KİRLİ MİRAS (TAMAMLANDI)

bulutsal द्वारा

783K 48.8K 5.5K

Tedirgince yanına yaklaşmıştı Esra. Ne dese bilemiyordu, babasını kaybetmiş birine ne denirdi ki? Söylediği h... अधिक

KM-1
KM-2
KM-3
KM-4
KM-5
KM-6
KM-7
KM-8
KM-9
KM-10
KM-11
KM-12
KM-13
Sürpriz
KM-14
KM-15
KM-16
KM-17
KM-18
KM-19
KM-20
KM-21
KM-22
KM-23
KM-24
KM-26
KM-27
KM-28
KM-29
KM-30
KM-31 (Özel Bölüm)
KM-32
KM-33
KM-34
Alıntı
KM-35
KM-36
KM-37
KM-38
KM-39
KM-40
KM-41
KM-42
KM-43 (Özel Bölüm)
KM-44 (Final Part 1)
KM-45 (Final Part 2 - The End)
YARDIM!
BAL TADINDA
Bekliyorummm
Ben Aşıkken

KM-25

16.2K 1K 236
bulutsal द्वारा

''Savaş tamam evet diyorum evlenelim diyorum.''

''Hala bana bahane buluyorsun hala!'' Savaş motoru takmış hızla ilerliyordu ama Sıla'nın ne dediğini idrak edememişti. ''Ne dedin sen?''

Sıla gülümsedi. ''Evet dedim evlenelim dedim. Hemen dedim.''

Savaş duyduklarına inanamaz halde hala karşısındaki güzelliğe bakıyordu. 

Ama birden gözleri kararmış, kendini yerde bulmuştu...

"Oğlum ne salaksın ya!" 

Savaş bayıldıktan sonra Sıla şoka girmiş, ne yapacağını bilemez halde aklına ilk gelen şeyi yapmıştı. Emre'yi aramıştı!

Emre ve Esra film izlerken Sıla'nın telefonu ile apar topar hastaneye gitmişlerdi. Sıla yoldan tesadüfen geçen bir taksiciden yardım istemiş sevgilisini hastaneye getirmişti. Savaş'ın hiçbir şeyi yoktu. Sadece fazla adrenalin bünyesine ağır gelmişti.

Sırıttı yattığı yerden. ''Salaklık mı bu, ne yapayım sarım birden kabul edince heyecan yaptım.''

Hastane odasında kahkaha tufanı kopmuştu. Hayatlarında ilk defa evlilik teklifi kabul edildiği için bayılan bir adam görmüşlerdi, doktorlar bugünü tarihe yazmıştı hatta. 

''Korkuttun bizi şapşal. Evleneceğini öğrendiğin gün Allah korusun hastalığın falan ortaya çıkacak sandım.'' Esra Savaş'ın yatağının kenarına ilişip oturdu. 

''Ah güzelim daha sarımla sizden önce evlenip sevişeceğim sonra boy boy junior Savaş'lar Sıla'lar yapacağım. Sonra birlikte ölebiliriz değil mi sarım?''

Hüzünle karışık mutluluk dolmuştu hepsinin kalbi. Esra sevdiği adama baktı. Onlar içinde böyle bir gelecek yazılı mıydı ki acaba? Onlar da evlenecek junior Esralar Emreler yapacaklar mıydı? Buruş buruş olup torunlarını sevecek miydiler? Birlikte huzurla mı ölecektiler? Annesiyle babası gibi erkenden yalnız bırakmak istemezdi ama çocuklarını. Doya doya doysunlar anne babalarına isterdi Esra. 

İyice duygusala bağlayan havayı yine Savaş bozmuştu. ''Sarım telefonum nerede versene.''

Sıla kaşlarını kaldırdı. ''Hayırdır? Niye?''

''Belediye'de çalışan tanıdık arkadaşım var sevgilim. Bu hafta sonuna bize bir tarih ayarlar.''

Sıla öksürük krizine girmişti. Art arda gelen öksürükler Esra'nın onun sırtına vurmasıyla son buldu. ''Savaş aşkım canım sevgilim iyi misin sen? Hemen öyle evlenilir mi ? Daha annemlere söyleyeceğiz.''

Savaş hala ısrarcıydı. ''Tamam bugün annemlere söyleriz, yarın alışveriş yaparız. Benim evim zaten hazır. E pazara da nikah kıyarız.''

Emre kalkmak isteyen Savaş'ın omzundan tutup onu tekrar yattığı sedyeye yatırdı. ''Koçum iki dakika sakin ol. Her şey sırayla.''

''Konuş Emre konuş. Annemi kalpten götürecek!''

Savaş elinden şekeri alınmış çocuk gibi dudaklarını büzüp gözlerini kapattı. ''Uyuycam çıkın. Bu akşam burada kalcam ben.'' 

Sıla annesine haber verip Savaş'a hiç gerek olmamasına rağmen refakatçi olarak kaldı. Emre'de Esra'yı eve bıraktıktan sonra evine gitmişti. 

Ertesi gün hepsi Savaş'ın telefonu ile uyanmıştı. Düğün için hepsine birer görev dağıtmıştı Savaş. Kendisi ise sadece ailelerle konuşup damatlık görevini üstlenecekti. 

Esra ile Sıla gelinlik bakmaya gitmişler, onlarca gelinlik denemelerine rağmen Sıla sade düz bir gelinlik tercih etmişti. Şansına tadilat gerekmemişti direk almışlardı gelinliği. 

''Şu hale bak resmen dul kadın gibi apar topar evleniyorum.'' Sıla'nın tatlı sitemine karşılık Esra gülümsemişti. 

''Kızım ne güzel işte, sensizliği bir dakika bile kabullenemeyen hayatını sonsuza kadar seninle geçirmek isteyen bir adam var. Daha belanı mı istiyorsun.''

Sıla gökyüzüne baktı. ''Tabi canım orası öyle çok mutluyum. Benimki nazar değmesin diye şey.'' 

İkisi de Sıla'nın söylediğine gülmüştü ki Sıla telefonu çalınca onu çantasından çıkardı. Arayan Savaş'tı elbette. ''Efendim canım.''

''Senin o canım diyen ağzını, dilini o kelimeyi söylemen için ağzına diline sinyal gönderen beynini omurilik soğanını yerim kız.''

Sıla kıkırdadı. ''Ya manyak mısın bu nasıl bi sevme biçimi.''

''Bizde böyle kızım. Ee napıyormuş benim müstakbel karıcım?''

''Gelinliği aldık öyle başka şeyler bakacağız sen ne yaptın?''

''Annemlerle konuştum düğünümüze çağırdım hayatım. Şimdi senin anneni düğünümüze çağırmaya gidiyorum.''

Sıla iyice beynini kaybetmişti cidden. ''Savaş anneni düğüne mi çağırdın? ''

''Evet hayatım işte zaten amacımız bu değil miydi?''

Sıla daha fazla uzatmadı. ''Tamam tamam hadi kapat bizim işimiz var.''

Esra ve Sıla bir kaç bir şey daha aldıktan sonra yemek yiyip evlerine geri döndüler. Savaş dediğini yapmış iki hafta sonraya nikah günü almıştı.Nasıl ikna etti bilinmez ama herkes gayet keyifli dört gözle düğünü bekler haldeydi.

Esra, Emre'nin şirkette olduğunu bildiği için üzerini değiştirdikten sonra kendisini şirkete attı. Bugün hiç görüşememişlerdi, sadece sabah telefonda basit bir günaydınlaşma yaşamışlardı. Emre'nin sekreterine selam verdikten sonra kapıyı çalma ihtiyacı hissetmeden kapıyı açıp içeri girmişti. Emre başını kaldırmadan harıl harıl çalışıyordu.

''Pelin hayırdan anlamıyor musun? Sen ne aşağılık bir kadın oldun böyle?''

Esra, Emre'nin söyledikleriyle kaşlarını çattı. Demek ki Pelin demin bu odadaydı ve Emre'nin canını sıkmıştı. ''Bence de aşağılık bir kadın da hayırdır?''

Emre, Esra'nın sesini duymasıyla başını kaldırıp hemen sevdiği kadına bakmıştı. Günü sonunda aydınlanmış sabahtan beri ilk defa gülümsemişti.

''Hoşgeldin bebeğim.''

Emre oturduğu yerden kalkıp Esra'nın yanına gidip sevgilisine sarıldı. ''Hoş buldum da noldu yine?''

''Boşver, Pelin'in saçma zırvalıkları işte. Yakında postalayacağım onu buradan zaten.''

Esra dudaklarını büzdü. ''Çoktan yapmalıydın. ''

Emre, Esra'nın belinden tutup onu kendini çekti. ''Hmm ne yapmalıydım?''

''Onu buradan atmalıydın işte.''

Emre yavaş yavaş Esra'ya yaklaşıyordu ki kapı açılmıştı. Hem de tıklatılmadan!

Emre arkasına dönmeden kimin geldiğini anladığı için dişlerinin arasından tısladı. ''Savaş!''

''Efendim bebeğim, bölüyorum biliyorum ama evlenmeme bu kadar az zaman kalmışken sizin yalnız kalmamanız gerekiyor.''

Emre kaşlarını çattı. ''Niye?''

Esra o niyeyi çoktan anlamıştı da Emre nasıl anlamamıştı ona şaşıyordu. 

Savaş piç bir sırıtış gönderdi arkadaşına. ''Sevişmeyin koklaşmayın diye beybisi. İlk biz. Senin kızını oğluma alcam.''

Esra birazdan oda da kopacak kıyameti öngördüğü için endişeyle dudağını ısırdı. 

Emre ise çoktan masanın üzerinden eline geçirdiği çerçeveyi Savaş'a doğru fırlatmıştı ancak Savaş kapıyı kendine siper etmişti. ''Benim sana verilecek kızım yok lan! Getirtme beni oraya sikik beyinli!'' 

Savaş yarı kapattığı kapıyı tekrar açarak Emre'ye sırıtarak baktı. ''Oğlum senin kızını kuytu köşede sıkıştıracak bende ona akıl vereceğim. Allah'ım hemen gidip evlenip çocuk yapmalıyım.''

Emre sabrının son demlerini yaşıyordu. ''Şimdi seni ben bir sikcem üçüz doğuracaksın Savaş!''

''Düşünsene Emre oğlumla kızının da üçüzleri oluyor. E tabi babasının oğlu tek golde üç tane çıkarır.'' Savaş hala kaşınmaya devam ediyordu. Ve Emre artık delirmişti.

Emre kapıya doğru yönelirken Esra, Emre'nin koluna yapışıp onu durdurdu. ''Emre tamam sakin ol, Savaş sende çık artık hadi.''

Savaş son kez çocuk gibi dil çıkarıp odadan çıktı. 

''Şerefsiz herif ya, oğlu kızımı sıkıştıracakmış var mı bende öyle göz!''

Esra gülmemek için kendini zor tutuyordu. Dudaklarını ısırmaktan bir hal olmuştu. ''Emre orta da çocuk yok daha sakin olur musun? Olmayan şey için sinirleniyorsun.''

Emre hala sinirini had safha da yaşıyordu. ''Bugün yok yarın olacak ama Esra! Herif şimdiden kızıma göz koydu.''

Esra ne diyeceğini bilemez halde Emre'ye bakıyordu. Bugün yok yarın olacaktı demek. E nasıl olacaktı evlenmeden? Tabi gider başkasıyla da evlenebilirdi. ''Saçmalama zorla mı alacak vermezsin olur biter.''

