8.Bölüm~Bekle Beni İstanbul

2.5K 280 194
                                    

Geçen haftaki bölümün devamıdır...

Keyifli okumalar:))

Üç gün sonra siyah pikabın arka koltuğunda, önde oturan Dilber adisinin ağza alınmayacak sözleri eşliğinde Şarköy Tapu Dairesine gidiyordum. Manda boku verdiği sözü tutmuştu, tapuları üzerime geçireceklerdi. Dilber'i nasıl ikna ettiğini gözlerimle görmüştüm. Bağırış kıyamet kopmuş, köy ayağa kalkmıştı ama tapular elinden kayıp gitmişti işte.

Beni o pisliğin tapuları vermesinden daha fazla şaşırtan ise hepsinin Şahin Öztürk adına olmasıydı. Ne ara üstüne geçirmişlerdi bilmiyordum ama artık yaptıkları şerefsizliklere sessiz kalmayacağımı biliyordum. Geçmişe değil, geleceğe bakmayı öğrenmeliydim ve yaptıkları hiçbir şey asla umurumda değildi.

Tek parça, On dekar zeytinlik noterde attığım imza ile artık benimdi. Babamın emeği olmasa, benim diyebileceğim tek değer olmasa umurumda olmazdı ama göz göre de malımı Dilber ve soyuna yedirecek değildim. Bundan sonra kendi adına sahip olduğu tek bir toprak parçası bile olmayan Dilber cadısı düşündündü bir zahmet. Benim nikâh defterine atmadığım o imza ile o tapular ömrü billah onun olmayacaktı, bundan adım gibi emindim.

İşine karışılmaz ama sen konuyu biliyorsun Allah'ım... Bana ettiği ne varsa mislini göster de azabını bu dünyada çeksin vicdansız kadın Amin...

Bağrıma bastığım tek sayfa tapu senedi ile Tekirdağ'a gelinlik almaya gidecektik. Şarköy'de buluştuğumuz Hayriye'de sanki tesadüfen karşılaşmışız gibi bizimle geldi.

Attığım adımdan bile haberi olduğunu tekrarlamama gerek yok. Günlük rapor verme işini geliştirdik. Mesaj uygulaması üzerinden grup kurmuştuk ve dört kişilik grubun üyelerinden biriydi. Diğerleri kim diye merak edeniniz varsa diye söylüyorum; Melek teyze ve Cemo...

Grubun adını da aksiyona aç arkadaşım Hayriye koydu. 'EP İSTİYİM FENALIK ÇIKARAYIM...'

Fenalığın alasını çıkarıyorduk ama görünürde en masum olan da bizdik. Koordinatör Melek teyzenin önderliğinde yürütülen kaçış planının sonunda kimse zanlı olmayacaktı. Tek zanlı vardı onu da Allah bildiği gibi yapabilirdi.

Kaynana görünümlü Necibe ve sineğin bile yağını çıkarabilecek potansiyele sahip cimri Feridun her ne hikmetse bizimle gelinlik almaya gelmemişti. Bu işin içinde de muhtemelen Ferdane ninenin parmağı vardı.

Bir gelinlik mağazasının önünde durduğumuzda iner inmez vitrini inceledim. Şöyle dillere destan bir gelinlik almadan olur muydu? En şatafatlısı, en dikkat çekeni hangisiyse onu alacaktım.

Mağazadan içeri girerken Yabani insan Şahin elimi tutmak için uzandı. Ben daha bahane bile bulamamışken arkamda bir bağırış koptu.

Ajan Heri yerde yatıyordu!

Panikle yere eğildim. "Hayriş, iyi misin? Tutun koluma da kaldırayım seni." Omzuma tutunarak bana yaklaştı. Kulağımın dibine kadar sokulup fısıldadı. "Çaktırma Yaso, gir koluma da kaldır beni."

Vallahi bu kız harcanıyor. Rol kabiliyeti ile beni bile düştüğüne inandırabiliyorsa gerisini siz düşünün.

Ayağa kaldırdığımda topallayarak birkaç adım attı. "Yok, valla yürüyemem ben tek başıma. Senin kolunda gireyim içeri Yaso."dedi.

Hayal dünyası başına yıkılan Şahin hırsla söylenmeye başladı. "Hala, gir şu deli Hayriye'nin koluna da girin içeri..."

Neyse ki Dilber iyiliksizi, "Oldu, bir de sırtıma bindireyim istersen."diyerek mağazadan içeri girdi.

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin