KİRLİ MİRAS (TAMAMLANDI)

By bulutsal

782K 48.7K 5.5K

Tedirgince yanına yaklaşmıştı Esra. Ne dese bilemiyordu, babasını kaybetmiş birine ne denirdi ki? Söylediği h... More

KM-1
KM-2
KM-3
KM-4
KM-5
KM-6
KM-7
KM-8
KM-9
KM-10
KM-11
KM-12
KM-13
Sürpriz
KM-14
KM-15
KM-16
KM-17
KM-18
KM-19
KM-20
KM-21
KM-22
KM-23
KM-24
KM-25
KM-26
KM-27
KM-28
KM-29
KM-30
KM-31 (Özel Bölüm)
KM-32
KM-33
KM-34
Alıntı
KM-35
KM-36
KM-38
KM-39
KM-40
KM-41
KM-42
KM-43 (Özel Bölüm)
KM-44 (Final Part 1)
KM-45 (Final Part 2 - The End)
YARDIM!
BAL TADINDA
Bekliyorummm
Ben Aşıkken

KM-37

11.7K 908 99
By bulutsal

Sessizce yatağın bir köşesinde uyuyan karısına yaklaştı. O da yatağa girip arkadan sarıldı Esra'ya.

Esra ertesi sabah uyanınca hoş şeyler olmayacaktı biliyordu. Ama özlemişti bir kaç saatliğine karısının kollarında huzuru yaşayabilirdi.

Sabaha kadar Esra kıpırdanıp durmuştu huzurlu uyumadığı belliydi. Emre kendine lanet etti, sorumlusu kendiydi. Kendi aptallığı!

Esra yattığı yerde kıpırdandı, oda çok sıcak olmuştu çift kişilik yatağın soğuk tarafına geçmek için hareketlendiğinde daha da büyük bir sıcaklığın içinde bulmuştu kendini. Duyduğu nefes sesi miydi? 

Uyku mahmuru gözlerini yarımyamalak açıp doğruldu. Yatağında boylu boyunca yatan bir adet Emre ile karşı karşıya kalmıştı. Gülse mi ağlasa mı bilememişti. Üzerinde Emre'yi içinde görmeye alışık olmadığı kıyafetler vardı. Eski ama kaliteli bir kot pantolon vardı altında, üstünde de siyah bisiklet yaka bir tişört. Koyu kestane saçları dağınıktı, göz altları ise yorgunluğun belirtileri olan morluk ve çizgiler içerisindeydi. Esra uzun süre inceledi kocasını, canı yanıyordu her gözü ona değdiğinde ama içindeki sevgi de bitecek gibi değildi. Bir mucize olmalıydı ve kurtulmalıydı bu kafa karışıklığından. Göğsünün sıkışmasına sebep olan şeylerin yok olması gerekiyordu. Elini uzatıp yanağını tüy kadar hafif bir şekilde okşadı. Uzun süredir uyumadığına emindi, uyuması için sessizce yataktan kalkıp odadan çıktı. Ayşe Hanım çoktan uyanmış olmalıydı.

Emre uyandığında yanının boşluğuyla kaşlarını çattı. Ama Esra'nın ses çıkarmaması ona umut vermişti. Bağırıp çağırmamış, huzursuzluk çıkarmamıştı. Sessizce onu uyuması için bırakmıştı. Yataktan kalkıp odadan çıktı. Asıl macera şimdi başlıyordu.

Annesi ve Esra çardakta oturup çıkan yalancı güneşin tadını çıkarıyorlardı. Kahve içerek konuşup, gülüşüyorlardı. Emre bu gülüşe bir haftadır hasretti, o bu hasretliği yaşarken Esra o gülüşü bencilce çevresine dağıtıyordu. Emre vazgeçmeyecekti o gülüşün sebebi tekrar kendi olana kadar vazgeçmeyecekti!

Salondan çardağa açılan kapıdan geçti. Onu ilk fark eden annesiydi. Annesi mesafeli bir gülümseme ile oğluna ''Hoşgeldin.'' demişti. Annesi şaşırmamıştı. Muhtemelen Esra ona söylemişti. Emre bunu bile kıskanmıştı, resmen annesi ile her şeyi paylaşıyordu!

''Hoşbuldum.'' Esra kaçamak bir bakış attı Emre'ye sonra tekrar önündeki kahve fincanına geri döndü.

''Ee hangi rüzgar attı seni buraya ?''

Emre yer olmasına rağmen L şeklinde ki koltukta Esra'nın dibine oturdu. Kolunu da Esra'nın arkasından geçirmişti. Dizleri dizlerine değecek şekilde yakınlardı. Esra uzaklaşmak istese de koltuğun ucunda olduğu için bunu başaramamıştı. 

''Sizi hangi rüzgar attıysa beni de o rüzgar attı Ayşe Hanım.''

Uzanıp Esra'nın fincanından bir yudum içti. Aldığı tatla yüzünü buruşturdu. ''Mazot mu içiyorsun kızım sen? İnsan içine biraz şeker katar.''

Esra, Emre'nin bu doğal tavırlarıyla kendini daha rahat hissediyordu evet. En azından ilk başlarda ki çaresizlik yoktu gözlerinde. Kendi zaten bitmişken bir de Emre'yi bitkin görmek istemiyordu.

Emre'nin cümlesine omuz silkti. Sonra hiç beklemediği bir anda dudağının üstünde hissettiği Emre'nin dudaklarıyla gözlerini kocaman açtı. Kahretsin! Bu adam annesinin yanında n'apıyordu!

Ayşe Hanım gözlerini kaçırarak yalandan öksürürken Esra çığırdı. ''Delirdin mi sen?!''

Bu sefer de Emre omuz silkti. ''Kahvemi tatlandırayım dedim.''

Esra eliyle mutfağı gösterdi. ''Gidip orada kendine bol şekerli bir kahve yapabilirsin Emre.''

Ayşe Hanım ses çıkarmadan çoktan ortamı terk etmişti. 

''Ama tatlı ihtiyacımı doğal yollardan karşılamak istedim belkide.''

Esra küçük bir kız çocuğu gibi dil çıkarmak istiyordu şuan, ya da ayaklarının üstünde tepinmek. Ama hiçbirini yapmayıp sessiz kalma hakkını tercih etti. Kısa süren sessizlik boyunca kahveden bir Emre bir de Esra içiyordu. Emre her ne kadar kahveden aldığı her yudumun ardından Esra'yı öpmek istese de bokunu çıkarmak istemiyordu.

Sessizliği bozan Emre olmuştu. "Kahvaltı hazırlamayacak mısın bana?"

"Annen orada Emre."

Emre çok ayıp bir şey duymuş  gibi gözlerini kocaman açarak elini ağzına kapattı. 

"Duymamış olayım. Gelin varken kaynanasına iş yaptırıyor. "

"Benim kaynanam bana alınıp kızmaz canım."

Emre koskoca cümle içinde canım kelimesini çekip çıkarmıştı.

"Al canım senin olsun."

Esra gözlerini kaçırarak geri bastı. Başka bir şey demeyecekti.

Emre de ayağa kalktı. Yalan bir alınganlıkla konuştu.  "Neyse açlıktan ölmeden yiyecek bir şeyler bulayım ben."

Esra yine hiçbir tepki vermeden Emre'nin içeri girmesini izlemişti. Emre çabalıyordu, her şey berbat bir hal almadan düzeltmeye çalışıyordu. Yaptıklarından ne kadar pişman olduğu da belliydi ama bu durum ailesinin katili olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Her ne kadar Esra kendi kendini o öldürmedi diye kandırmaya çalışsa da büyük bir rol oynamıştı o kazada. Elinde olmadan en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu Emre'nin geçmişinde ki insanlar ilerde çocuklarının bile başına bela olabilir miydi? Hesaplaşmak uğruna, intikam uğruna zarar verir miydi? Kendi düğününde hayalleri yıkılmıştı çünkü. Şuan bunları düşünmesi kadar doğal bir şey yoktu ona göre. Ama Emre'den ayrılma fikrini bile aklına yatıramıyordu, onu çok seviyordu. Hemde çok. Evet aşk insanı kör ederdi,  çaresiz bırakır elini ayağını bağlardı bunu çok iyi anlamıştı.

Aşkın yarattığı zayıflık başka hiçbir şey de yoktu.

Derin bir nefes alıp ayağa kalktı Ayşe Hanımın yanına gitmek için içeri girdi ama yaşlı kadın hiçbir yerlerde görünmüyordu. Mutfağa girdiğin de Emre kendi kendine söylenerek önünde bir şeyler yapmaya çalıştığını gördü.

"Annem nerede?"

Emre sevdiği kadının sesiyle elindeki yumurtayı pat diye kabın içine bırakmıştı. Yumurta unun içinde  paramparça olurken bu Emre'nin umrunda değildi. Hala Esra'nın annem deyişindeydi.

"A-annem mi?" Ergen gibi kekeleyip Esra'ya bakıyordu.

"Evet Emre annem, annen, kayınvalidem adı da Ayşe hani..."

Emre anladığını belirten aptal bir baş sallaması ile karşılık verdi. "Tepe de eski bir arkadaşı varmış oraya gideceğini söyledi."

Esra Ayşe hanımın ne yapmak istediğini anlamıştı. Ama bu yaptığı pek yardımcı olmuyordu işte. Emre ile onu burada baş başa bırakması bir şeyleri düzeltmeyebilirdi. Esra diline sahip çıkamayıp geri dönüşü olmayan cümleler kurabilirdi. Umarım olmaz diye düşündü.

Esra da baş sallayıp kollarını birleştirdi. "Sen ne yapıyorsun peki?"

Emre beyaz dişlerini ortaya serecek şekilde  sırıttı. "Bize pancake."

Esra kaşlarını kaldırdı. "Afiyet olsun sana o zaman."

Tam arkasına dönüp gidecekken Emre onu kolundan yakalayıp mutfaktaki masanın sandalyesine oturttu.

"Bize yapıyorum dedim Esra. Otur ve kocanın muhteşem hünerlerini izle."

Esra ses çıkarmadan oturdu. Emre unun içinde kırılan yumurta kabuklarını temizlemek için tezgaha geri döndü. Temizliğini yapıp diğer malzemeleri de katarak karışımı çırptı. Ocağın üzerindeki tavaya bir kepçe bir kepçe koyarak pişirmeye başladı. İşine o kadar odaklanmıştı ki Esra'nın arkasından kalkıp buzdolabından malzemeleri çıkarıp masayı hazırladığını bile fark etmemişti. Dışarda yavaş yavaş yağmaya başlayan karında sadece Esra farkındaydı.

Yine böyle bir karlı günde Emre'yi görmüştü. Çetin Bey onu yanına ilk getirttiğinde de aynı böyle kar yağıyordu. O zaman bu denli aşık olacağını bilemezdi.

Emre işini bitirdikten sonra ocağın altını kapatıp dolu tabağı alıp arkasına döndü. Masanın hazır olduğunu gördüğünde dudağı istemsizce kıvrılmıştı. Esra onu terk etmeyecekti işte.

Sessizce yemeklerini yemişler, yine sessiz bir işbirliği içinde sofrayı toplamışlardı. Bu esnada kar hız kesmeden yağmaya devam ediyordu. Hatta tutmaya bile başlamıştı.

Esra telefonunu eline alıp Ayşe hanımı aramaya karar verdi. Bu kadar baş başa kalmak yeterdi.

Ama Ayşe Hanım telefonu açmıyordu. Emre, Esra'nın kimi aradığını tahmin etmişti ve annesinin gelmeyeceğini tahmin ettiği için rahattı. Emre annesini çok seviyordu. Bunu daha önce söylemiş miydi?

"Gelmeyecek Esra."

"Nereden biliyorsun?"

Omuz silkti "Annemi tanıyorum."

''Sen neden buradasın Emre? Şirket batmasın sonra, mahvolmasın kurduğun krallık?''

Emre başlıyoruz diye düşündü. Aslında bu zehir kusma seansı ne kadar erken olursa o kadar iyiydi. Esra içindeki zehri ne kadar erken atarsa o kadar hızlı iyileşirdi. O bakışlarındaki tedirginlik o kadar çabuk son bulurdu. Emre Esra'nın kendine şüpheyle bakmasına tahammül edemiyordu. Tamam bir bok yemişti hatta bir sürü bok yemişti ama bunların sevdiği kadını kaybetmesine sebep olmasına izin vermeyecekti. Hem nereye kaybediyordu? O onun karısıydı! En azından şimdilik.

''Krallığım kadınımdan daha mı önemli?''

Esra'nın tüyleri ürperse de duygularını gizlemeye çalıştı. Hatta bunun için sahte bir kahkaha bile attı. ''Bilmem önemlidir belki. Soru olarak sorduğuna göre.''

Emre kesinlikle hiçbir cümlesine alınmıyordu ve alınmayacağına dair kendine söz vermişti. Çünkü kendisi suçluydu ve Esra'nın önünde boynu kıldan inceydi. 

''Saçmalama Esra vurgu yaptık herhalde, hiç Türkçe dersi almadın mı?''

Esra bu saçma cümlesine göz devirmekle yetindi. 

Emre kolundan tutarak onu daha da kendine çekti. Gözlerinin içine baktı, derinlere indi. Sanki kalbini görüyormuşcasına. ''Unut demem unutma, affet demem  o da sana kalmış ama bil ki seni bırakmam. Ömrümün sonuna kadar peşinden gelmem gerekirse gelirim. Ama sensiz bir gün geçirmem, seni görmeyeceğim sabaha uyanmam anladın mı? Evet hatalıyım istersen gidip polise her şeyi anlatırım, yaptıklarım için üzgünüm demem bile yeterli değil. Pişmanım desem de bir faydası yok. Ne kadar büyük hatalar yaptığımın farkındayım, geç oldu ama fark ettim. Sen olmasan aşık olmasam belki de hiç fark etmeyecektim. Sen benim içimde ki karanlığa aydınlık oldun. İşlediğim günahlara karşılık senin gibi bir ödül haketmiyorum biliyorum ama bitti Esra. Sayende bütün geceler gündüz oldu. ''

Esra bu gerçeği öğrendiği andan itibaren hiç ağlamamıştı ama şimdi gözlerinden patır patır dökülüyordu yaşlar. 

Emre Esra'nın göz yaşlarını sildi. ''Ağlama Esra, sen ağla diye söylemiyorum bunları. Ağlayıp daha fazla sokma beni çıkmaza.''

Kendine çekti Esra'yı sımsıkı sarıldı, başını göğsüne koydu. Esra uykuya dalana kadar ağlamıştı. 

Birazcık çok azcık kısa oldu ama hemen yayınlamak istiyordum yani, neyse ki bir daha ki bölüm bir destan kadar uzun olacak saygılar, sevgiler, öpücükler.

Ha bu arada final konusunda konuşmak istiyorum aslında, baydın diyenler, hayır baymadın devam et diyenler kimler?

Yorum veya mesaj olarak yazarsanız mesut bahtiyar olurum.💜
.

Continue Reading

You'll Also Like

Leyla By Jutenya_

General Fiction

1.3M 76.5K 37
İhanet kategorisinde 1. Sırada Adam dehşetler içerisinde karısını izliyordu. Karısı kırdığı aynanın sivri bir parçasını almış. Boğazında tutuyordu...
3M 160K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
710K 24.6K 63
"Anlıyorum çok iyi anlıyorum ben sizi, orda ne duygular içinde olduğunuzu anlıyorum." "Anlayamazsın öğretmen yaşamadan anlayamazsın en yakınını kaybe...
168K 6.9K 36
~ Kucağındaki kızı daha sıkı tuttu küçük kolları ile bahçenin bir köşesine geçti. "Şşt... tamam küçük kız ben yanındayım korkma." Dedi. Mihriban'ın k...