38. Bölüm ~ Kilitli Kutu Açıldı

1.5K 191 58
                                    

Bölüm, sevgili @rodosto için gelsin...

Keyifli okumalar

Issız gece tüm heybetiyle çökmüştü İstanbul’a… O ıssızlık bu kez korku ya da esaret değil, aksine huzur veriyordu bana. Benim için alışılmadık ve hatta imkansız olan bu durum kimseye zarar vermeden, kalp kırmadan aldığım intikamın huzuruydu. Beklediğim ve hatta geç bile kalındığını düşündüğüm olay nihayet bu gece gerçekleşmişti. Küçük kasabada, kendi küçük hayatımda tüm bunları hayal bile edemezdim önceden. Bir mikrofonun dudaklarıma dayanması ve ağzımdan çıkacak kelimelerin bir başkalarının bu kadar umurunda olacağını tahmin etmediğim gibi…

İçim huzurla mı doldu bilmiyorum ama tarifi imkansız bir tatmin yaşadım anlık olarak. Ben takacağım, bir zahmet Alparslan Bey taksındı bundan sonra. Çünkü onun aksine benim kimseden saklayacak bir şeyim yoktu.

“Kutlamaya gitme. Seni doğrudan eve bırakacağım…” diyen Ozan’a baktım. Öyle kaptırmıştım ki kendimi; yanımdaki varlığını bile unutmuştum resmen.

“Sen?” dedim.

“Acil birime gitmem lazım. Önemli…” dedi sıkıntıyla dişlerini sıkarak.

“O zaman ben bir taksiye atlayıp eve geçeyim. Sen vakit kaybetme…” dedim.

“Olmaz öyle şey. Ben bırakırım seni.”

“Alacaklarını aldılar, Ozan. Kimse bir şey soramaz artık bana. Ben gidebilirim tek başıma eve.”

Ozan benim dediklerimi dinlemiyor gibi başını kaldırdı ve uzak bir yere bakmaya başladı. Baktığı yeri görebilmem için boyumun en az yirmi santim daha uzun olması gerekiyordu ve haliyle baktığı yeri göremedim.

“Ekibin yanından bir yere ayrılma. Birazdan seni eve bırakacak kişi yanında olacak.”

“Kim ki o?” dedim.

“Seni almaya gelince görürsün.” dedi ve şakağıma dudaklarını bastırıp yanımdan ayrıldı.

Alışkın olduğum için, nedenlerini ve mecburiyetlerini bildiğim için gidişi beni üzmedi. Başka şartlarda olsak belki tavır yapar, bunu acısını daha sonra çıkartabilirdim ama dediğim gibi Ozan’ın mecburiyetlerini biliyordum ve buna saygı duyuyordum. Arkasından bile bakamadan gözden kayboldu.

“Yasemin?” diyerek beni adeta çekiştiren Seda gözlerini olabildiğince açmış birazdan soracağı soruya hazırlıyordu kendini. Tekrar, “Yasemin?” dedi şaşkın şaşkın. “Sen gerçekten Alparslan Ekincioğlu’nun torunu musun?”

Buna verecek bir cevabım olmadığı gibi konuşasım da yoktu. Benden cevap gelmeyince kendi kendine bir çıkarım yapmaya başladı. Bense kaçabileceğim bir boşluk bulmak üzere gözlerimle gecenin köründe etrafı kesiyordum.

“Ekincioğlu Holding’in varisi, Alparslan Bey’in torunu…” dedi kendi kendine konuşarak. “Bu nasıl olur ya?” dedi neden hayal kırıklığına uğradığını anlamadığım bir tonda. “Öyle bir ailenin genlerinden gelen biri nasıl olur da bizim kıytırık kumpanyada çalışır?”

Kıytırık kumpanya dediği yer benim için muhtemelen onun gözüyle gördüğünden daha değerliydi. Her ne kadar kısa süreli de olsa benim hayallerime büyük bir katkısı olmuştu ve ömrüm boyunca buna vesile olanlara minnet duyacaktım.
Her ağızdan onlarca soru ve şaşkınlık nidası çıkıyor, magazinciler acımaksızın sorular soruyor ve flaşlar gecenin karanlığını bıçak gibi kesen aydınlatmalarıyla şimşek gibi çakmaya devam ediyordu. Tüm bunlara rağmen ben, başkalarına anormal gelecek türden bir rahatlama içerisindeydim. Sanki uzun zamandır göğüs kafesimde sıkışıp kalmış bir serçeyi havalandırmıştım. Gecenin serinliğini var gücümle ciğerlerime çektim. İtilip kakılmama, durmadan aynı şeyi tekrarlamalarına rağmen dik duruşumdan ödün vermedim.
Kıyamet gibi önüme yığılan insan topluluğu canhıraş bir bağırtıyla bir anda sessizliğe büründü. Arkalardan bir yerlerden fırtınayı andıran ve kulakları sağır eden bir gümbürtü koptu. Bir an da kalabalık yarıldı ve kalabalığın arasından kocaman bir şey çıktı. O kocaman şey soluk soluğa kalmış bir şekilde kalbini tutarak yanıma geldi. Hiç konuşmadan kolumdan tutarak beni kalabalığın içinden çekip çıkardı. Dakikalardır sessiz kalan Zeynep arkamdan seslendi.

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin