü hakkında bilgi almak isteğiyle Nilüfer´e bakıyorlardı ve Nilüfer de Önder ile olan fal macerasını anlatmaya başladı.

-Alo.

-Türker?

-Önder?

-Türker?

-Lan evet Türker, ne var?

-Bi’ şey yok abicim. Hani biri telefonunu çaldıysa ya da sana bir şey oldu da başka biri telefonu açtıysa diye teyit etmek istedim kimliğini.

-Edebildin mi bari?

-Elbette ettim. Senden başka kim bana Önder der?

-Ekranda adını gören biri mesela.

-Aa bak bunu hiç düşünmemiştim neyse. Kremimi aldın mı?

-Daha almadım yarınn alırım.

-Aman unutma abicim bak. Çok önemli. İnsan içine çıkamıyorum.

-Abartma istersen. İki şişlikten evde kalmazsın, merak etme. Ama beynin için bunu söyleyemeyeceğim.

-Kalmam değil mi? Ne, sen beynime hakaret mi ettin?

-Farkındaysan ben yurtdışındayım ve şu an telefon faturası kol boyutunda olmaya başladı.

-Amaaaan boşversene feda olsun kardeşime. Ne yapıyorsun, kimlerlesin?

-Nilüfer ve arkadaşlarıyla beraberiz, yemek yiyoruz.

-Hımm iyi, kalabalık olun en iyisi o.

-Öndeeeer!

-Ne var? Neyse sen ver bana bakalım Nilüfer´i, bir de onun sesini duyayım.

-Ne gereği var?

-Aa o benim müstakbel eşimin kuzeni yani benim de kuzenim sayılır ver çabuk!

-Tabii tabii olmayan müstakbel gelin.

-Ooof laf sokup durma, ver dedim!

-Tamam, başımın belası tamam, şurada bile rahat yok senden.

Türker telefonu Nilüfer´e uzatırken Önder de sesli şükrediyordu " Oh çok şükür yatm." derken

-Anlamadım, dedi Nilüfer.

-Aa merhaba Nilüfer n’aber nasılsın?

-İyiyim sağ ol neye şükrediyordun ya dedin, gerisini duyamadım.

-Ha şey Türker YAğlı yemek yememiş ona şükrediyordum. Dokunuyor da ona ondan. Yaban ellerde rahatsız olmasın çocuk şimdi.

-Anladım, sen nasılsın? Leyla ile bir gelişme var mı?

-Ah nerde canım… Telefonlarıma cevap vermiyor, oyun isteklerimi kabul etmiyor, ben de bilmediğim arkadaşlar ekledim başka ülkelerden oyunlarda çok yardımcı oluyorlar,

-Senin adına çok sevindim, dedi Nilüfer ama gülmemek için kendini zor tutuyordu.

-Ben de Ahmet Altan “Aldatmak” kitabını okuyordum. Okumuş muydun?

-Sanmıyorum.

-Bak anlatayım: bir kadın var kocasını aldatıyor… Ne kötü değil mi? Hem çocuğu da var canı çıkasıcanın, ayyy sinirim bozuldu valla! Sen ne düşünüyorsun aldatma konusunda?

-Kötü tabi ki, dedi ama çok şaşkındı Nilüfer konu nasıl buraya gelmişti anlamadı ve Türker´e baktı.

-Ben de öyle düşüneceğini biliyordum. Şey Türker´in bana alması gereken bir krem var da nerede bulabileceğini söylersen sevinirim, almadan gelmesin.

-Peki söylerim. Nilüfer´deki şaşkınlığı fark eden Türker telefonu istedi "Türker´i veriyorum, hoşcakal." dedi.

-Ne dedin kıza?

-Hiiiç kremimi alabileceğin yeri tarif etmesini istedim. Hadi ben geç kalıyorum okula. Deyip hızla telefonu kapadı Önder. "Allah´ım sağ salim; yatmasız, kazasız, belasız dönsün şu Türker, vallahi Yasin okuyacağım!" dedi ve hazırlanmaya başladı.

