KİRLİ MİRAS (TAMAMLANDI)

By bulutsal

783K 48.8K 5.5K

Tedirgince yanına yaklaşmıştı Esra. Ne dese bilemiyordu, babasını kaybetmiş birine ne denirdi ki? Söylediği h... More

KM-1
KM-2
KM-3
KM-4
KM-5
KM-6
KM-7
KM-8
KM-9
KM-10
KM-11
KM-12
KM-13
Sürpriz
KM-14
KM-15
KM-16
KM-17
KM-18
KM-19
KM-20
KM-21
KM-22
KM-23
KM-24
KM-25
KM-26
KM-27
KM-28
KM-29
KM-30
KM-31 (Özel Bölüm)
KM-32
KM-33
KM-34
Alıntı
KM-35
KM-36
KM-37
KM-39
KM-40
KM-41
KM-42
KM-43 (Özel Bölüm)
KM-44 (Final Part 1)
KM-45 (Final Part 2 - The End)
YARDIM!
BAL TADINDA
Bekliyorummm
Ben Aşıkken

KM-38

12.6K 919 96
By bulutsal

Geçen bölüme gelen güzel yorumlarınız için hepinize teşekkür ediyorum. Hep birlikte aldığımız kararla finali biraz daha erteleyeceğim. Ve söz verdiğim gibi uzun bir bölümle geldim. Bu bölümün sonunda sizleri tatlı ve ufak bir sürpriz bekliyor. O konu hakkında da yorumlarınızı istiyorum.

Esra bu gerçeği öğrendiği andan itibaren hiç ağlamamıştı ama şimdi gözlerinden patır patır dökülüyordu yaşlar.

Emre Esra'nın göz yaşlarını sildi. ''Ağlama Esra, sen ağla diye söylemiyorum bunları. Ağlayıp daha fazla sokma beni çıkmaza.''

Kendine çekti Esra'yı sımsıkı sarıldı, başını göğsüne koydu. Esra uykuya dalana kadar ağlamıştı.

Ne kadar saat öyle oturduklarını bilmiyordu Emre. Esra kucağında uykuya dalmış o da rahatını bozmamak için kıpırdamamıştı. Uyanınca ne yapacaklarını bilmiyordu. Telefonun sesini duyunca Esra'yı uyandırmamak için hemen cebinden çıkarıp açmıştı. Kim olduğuna bile bakamamıştı.

''Emre?! Oğlum neredesin? Hemen buraya gelmen gerek Esra'yı da al gel bak bekliyoruz.''

Emre Savaş'ın söyledikleriyle endişelenmesi gerekirdi ama Savaş ciddi bir şey için bu kadar abartılı tepkiler vermezdi. O yüzden gayet sakin bir şekilde Esra'yı da uyandırmamak adına sessizce konuştu.

''Ne var lan? Gelemeyiz biz balayındayız hadi kapat.''

Savaş sesli bir ooo çekti. ''Barıştınız demek vaybe, hadi amca oluyorum iyi iyi. Ama geleceksiniz Sıla ile hastaneye geldik doktor cinsiyeti söyleyecekti ben onu susturdum çünkü bebeğimin erkek olacağını senin yanında öğrenmeliydim o yüzden şuan doktoru durdurdum hemen geliyorsunuz. ''

Emre ağzı açık bir şekilde Savaş'ı dinliyordu. Bu adam gerçekten zır deliydi. Arkadan Sıla'nın saçmalama Savaş seslerini duyuyordu ama şuan Savaş'ı hiçbir şey durduramazdı.

Esra'da duyduğu seslere uyanmıştı. Emre'ye ağzını oynatarak neler olduğunu sordu. Emre Esra'ya eliyle bir dakika yaparak Savaş'a geri döndü. ''Savaş saçmalamayı kes bebeğinin cinsiyetini öğrenince bize haber verirsin.''

Telefonu kapattı suratına. Tam ağzını açmış Esra'ya anlatacaktı ki Esra'nın telefonu çalmaya başladı. Emre başını geriye atarak ofladı. Bu seferde Esra açtı telefonu. Savaş ona da yoğun ısrarlarda bulununca Esra en sonunda kabul etti.

Telefonu kapatınca Emre'ye döndü. ''Hadi kalk gidiyoruz.''

''Esra bize ne Savaş'ın bebeğinin cinsiyetinden? Zaten öğreneceğiz.''

Esra kaşlarını çattı. ''Ne demek bize ne ?! Savaş senin kuzenin, Sıla'da benim en yakın arkadaşım kalk hadi hadi.''

''Ben onun amacını biliyorum, güya oğlunun olacağını hava atacak! Ama iki dünya bir araya gelse ben ona kızımı ver-mem!''

Esra ayağa kalkmış hazırlanmak için odaya gidiyordu ki Emre'nin sesiyle arkasına dönüp kaşlarını kaldırdı. ''Hayırlı olsun kızın mı oluyor?''

Emre yarım bir sırıtışla karşılık verdi. ''He evet olacak inşallah bir iki aya anasının rahmine düşer.''

Esra'nın ağzı açık kalmıştı. Terbiyesiz adamdı işte! Emre yanına gelerek çenesinden tutup ağzını kapattı. Sonra da dudağına öpücük kondurarak konuştu. ''Arabada bekliyorum. Çocuklarımın annesi.''

Hastaneye geldiklerinde Savaş'ın gerçekten doktoru iki saattir aynı pozisyonda beklettiğini görmüşlerdi. Kadına tüm randevularını iptal ettirmiş, gözünü ekrandan ayırttırmış Emre'yi bekliyordu. Telefondan da kutlama için restorandan yer ayırmış, baklava siparişleri vermişti. Hatta telefonunda ki takvimden Emre'nin kızıyla yapacağı düğünün tarihini de ayarlamıştı. Bekletmeye gerek yoktu yirmi üç yaşlarına bastıkları gün evlenirlerdi. Savaş yirmi altı yaşında evlenmişti ve ona göre geç bile sayılırdı. Sıla on altı yaşında bile karşısına çıkmış olsa evlenirdi.

Emre ve Esra odaya girdiklerinde Sıla'yı bir köşe de oturup oflarken, doktoru masasında delirirken, Savaş'ı da ayakta sırıtarak bulmuşlardı.

Savaş Esra ve Emre'yi görünce gözleri parladı. ''Hoşgeldiniz bebeklerim! Hadi doktor hanım dinliyoruz hazırız!''

Doktor zaten ekranda görmüştü biliyordu. Tam söyleyecekken Savaş onu susturmuştu bu mutluluğu Emre ile duymak istiyordu. Emre bitse de gitsek gibi bakarken Esra heyecanlıydı. Teyze olacaktı boru muydu?! Sıla'nın yanına giderek onu öpmüştü.

Şimdi herkes doktorun ağzına bakıyordu. Doktor da sonunda serbest kalacağı için mutluydu hevesle şakıdı.

''Bebeğin cinsiyeti-'' işte şimdi Savaş ölecekti. Oğlu olacağından emindi. Tabi kızı olsa onu atacak değildi hatta bundan sonraki bebekleri kız olabilirdi ama ilk oğlu olsun Emre'nin kızıyla evlensin istiyordu. ''KIZ!''

Emre duyduğu kelimeyle kahkaha attı. O bile erkek olacağından emindi, ama sakindi çünkü kızı zaten Savaş'ın oğluna bakmazdı. Savaş'ın suratına bakarak herkes kahkaha atıyordu şuan.

Savaş ise tek kelime edemiyordu. Bu kadın neler söylüyordu. Bebeği gerçekten kız mıydı? Kızı mı olacaktı? Olsundu ama Emre'nin de kızı olsundu çünkü onun oğlu olursa... Bütün tehditleri kendine dönerdi!

Sıla kocasının yanına gidip elinden tuttu. ''Aşkım duydun mu kızımız olacak!''

Emre hala gülüyordu. ''Çeyizini şimdiden hazırlayın, düğün yirmi sene sonra.''

Savaş kendine geldi. Tamam belki istediği cinsiyet olmamıştı ama bebeği olacaktı hemde kız babası olacaktı mutluydu. ''Hadi kutlama yemeğine gidiyoruz!''

Emre'de bu haberle rahatlamıştı, kızını güvene almıştı artık. Olmayan kızını.

Siparişlerinin gelmesini beklerken Savaş ve Sıla internetten kız bebek isimlerine bakıyordu. Emre de Esra'ya döndü ''Bizde bu gece evimize gidip bebeğimizin temellerini atalım karıcım ne diyorsun?''

Esra öfke dolu bakışlarını Emre'ye çevirdi. ''Bence sen rüyanda görürsün temel atmaları.''

Emre uzanıp Esra'nın elini tuttu. ''Görmediğimi kim söyledi sevgilim, ama artık rüyalar yeterli olmuyor malum ateş barut yan yana duramaz.''

Esra elini çekmeye çalıştı ama başaralı olamadı. ''Yanımda durmazsan sorun olmaz Emrecim.''

''Yanında durmazsam diye bir seçenek olmadığı için karıcım çözüm bence bebek yapmakta.''

''Hayır!'' diye cevapladı Savaş.

Konuşmalarına şahit oldu. Ve bebek yapamazlardı çünkü erkek olma ihtimali vardı.

''Sanane oğlum bir sen eksiktin zaten.''

''Yapmayacaksınız dedim!''

''Ya bi kesin açım ben aç kavga edeceğine siparişler neden gecikti onu öğren Savaş.'' Sıla'nın araya girmesiyle iki adam da susmuştu. Savaş tabi garsonu yanına çağırarak geciken siparişler için azarladı. Beş saniye sonra masaları donatılmıştı. Oturup yemeklerini yediler, daha normal sohbet ederek. Esra arada dalıp gidiyordu ama yine de mutluydu teyze olacaktı. Küçücük bir kız bebeğin teyzesi.

Yemekten sonra Esra ne yapacağını bilemez halde acaba Ayşe Hanımın yanına geri dönsem mi diye düşünüyordu. Ama Emre onu bırakmaya niyetli görünmüyordu.

Sıla ve Savaş gittikten sonra Esra taksi durağına doğru gidiyordu ki Emre kolundan tutarak onu durdurdu. ''Sen nereye gidiyorsun?''

''Annecimin yanına gidiyorum.''

''Sen annemle mi evlisin Esra? Anlatamıyorum galiba seni bırakmam yanımda kalacaksın. Sen beni seviyorsun bende seni. Ha sevmiyorum diyorsan seni terk edeceğim diyorsan öyle bir şey deme hakkın zaten yok.''

''Emre ben sana zaten seni sevmiyorum demedim ama aklımı toplamama izin vermiyorsun. Senin yanındayken nasıl tarafsız düşünebilirim?''

''Bir hafta boyunca benden uzak durdun ses çıkarmadım ama bundan daha fazlasını bekleme.''

Esra'yı elinden tutarak arabaya bindirdi. Gelecekti işte! Başka yolu yoktu!

Eve vardıklarında her şey normalmiş gibi Emre'nin açtığı filmi izlemişlerdi, Esra filmi izlerken uyuyakaldığı için Emre'de fırsattan istifade onu odalarındaki yatağa yatırıp kendi de yanına kıvrılmıştı. Emre bu aralar fazla mı şanslıydı ne?! Evlerinde ilk gecelerinin böyle olmasını elbette ikisi de istemezdi ama kader onlara neyi isteyip neyi istemediklerini sormamıştı. Bu yüzden elindekilerle yetineceklerdi. Zaten Emre artık elindeki son kozu oynayacak, mutlu olmaları için elinden geleni son damlasına kadar kullanacaktı.

Ertesi sabah Esra uyandığında nerede olduğunu idrak edememişti. Yatakta doğrulup çevresine baktı. Odasındaydı, Emre ile kendi odasında. Ama görünürlerde Emre yoktu. Diğer odalara da bakmıştı ve kocasının herhangi bir izine rastlamamıştı. Evi ilk defa geziyordu. Her ne kadar eşyaları kendi seçse de evin son halini tam anlamıyla görmemişti. Bu haliyle aynı eski günlerde ki yuvasına benziyordu. İçi sıcaklık, huzur ve mutluluk dolu bir yuvaya. Ama şuan eksikleri vardı tabi. Günün geri kalanında kahvaltı yapıp ev de boş boş dolanmıştı. Emre'den herhangi bir haber yoktu. O da elbette aramayacaktı Emre'yi. Merak ediyordu ama bunu Emre bilmek zorunda değildi. Şirkette mi değil mi diye Sıla'nın ağzını aramak içi onunla konuşmuştu ama ondan da bir sonuç alamamıştı. Saat gece on ikiye yaklaştıkça sinirlenmeye başlamıştı. Bu kadar saat habersiz neredeydi bu adam ya hu?!

Saat on ikiyi gösterdiğinde uyuyakalmıştı ki kapının çalınması ile uyandı. Aslında şeytan açma diyordu ama kavga etmek istiyordu. Kapıyı açtığında karşısında ne zamandır görmediği birini buldu. Çetin Bey'in, şimdilerde ise Ayşe Hanım'ın yardımcısı Levent gelmişti. Uzun süredir görmediği adam hala eski saygısını barındırıyordu. ''Levent Bey?''

''Merhaba Esra Hanım, gece gece rahatsız ettiğim için üzgünüm ama beni Emre Bey gönderdi. Sizi almam için.''

Esra'nın kafası karışmıştı. ''Ne için alacakmışsın acaba?'' İçinden de emrivakiye bak diye geçiriyordu.

''Bilmiyorum efendim, kendisi bu konuda açıklama yapmadı. Ama bizi hemen bekliyor.''

Esra bir şey demeden montunu ve telefonunu alarak evden çıktı. Levent'in kullandığı arabaya bindi. Kısa bir yolculuğun ardından kendini havaalanının önünde bulmuştu. Esra sabrediyordu ama bu da neyin nesiydi şimdi? Ne işleri vardı havaalanında?

''Ne işimiz var burada?''

Levent başını iki yana salladı. ''Bilemeyeceğim Esra Hanım, Emre Bey sizi içeride bekliyor olmalı.''

Esra, Levent sözünü bitirir bitirmez açılan kapısıyla irkildi. Emre açmıştı kapısını. ''Seni ben almak isterdim ama anca yetiştirebildim hayatım. Hadi gidelim.'' Esra bir Emre'nin uzattığı eline bir de Emre'ye bakıyordu. Elini tutmadan indi arabadan. Levent'in yanında tartışmayacaktı elbette.

Arabadan indikten sonra Levent'in gitmesiyle Emre'ye döndü. ''Ne yapıyorsun Emre amacın ne?''

Emre kolunu Esra'nın omzuna attı ''Balayına gidiyoruz bebeğim.''

''Ne balayı?''

''Esra yalvarıyorum bir şey söyleme hadi gidiyoruz, her şeyi düzeltmeme izin ver.''

Esra, Emre'nin bu çabalarına karşılık sesini çıkarmadan ona ayak uydurdu. Zaten evlenmeden önce pasaport ve vize olaylarını halletmişlerdi ama Esra, Emre'ye sürpriz yapmak için onu planladıkları yerden daha güzel bir yerlere götürecekti. Zaten gidecekleri yer için vize mühim değildi. Ülkenin hava koşullarına zıt bir şekilde daha sıcak bir yerlere. Sıcak bir yer aralarını da ısıtabilirdi evet. Emre'nin tahminleri kesinlikle bu yöndeydi.

Aktarmalı iki uçuş boyunca Esra meraklıydı ama ağzını açıp tek bir kelime sormamıştı. Kendini Emre'nin insafına bırakmış onun yönlendirmelerine ayak uydurmaya karar vermişti. Her şeyi oluruna bırakırsa daha kolay olacağını tahmin ediyordu. Belki de bazı şeyler eskisi kadar acı vermezdi.

Uçaktan indiklerinde Esra bunaltıcı havayla karşılaşınca neye uğradığını şaşırmıştı. Önceden planladıkları yere geleceklerini düşünmüştü. Balayı için Emre kısa bir Avrupa turu düşünüyordu. Ve Esra bu ülkelerin soğuk olduğundan emindi. Ama şuan zıt bir durumdaydı. En sonunda dayanamayıp elini tutan Emre'ye sordu. ''Neredeyiz Emre?''

''Bekle karıcım.''

Taksiye binip otellerine gelmişlerdi. Esra yolda gördükleriyle nerede olduklarını az çok tahmin ediyordu.

Otele gelip odalarına çıktıklarında Esra gayet süslü ve büyük odanın camından baktı. Evet tahmin ettiği yerdeydiler. Çünkü balayı için program yaparken buraya gelmeyi çok istemiş, ama uzak olduğu için ertelemişlerdi. Gözlerinin önünde boylu boyunca uzanan tertemiz deniz ve yeşil orman...

Arkasından belini saran ellerle vücudunu dikleştirdi. ''İki hafta buradayız, şimdi kaç bakalım kaçabilirsen küçük hanım.''

''Kaçmak isteyen yok Emre. Sadece kafam da bazı şeyleri toparlamak istiyordum.''

Emre Esra'nın boynuna eğilip saçlarını kenara çekti, derin bir öpücük kondurdu. ''Toparladın mı peki?''

Esra Emre'ye döndü. ''Zaman gösterecek.''

''Senin için kıyafetler hazırlattım uygun bir şeyler giyip dışarı çıkalım, yemek yiyelim.''

Esra onu onaylayarak banyoya geçip bir kot şortla, turkuaz askılı bir badi giymişti. Sandaletlerini de giydikten sonra hazırdı.

Banyodan çıktığında Emre'nin de hazır olduğunu gördü.

"Hadi çıkalım. " Diyerek elini uzatmıştı ona Emre. Elinde tutarak odadan çıktılar.

Yemek yemişler sonra da otel çevresinde bir kaç tur attıktan sonra otelin gösteri salonunda yapılacak amatör yabancı bir grubun konseri için oraya geçmişlerdi. Esra gitmemek için diretse de Emre merak ettiğini söyleyip yoğun ısrar da bulunmuştu.

Önden ikinci sırada oturup grubun sahneye çıkmasını bekliyorlardı. Gün boyu birlikte zaman geçirmelerine rağmen Emre her seferinde Esra'yı ilk kez görüyormuş gibi davranıyor, onu yanından bir an olsun ayırmıyordu. Özlüyordu çünkü. Onsuz yaşadığı bir hafta aklına geliyor deliriyordu.

"Beğendin mi ? Beğenmediysen başka bir yerlere gidebiliriz. "

Esra, onun mutluluğu için her şeyi yapan adama gülümsedi. "Beğendim, çok güzel bir yer zaten merak ediyordum. Ne kadar kalacağız?"

Emre Esra'nın mutlu olmasına sevinmişti. Yaptığı her şey o gülsün diyeydi zaten. "İki hafta kadar kalacağız ama istersen daha uzun da kalabiliriz."

Esra cevap vermeden sahneye gelen gruba dikkatlerini vermişlerdi. Grup bütün tatilcilere jest yaparak bir kaç dilde şarkı söylemiş herkesin gönlünü yapmaya çalışmışlardı.

Esra artık yorulduğunu ve uyumak istediğini söyleyip ayaklanmışken kulağını dolduran ezgiyle olduğu yerde kaldı.

Doğru mu duydum benzettim mi dercesine tekrar kalktığı yere oturdu.

Demin ki yabancı şarkıları söyleyen solist yoktu, onun yerine daha olgun bir adam şarkıyı söylüyordu. Emre'ye dönüp baktığında o da renk vermiyordu.

Adam şarkıya girdiğin de Esra doğru duyduğunu anlamıştı. İçinden gelen gülme isteğini bastıramadı. Dünyanın her noktasından gelen turistler şuan bildiğin Müslüm Baba dinliyordu.

