KİRLİ MİRAS (TAMAMLANDI)

By bulutsal

783K 48.8K 5.5K

Tedirgince yanına yaklaşmıştı Esra. Ne dese bilemiyordu, babasını kaybetmiş birine ne denirdi ki? Söylediği h... More

KM-1
KM-2
KM-3
KM-4
KM-5
KM-6
KM-7
KM-8
KM-9
KM-10
KM-12
KM-13
Sürpriz
KM-14
KM-15
KM-16
KM-17
KM-18
KM-19
KM-20
KM-21
KM-22
KM-23
KM-24
KM-25
KM-26
KM-27
KM-28
KM-29
KM-30
KM-31 (Özel Bölüm)
KM-32
KM-33
KM-34
Alıntı
KM-35
KM-36
KM-37
KM-38
KM-39
KM-40
KM-41
KM-42
KM-43 (Özel Bölüm)
KM-44 (Final Part 1)
KM-45 (Final Part 2 - The End)
YARDIM!
BAL TADINDA
Bekliyorummm
Ben Aşıkken

KM-11

17.5K 1K 92
By bulutsal

Arabaya bindiler sessiz süren yol bittiğinde Esra ''iyi akşamlar'' diyerek arabadan inecekti ki Emre kolundan tuttu. Esra kafası karışık bir halde kolunu tutan Emre'ye baktı.

''Orada çalışma. Boşver gel şirkette devam et.''

Esra karşısındaki adama dikkatle bakmaya başladı. Bu cümleyi kuran gerçekten Emre miydi?

Cemre ise o dakikalarda hiç konuşmaması gereken biri ile konuşma yapıyordu.

''Tamam aşkım ben seni tekrar arayacağım.'' dedi ve kapattı. Ama bu konuşma ona pahalıya patlayacaktı. Hemde çok.

''Emin misin Emre?'' Esra bu soruyu gerçekten sormuştu. Çünkü Emre şuan hiç Esra'nın tanıdığı Emre gibi davranmıyordu.

Emre ise dilinin kendinden bağımsız söylediği cümlenin şaşkınlığı içerisindeydi. Evet, Esra'nın o Can denen herifin şirketinde çalışmasını istemiyordu, çünkü Can'da Emre'yi rahatsız eden bir şeyler vardı ve bırak Esra'yı kırk kat yabancı bir kadının bile onun çevresinde olmasını istemezdi nedensizce. Ama kendinden de böyle bir atak beklemiyordu. Geri de dönemezdi artık. Hem Esra'da işinin hakkını veriyordu sonuçta. ''Evet neden emin olmayayım, sonuçta zekisin ve kendi şirketinin bu zekana ihtiyacı var.'' Cümleyi bitirir bitirmez suratını buruşturdu Emre. Ciddi ciddi bu cümleleri o kuruyor olamazdı. Bırak Esra'yı kendi kardeşinin bile zekasını övmezdi ki!

Esra'da aynı dakikalarda şok içerisindeydi. Emre demin onu övecek bir cümle mi kurmuştu? Gözleri istemsizce kocaman açılmıştı. ''Pekala, ama sonra bana 'ben seni görmek istemiyorum, sende baban gibi miras avcısısın' gibi cümleler sarf edeceksen şimdiden vazgeç. '' 

Emre başına gelen taşla sanki cidden başına taş yemiş gibi alnını ovuşturdu. ''Tam on ikiden vurdun teşekkürler. Bir anlık sinirdi işte.'' diye düzeltti.

''Bir daha bir anlık sinir olmasın ama.''

''Sende şansını zorluyorsun ama.'' Emre sabrı kalmamış gibi davranıyordu. Oysaki Esra'nın kendini güvence altına alma çabaları hoşuna gitmişti. 

Esra'da yüzünde tek mimik oynatmadan tekrar arabadan inmek üzere toparlandı ''Tamam tamam, yarın gelirim. '' 

''İyi geceler.'' dedi Emre, gerçekten gecesinin iyi geçmesini umarak. Esra'da aynı şekilde karşılık vererek arabadan indi.  Ama hala şoktaydı. Emre'den hiç mi hiç beklemediği bir atak gelmişti daha dün birbirlerine tıslamıyorlar mıydı? Herhalde başına taş düştü diye kendi kendine mırıldandı.  Şimdi de Can'a kendi şirketinde çalışmaya devam edeceğini haber vermeliydi.

Savaş ise derin bir nefes alarak karşısında soyunan Sıla'ya baktı. Soyunmak derken de üzerindeki garson önlüğünü çıkarıyordu sadece. Ama tabiki de Savaş ona sanki garson önlüğünü değil de kendi gömleğini çıkarıyormuş gibi bakıyordu. Çünkü öyle olmasını diliyordu. 

''Şu bakışlarını kesecek misin yoksa bu tepsiyi kafana gömeyim mi?'' Başıyla masanın kenarında duran oldukça ağır tepsiyi işaret etti Sıla.

''Sarışınım sıranın gömleğine gelmesini bekliyorum yani o yüzden bu bakışlarım.'' Savaş'ın heyecan ve beklenti ile söylediği cümle Sıla'yı sinir etmişti.

''SAVAŞ!'' 

Savaş iki elini teslim olurcasına havaya kaldırdı. ''Tamam sarı panterim sadece şaka.''

Sıla çatık kaşları eşliğinde çıkardığı önlüğünün ardından montunu giydi. ''Çıkıyorum ben, sende artık durmadan şu kafeye gelmekten vazgeç. Ortalık dedikodu kazanına döndü sayende.''

Savaş ellerini cebine koyarak duvara yaslandı. ''Kendi kafeme gelmekte mi suç? Ayrıca kim ne dedikodusu çıkarıyormuş bakayım?''

Sıla'nın gözleri daldı. Daha sabah iki yeni gelen garson kızın konuşmalarına şahit olmuştu. Sıla'nın patronla kırıştırdığı ve o yüzden garson şefi olduğunu konuşuyorlardı. Hatta kız Sıla'yı, Savaş'ın odasından çıktığını bile ima etmişti oysaki Sıla o odanın önünden bile geçmiyordu. Kafe kafe değil tamamiyle dedikodu kazanıydı!

Savaş, Sıla'nın dalgın halini görünce yaslandığı yerden dikleşip Sıla'nın yüzünü avuçları arasına aldı. ''Sarışın niye daldı o güzel gözlerin?''

Sıla, Savaş'ın yanına gelmesiyle girdiği transtan çıktı. ''Neyse ben eve gidiyorum.  Yarın burada doğum günü partisi var erken gelmem lazım.''

Savaş ise Sıla'nın daha fazla üzerine gitmedi. Çünkü şuan üzerine gideceği daha farklı bir konu vardı. Ve Sıla'yı çok çok sinirlendirmemesi gerekiyordu. ''Seni eve ben bırakıyorum sarı.''

Sıla anlamayan gözlerle karşısında duran adamın koyu kahve gözlerine baktı. ''Pardon?''

''Ailenle tanıştıracaktın ya hani beni öyle söz vermiştin.Bu gece yapalım bence?'' Savaş iki dakika da uydurduğu senaryoyu Sıla'nın yutmasını beklemişti çünkü gerçekten onun ailesi ile tanışmak istiyordu ama Sıla gönüllü değildi.

''Yine saçmalamaya başladın. Eve git bi uyu bence canım.'' Çantasını alıp çıkışa doğru yöneldi. Savaş ise giden Sıla'nın arkasından aval aval bakmaya devam etti. Donmuştu. Çünkü Sıla demin ona canım demişti. Canım.

Canım.

Can!

Canımm.. Ne kadar da güzel yakışmıştı sevdiğinin ağzına. ''Ben o ağzı yerim.'' diye mırıldanarak Sıla'nın arkasından gitti.

Sıla'nın önüne geçip durdurdu onu. İki kolundan da yumuşakça tutmuştu. Sıla ise Savaş'ın ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışıyordu. ''Bir daha söyle!'' dedi Savaş büyük bir hevesle. 

''Neyi?'' Sıla aslında Savaş'ın neyi kast ettiğini anlamıştı. Çünkü kendisi de Canım dedikten sonra ne dediğini fark etmişti. Ve Savaş'ın tepkisinden kaçmak için hızlı adımlarla yürümüştü tabi birazcık da utanmış olabilirdi. Sonuçta ilk defa bir erkeğe lafın gelişi olsa bile böyle bir kelime söylemişti. Ama Savaş elbette ona yetişmişti.

''Demin söylediğin ve dudaklarına oldukça yakışan, ayrıca sadece bana söyleyebileceğin o güzel kelimeyi.''