Emre bu sefer de sinirle Esra'ya döndü. ''Ne demek vermezsin olur biter? Sen verecek misin? Neden vermeyiz demedin?''

Ah be adam madem birlikte çocuk yapma planların var da bana niye sormuyorsun senin var mı böyle bir planın? Hani varsa evlenelim birlikte şey edelim diye!

''Ne bileyim ya ağzımdan öyle çıktı işte. Hadi şimdi sakinleş bi. ''

Emre sakinleşecekti tabi. Sakin olmalıydı!

Günler birbirini kovalarken düğün vakti yaklaşıyordu. Herkes ayrı heyecan içindeydi. Özellikle Savaş. Dört gözle düğün gecesini sarışınına kavuşacağı anı bekliyordu. 

Nişan kına gibi şeylerle vakit kaybetmek istememişlerdi, zaten Sıla'nın öyle bir hevesi de yoktu. Her ne kadar Esra ısrar etse de Sıla için fark etmezdi. Düğüne bir gün kala Savaş Sıla ile son kez düğünün yapılacağı mekanı kontrole gitmişlerdi. 

''Girişte ikram olarak kanepelerimiz olacak içecek çeşitleriyle servis edilecek, sonra karar verdiğimiz menü sunulacak. Ardından pasta servisi. Herhangi bir eksiklik gözükmüyor Savaş Bey."

Organizasyon ile ilgilenen kadın hala elindeki kağıda bakarken Savaş konuştu.

"Herhangi bir aksilik istemiyorum içeriye yabancı bir sinek dahi girmeyecek."

Genç kadın başını olumlu anlamda salladıktan sonra Sıla ve Savaş mekandan ayrılmışlardı. Sıla'ya söz hakkı vermiyordu, onu yoracak en ufak bir şey dahi yapmıyordu. Çünkü zaten yeterince yorulacaktı yarın gece.

Savaş aklına gelenle pis pis sırıtırken Sıla'yı kolundan çekip yanına geldikleri arabaya yasladı. 

Savaş'ın ani hareketiyle şok olan Sıla şaşkın gözlerle sevgilisine bakıyordu.

''Savaş ne yapıyorsun?''

''Antreman bebeğim.''

Cümlesini bitirir bitirmez dudaklarını, Sıla'nın taptığı dudaklarıyla buluşturdu. 

Şuan tamamdı işte her şey.

Hayat bu kadardı.

Nefes almak buydu Savaş için.

Geri çekilip etrafı kolaçan etti kimseler görünmüyordu, zaten otoparktaydılar. Sıla'yı kucağına alıp bacaklarını beline doladı. Elleri genç kızın kalçası ve bacaklarında dans ediyordu. Tabi aynı zamanda kendisini dudakların da kaybediyordu. 

Bu kızla uyumu bi harikaydı dostum!

Nefes nefese geri çekilip ateş gibi yanan Sıla'ya baktı. ''Allah'tan yirmi dört saatten az kaldı bebeğim.''

Sıla bu adamla ne yapacağını bilmiyordu. Tek bildiği onu bütün bu aşırılıklarına rağmen deli gibi sevdiğiydi!

Ertesi gün Sıla'yı uyku tutmadığı için erkenden uyanmıştı. Annesinden ayrılmayacağı için üzülmüyordu. Çünkü Savaş'ın babası başka bir kadınla evli, annesi tek yaşadığı için dördü birlikte aynı evde yaşayacaktı. Şu anlık anneleri iyi anlaşır konumdaydılar tabi ilerde ne olur bilinmezdi. 

Sadece balayı için 2 hafta evden, annesinden ayrı kalacaktı. Bu da koymazdı.

Onu almaya gelen Esra ile birlikte kuaför de bulmuşlardı kendilerini. 

Günün sonunda Sıla adeta kuğu gibi olmuştu. Bu güzellik Savaş'a fazla gelecekti.





Sıla balık dantel detaylı bir gelinlik giymişti. Denediği ikinci gelinlikti ve diğer gelinliklere kıyasla sade olmasına rağmen Sıla'nın üzerinde dünyanın en prenses gelinliği gibi duruyordu.

''Harika oldun.''

Sıla aynadaki yansımasını izlerken Esra'ya cevap verdi. ''Gerçekten mi? Savaş beğenir mi?''

Esra kıkırdadı. ''Kızım saçmalama Savaş seni çuval içinde bile beğenir kiiii şu an kuğu gibisin.''

İkisi de oldukça duygusalken Savaş onları almaya gelmişti. Esra, Savaş içeri girmeden kapıyı kapatıp kapının önünde dikildi.

Savaş Esra'ya gülümseyerek bakıyordu. ''Ee hadi çekil de sarışınımı göreyim.''

Esra'da aynı gülümseme ile ona baktı. Avcunu açıp Savaş'a uzattı. 

Savaş bir avcunu açmış Esra'ya bir de yanındaki Emre'ye bakıyordu. 

''Eee yani?''

Esra'nın gülümsemesi yüzüne daha da yayıldı. ''Yanisii beybisi bahşiş yoksa kızda yok!''

Savaş rahat bir nefes verdi. ''Haa şöyle desene be kızım.'' Savaş ceketinin cebinden cüzdanını çıkarıp içinden siyah bir kart çıkardı Esra'nın avcuna koydu. 

''Şifresi Sıla'nın doğum yılı. İstediğin kadar çek.''

Şaşkınlık içinde ki Esra'yı kenara itip kuaför odasına girmişti Savaş. Bu kız gerçekten nefes kesiciydi.

''Bebeğim sen insan mı yedin bu ne güzellik?''

Sıla yüzünü buruşturdu. ''Bir kere düzgün bir şekilde iltifat etsen öleceksin değil mi? He insan yedim yam yamım ben.''

Savaş Sıla'nın yanına yaklaştı. ''Yam yam ailesi olacağız desene.''

Sıla anlamayan gözlerle Savaş'a bakarken Savaş devam etti. ''Bu akşam da ben seni yiyeceğim hani ondan.'' göz kırparak söylediği cümleyi Sıla duyduğun da bir gerçeği idrak ederek yutkundu.

Şimdi bu akşam ciddi ciddi gerdek akşamıydı değil mi? Peki Sıla bunu neden düğün sabahı hatırlamıştı. Hiç hazır değildi hem de hiç!

Gülümsemeye çalışarak Savaş ile birlikte arabaya doğru yürürken Emre ona göz kırpmıştı. Sıla'da hafifçe gülümseyerek karşılık verdi.

''Hayret bu sefer bir şeyler giymeyi akıl edebilmişsiniz hanımefendi. ''

''İstersen hemen çıkarabilirim.''

''Bana uyar.'' Esra kafasını iki yana sallarken Sıla ve Savaş'ın ardından arabaya doğru ilerlediler.

Düğün hoş bir şekilde başlamıştı. Herkes yavaş yavaş salonu dolduruyordu.

Sıla ve Savaş'ta heyecandan geberiyordu. 

Hostes onlara zamanın geldiğini haber vermek için odaya gelmişti. İşte şimdi nikahları kıyılacaktı!

Yavaşça nikah masasına yürüyüp oturdular.

Nikah memuru Savaş'a zırvalık gibi gelen prosedürleri sıraladıktan sonra Sıla'ya döndü. ''Siz Ecevit kızı Sıla Demir, Cüneyt oğlu Savaş Ardıç'ı eşliğe kabul ediyor musunuz?''

Sıla heyecandan nasıl konuşulduğunu unutmuştu. Ama Savaş'ın ona aşkla bakan gözlerine derin derin bakarken mikrofona eğildi. ''Evet!''

Sıra Savaş'a gelmişti. ''Siz Cüneyt oğlu Savaş Ardıç, Ecevit kızı Sıla Demir'i eşliğe kabul ediyor musunuz?''

Savaş ''Çok şükür bana hiç sormayacaksınız sandım. Evet tabiki evet her zaman evet.''