Evet normal bir Türk bu şarkıyı duyduğunda tüyleri diken diken olurdu Esra'nın da olmuştu ama bu düşünce de aklında yer etmişti. Dudağının kenarında beliren gülümseyi Emre'de fark etmişti.

"Neden gülüyorsun?"

Esra çevredeki insanları eliyle gösterdi. "Bu insanlara yazık değil mi Müslüm Gürses dinliyorlar?"

Emre'de Esra'nın söylediği ile güldü. "Bırak onları da sence de şarkı bizi anlatmıyor mu ?"

Esra'nın şimdi aklına dank etmişti.

"Sen yaptın dimi?"

Emre bilmem dercesine dudaklarını büzünce Esra emin olmuştu. Yoksa affet şarkısını söylemek bu insanların aklına nereden gelirdi?

Şarkıyı dinlerken bin bir türlü ruh haline girmişti. Ama en çok da Emre'yi ne kadar sevdiğini anlamıştı.

Adam şarkıyı bitirince herkes alkışlamış hatta orada bulunan bir kaç Türk tezahürat bile etmişti.

Sahneden inmeden konuşmaya başladı. "Merhabalar, öncelikle beni anlamayacak olan turistler için ingilizce bir açıklama zaten yapacağım ama ilk olarak Türk misafirlerimize Hoşgeldiniz demek istiyorum. Ben Erdem, beş yıldır burada yaşıyorum Türk turistler bolca bulunduğu için burada rehberlik yapıyorum Türkiye de iken amatör solisttim. Ama bu sabah rehberlik dışında şarkıcılık da yapmam için rica gelince hele ki güzel bir amaç için olduğunu öğrenince kabul etmeden edemezdim. Benden bu şarkıyı söylememi rica eden çift, umarım bir daha Müslüm baba dinleyecek kadar umutsuzluğa düşmezsiniz. Oğlunuz olursa artık adını Erdem koyarak siz de bana bir jest yaparsınız."

Adam yabancı turistler için ingilizce bir açıklama yaparken Esra gülme krizine girmişti. Şuan normal bir kadın belki de bunu çok romantik bulup gözleri dolardı zaten Esra'da romantik bulmuştu ama bu komik olduğu gerçeğini de değiştirmiyordu.

Emre şaşkınca karısına bakıyordu. Bunda gülünecek ne vardı? Romantik adamlar gibi jest yapmıştı işte. Duygularının tercümesi olan bir şarkıyı rüya gibi bir şehirde karısına armağan etmişti.

Esra açıklama yapma gereği hissederek kahkahalarının arasında kocasına döndü. "Bakma bana öyle. Yanlış anlama çok mutlu oldum yaptığın şey çok güzel. Ama seni hiç Müslüm Gürses dinlerken hayal etmemiştim Emre sen de hak ver bana."

Esra'nın düşüncelerini ifade etmesinden sonra Emre de gülümsemişti. Kız haklıydı neticede. Emre bile bu dakikaya kadar bu şarkıyı bildiğini bilmiyordu.

Esra'nın yüzü ciddileşmişti. Bu saatten sonra bunca çaba gösteren adamı affetmese Allah çarpardı.

Oturduğu yerden uzanıp Emre'ye sarıldı. Ah bu hissi özlemişti. Gerçekten çok özlemişti. Kokusunu, ona güven veren kolları deli gibi özlemişti hemde. Başını boyun girintisine yaslayıp öylece durdu.

Emre ise beklemediği bu hamleyle mest olmuştu. Haftalardır beklediği an gerçek olmuştu işte. Artık Esra'yı üzmeyeceğine dair kendine yeminler ediyordu.

Fark ettiyseniz Balayına nereye gittiklerini yazmadım sadece vizesiz ve sıcak bir ülke olduğundan bahsettim. Tahminlerinizi yorum olarak bırakın. Bir daha ki bölümü ilk doğru yorum atana ithaf edeceğim. 💜

Continue Reading

You'll Also Like

852K 50.8K 68
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
970K 53.7K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
2.7M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
1.7M 108K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...