Sıla gülmeye başladı. Ve Savaş o gülüşü görünce öldü. O gamzelere öldü. O dudakların o kıvrılışı, o dişlerinin ortaya çıkması, gözlerinin kenarındaki kaz ayakları... O gülüşü öpmek istedi, o dolgun kırmızı dudaklarını. 

Oğlum kendine gel lan! Kendine verdiği telkinler pek işe yaramasa da, karşısında ki kırılgan kızı daha fazla kırmamak için kendine engel olamadan sadece yanağına, gamzesine çok minik bir öpücük kondurdu. 

Sıla ise tekrar utanmıştı. Her habersiz öptüğünde de utanacaktı. Utandığını gizlemek için kaşlarını çattı. ''Ne yapıyorsun?!''

''Dudaklarımla yanaklarını mühürlüyorum. Tüm bedenini mühürleyeceğim yakında ama sırayla sarışın.'' Göz kırptı karşısındaki güzelliğe. Sıla ise daha fazla utanabilirmiş gibi kızardı yine.

''Bir daha beni öpersen! Bir daha beni-'' Onu susturan Savaş'ın dudakları olmuştu. Sabredememişti. Sözde minik sarı panterini daha fazla kırıp sinirlendirmemek için yavaş ilerleyecekti ama onun o tehditkar, utangaç bir o kadar da seksi ve davetkar yüz ifadesine dayanamamış dudaklarıyla bu sefer dudaklarını mühürlemişti. Sıla her ne kadar hareketsiz şokta dursa da Savaş çoktan kendini Sıla'nın dudaklarında kaybetmişti. İnce belini sarmış, uzaklaşma ihtimaline karşı sımsıkı tutuyordu. Ama Sıla hala hareket etmemişti. 

Savaş istemeye istemeye panterinden uzaklaştı. Gülümseyerek onun o şaşkın yüzüne bakıyordu. ''Ee ne yaparsın bir daha seni öpersem?''

Şaşkın kaşları yine çatılmıştı Sıla'nın. Savaşın omzuna kendince sert bir yumruk geçirdi. ''Adi herifin tekisin!'' Hızlı adımlarla ondan uzaklaşmaya başladı. Ama Savaş hala gülüyordu. Arkasından bağırdı. ''Sende bu adi herife aşıksın ama naaber?''

Sıla ayağını sertçe yere vurarak sinirle yürümeye devam etti. Sıla gözden uzaklaştıkça Savaş'ın aklına gerçekler hücum etti. ''Lan güya kızı kızdırmayıp ailesiyle tanışacaktım yine sıçtık iyi mi!'' Ama sonra Sıla'yı öptüğü aklına gelince tekrar gülümsedi. ''Ama olsun buna değerdi. Napalım başka zamana kısmet.'' dedi kendi kendine. Sıla'nın da eve gittiğine emin olduktan sonra kendi de ıslık çala çala arabasına binip evine sürdü.

Ertesi sabah Emre masasında derin düşüncelere dalmıştı. Emir'in bir daha ki adımının çok sağlam olacağını az çok tahmin ediyordu. Artık parazit olmaya başlamıştı bu adam tamamen kolunu kesmek lazımdı. Ama nasıl? Saygınlığını yitirmeliydi, kimse ona bir daha iş vermemeliydi, nerede ne kadar karanlık adam varsa onların gözünden düşmeliydi ama nasıl? Öncelikle şimdi Emir'in aklında dönen tilkilerden haberdar olmalıydı. Onun o aptal beynine girmeliydi.

Açılan kapı ile düşünceleri bölündü. Tam geleni neden kapıyı çalmadın diye azarlayacakken gelenin Savaş olduğunu gördü.

''Prensesim.'' Savaş gülerek kuzeninin masasının önündeki koltuğa yayılıp bacak bacak üstüne attı.

''Sevgilin olduğunu sanıyordum.''  Savaş Sıla'yı anımsamıştı yine. Kahretsin bu kızı her dakika özlüyordu! Emre Savaş'ın dalgın Mecnun hallerini görünce elindeki kalemi kuzeninin kafasına fırlattı. Savaş düşüncelerinden sıyrılıp Emre'ye döndü sertçe ''Ne yapıyosun lan!!''

''Ferhat mı Mecnun mu ya da Kerem?'' diye sordu Emre. 

Savaş ise kuzeninin benzetmesine güldü. ''Savaş oğlum Savaş. Biz yeni bir aşk hikayesi yaşıyoruz Savaş ve Sıla!''

Emre'de gülmüştü bu sefer. ''Neyse neyse hadi seni yemeğe çıkarıyorum. İlk Esra'ya teklif ettim ama patroniçem Sıla ile özel buluşma yapacakmış.''

Emre, Savaş'ın teklifini kabul etmiş birlikte yemeğe çıkmışlardı. Sakince yemeklerini yerlerken masaya yaklaşan kişiden habersizlerdi.

''Emre Saraç'' Emre tabağından başını kaldırarak ona seslenen adama baktı.  Sahte bir gülümseme ile adama baktı. ''Can Bey.''

Can'ın da yüzünde aynı sahte gülümseme vardı. Savaş gelen adama baktığında Emre'ye kaydırdı gözlerini hayırdır der gibi. 

''Esra ve Sıla'nın arkadaşı.'' Emre'nin söylediği ile Savaş adamı daha da dikkatle inceledi. Ve adama tehditkar bakışlar atarak elini uzattı. ''Demek Sarışınımın arkadaşısın. Ben de Sıla'nın sevgilisi.''

Can'da şaşkınca karşısında ki adama bakıyordu. ''Sıla'nın sevgilisi mi vardı?''

Savaş iyice sinirleniyordu ki Emre bu durumu fark ederek Can'ı nazikçe kovdu. Ama Savaş gergince Emre'ye döndü. ''Konuşmamız lazım.''

''Ee Savaş ile nasıl gidiyor?'' Esra'nın sorusu Sıla'nın gözlerini kaçırmasına neden olmuştu. Esra öğle arasını güzel arkadaşına ayırmıştı. Onu son zamanlarda çok özlüyordu. 

''Bir şey gitmiyor işte aynı stabil.''

Esra ise arkadaşına inanmayan gözlerle baktı. ''Neden gözlerini kaçırıyorsun Sıla?''

Sıla açık vermemek için arkadaşının gözlerinin içine baktı. "Yoo ne kaçırması."

İşte Esra şimdi arkadaşının ondan bir şeyler gizlediğini anlamıştı.

Telefonuna uzandı.

"Kimi arıyorsun? " Diye sordu Sıla.

"Savaş'ı o anlatır bana." Sıla hemen arkadaşının elinden telefonu hızla kaptı. "Tamam ya arama Savaş'ı falan ben anlatırım."

Esra amacına ulaşmış olmanın keyfi ile gülümsedi. "Dinliyorum. "

Sıla gözlerini ellerine dikti. "Beni öptü. "

Esra o sırada kahvesinden yudum alıyordu duyduğu şey ile kahveyi püskürttü. "Neee!"

Sıla'nın gözleri dolmuştu. "Bak işte sen bile şok oldun." Esra arkadaşının dolan gözlerini görmüş, titreyen sesini duymuştu ve buna anlam veremedi. Bakışları yumuşamıştı arkadaşına.

"Bebeğim ne oldu?"

Sıla'nın gözlerinden iki damla yaş düştü. "Bir şey olmadı. Sadece bu çok fazla. O kadar fazla ki dayanamıyorum. İlk defa bu kadar yoğun her şey. Sanki..Sanki o olmasa yaşayamayacakmışım gibi. Böyle varlığı beni mutlu ediyor.  O muzip halleri, esprileri. Bana bakan kahve gözleri. "

Esra masadan uzanıp gözyaşlarını sildi arkadaşının. "Kuzum ne güzel işte güzel duygular hissediyorsun ağlama bak. Savaş görürse sarışınımı neden ağlattın diye bana kızar."

Sıla, Savaş'ı o halde hayal etti  gülmeye başladı. Hem ağlıyor hem de gülüyordu. "Tamam ağlamıcam."

Gözlerini sildi. İkili biraz daha konuştuktan sonra işlerinin başına dönmüşlerdi.

Esra şirkete döndüğün de Emre'nin onu odasına çağırması ile sevgili gerçek olmayan kuzeninin odasına doğru yürüdü. Emre ise heyecanla onu bekliyordu konuşacakları vardı.

Esra içeri girince Emre hemen ayaklanmıştı.

"Esra konuşmamız lazım. "

Bölüm sonu. Ay herkesin konuşmaya meraklı olduğu bu bölüm için düşüncelerinizi yorumlarınızı bekliyorum. 💕

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1M 61.6K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
144K 23.3K 50
TÖRE & ADALET SERİSİ 2. KİTAP♟️👠🎓
968K 53.6K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
158K 7.3K 22
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...