-Canını sıkacak bir şey mi söyledi Önder,  Nilüfer? Eğer öyleyse onun adına özür dilerim, dedi Türker mahcupça.

-Yok canım, Önder o, normal bir şey beklemiyorum ondan dedi Nilüfer ve konuyu değiştirdi hemen "Eeee yarın ne yapalım?"

-Bilmem ki, öğleye kadar boşum. Sonra konferans var, akşam da boşum, pazar günü de yolculuk yine dedi Türker.

-O zaman sabah buluşur dışarıda kahvaltı yaparız, sonra bir iki tarihi yer gezer alacaklarını alırız. Özellikle Önder´in istediği kremi, sonra sen kongreye ben eve.

-Olur dedi Türker ama akşam için de bir planları olsaydı iyiydi.

-Akşam da bize gelin dedi Füsun.

-Yok canım ya, siz gelin bana yemek yer laflarız dedi Nilüfer.

-Tamam, o zaman dedi Harun, yarın sendeyiz bakalım yine bize neler döktüreceksin dedi.

-Hiiiç heveslenme, kahvaltı yapacağız dedi Nilüfer.

-Yok, gelmem o zaman.

-Tamam, gel sen bir şeyler düşünürüz dedi Nilüfer. Kahvelerini içtiler. Sonra güzel bir dans parçası çalmaya başladı Füsun ve Harun izin isteyip kalktılar dansa. Türker Nilüfer´in gözlerine baktı ve elini uzattı:

-Bu dansı bana lütfeder misiniz?

-Memnuniyetle dedi Nilüfer ve Türker´in elini tutup ayağa kalktı. Türker önce tereddüt etti sonra ellerini Nilüfer´in ince beline yerleştirdi, Nilüfer de uzun boylu ve yakışıklı bu adamın geniş omuzlarına tutundu. Nasıl da yakışıklı bir adam diye düşündü Nilüfer. Mavi gömleği ve siyah kotuyla harika bir uyum içerisindeydi. Bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı ve Nilüfer´in kalbini bu kadar çarptırmaya hakkı var mıydı? Ve babam bu kadar güzel pasta yapmayı nereden öğrendi?(keh keh keh)

Dansa devam ederken Harun ve Füsun yanlarına yaklaştı ve Harun elindeki telefonu göstererek:

-Hadi arkadaşlar selfie yapmazsak olmaz, dedi. Önce kahkaha attılar sonra dördü birden fotoğraf karesine sığmak için birbirlerini sıkıştırdılar. Füsun Harun’a sarılmış, Harun’un bir eli Füsun´un omzunda, bir eli telefonuyla havada. Türker Harun ile omuz omuza bir eliyle Nilüfer´i belinden kavramış, Nilüfer de bir eli Türker´in omzunda diğer eli gayri ihtiyari Türker´in göğsüne gitmiş orada kalmıştı. Güzel birkaç selfie’nin ardından yine dansa döndüler. Bu sefer Lara Fabian´in Je t’aime şarkısı çalıyordu.

Je t’aime, je t’aime
Comme un fou comme un soldat
Comme une star de cinéma
Je t’aime, je t’aime
Comme un loup comme un roi
Comme un homme que je ne suis pas
Tu vois, je t’aime comme ça

Seni seviyorum, seni seviyorum
Deli bir insan gibi, bir asker gibi
Sinemadaki bir yıldız gibi
Seni seviyorum, seni seviyorum
Kurt gibi, kral gibi
Olmadığım bir adam gibi
İşte seni böyle seviyorum.

 İkisi de birbirinin gözlerine bakıp dans ederken aynı anda, aynı şeyi itiraf ediyorlardı yüreklerinde: "Seni Seviyorum."

Continua a leggere

Ti piacerà anche

609K 5.2K 20
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
71.1K 178 11
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
74.4K 175 20
Türkçedir kısa sex bölümleri içerir
5.1M 281K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...