Salondan alkış koparken nikah memuru sözü tekrar aldı. ''Bende belediye başkanının bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı-koca ilan edi-''

''DURUN!''

Salon bu sesle sessizliğe gömülmüştü. 

Savaş ne olduğuna anlam vermeye çalışır halde etrafına bakmıştı. Ama şuan hiçbir şey onları durduramazdı. ''Valla durmayın kardeş falan değiliz hadi ilan ediyorum deyin de gidelim!''

Salonun ortasına genç bir kız attı kendini. ''Hayır bu nikah kıyılamaz!''

Genç kız ağlamaklı bir halde cırlarken memur kıza döndü. ''Neden kızım?''

''Çünkü-'' kız göz yaşlarını sildi. ''Çünkü ben hamileyim.''

Savaş kıza döndü. ''Allah analı babalı büyütsün inşallah, hadi memur bey biz devam edelim.''

''Ne demek bu Savaş?! Ne demek hamileyim!''

Sıla sinirle ayağa kalktığında Savaş elinden tutup onu oturtmaya çalıştı. ''Bebeğim bize ne hamileyse hamile hadi otur bak evlilik cüzdanımızı alalım.''

''Bebeğinin babası damat mı kızım?''

Memurun sorduğu soruyla genç kız başını aşağı yukarı salladı. 

Sıla fenalık geçirmek üzereydi. Salonda herkes ölüm sessizliğine gömülmüştü.

''Ya ben bu kızı tanımıyorum! Hem göbeği bile yok neresi hamile!''

Sıla sesini titrete titrete konuştu. ''Senden bunu beklemezdim Savaş. Bana aşık olduğunu söylemiştin!''

Savaş anlamıyordu. Kesinlikle bu kızı tanımıyordu ondan hamile olması imkansızdı. 

''Bana da çok aşığım demiştin Savaş. Senden bebeğim olsun hatta oğlum olsun Emre'nin kızını alırız demiştin!''

Kızın söyledikleri ile Savaş'ın gözleri salonda Emre'yi bulmuştu. Adam piç piç sırıtıyordu. Şimdi her şey yerine oturmuştu. 

''Emre oğlum sen bittin! Bittin lan balayından döneyim öleceksin!''

Emre gülerek masaya yaklaştı. Mikrofonu alıp konuştu. ''Kusura bakmayın zamanınızı aldık ama tatlı bir şaka yapmak istedik damadımıza. Sağolsun arkadaşımız da bize yardımcı oldu.''

Emre'nin gülerek söyledikleri karşısında herkes derin bir oh çekerek gülmeye başladı. İşin garibi Sıla'da gülüyordu.

Savaş gülen karısına baktı. ''Senin de haberin vardı dimi!''

Sıla başını sallayarak gözlerini kaçırdı. 

Savaş karısının kulağına eğildi. ''İntikamı fitil fitil alacağım.''

İşte bu kadardı. 

Nikah normal seyrinde kıyılmıştı sonunda Savaş muradına ermişti. Tabi Emre'de daha doğmamış kızının intikamını almıştı.

Şimdi sıra da ne mi vardı?

Junior Savaşlar!

Şimdi valla ben bile bir an Durun yazısını yazarken kalpten gittim, Savaş nasıl gitmesin! :D 

Bakalım Savaş Emre'nin kızını alabilecek mi :D

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

DİLHUN Zalim Ağa zalim_yazar द्वारा

सामान्य साहित्य

4.8M 226K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
PADİŞAH/ GAY rojbin द्वारा

सामान्य साहित्य

181K 12.7K 51
Gerçek Osmanlıyla bir alakası yoktur. iyi okumalar. Bitti.
SARKAÇ Maral Atmaca द्वारा

सामान्य साहित्य

1M 72.7K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
Gamzeliler/Gerçek Ailem derindamavi द्वारा

सामान्य साहित्य

847K 50.5K 68
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...