26. Bölüm - İz Peşinde

2.2K 222 19
                                    

Aşırı eğlenerek yazdığım bir bölüm oldu:))

Keyifli okumalar

Ertesi sabah ya da öğlen desem daha uygun olur, uyandığımda bir araba dayak yemişim gibi her yerim tutulmuştu. Rahat edemeyip sağa sola dönmekten de adamakıllı uyuyamamıştım. Durgun ama bir o kadar da huzursuz geçen yıllarıma inat aksiyonu ve itirafı bol günler bünyeme ağır gelmişti. Ortaya çıkan onlarca gerçeği bir kenara bıraksam Ozan'ın son sözlerini bırakamıyordum. Sanki hayatı yapılacak o müzayedeye bağlı gibi konuşuyordu ve bu beni korkutuyordu.

Odadan çıkıp banyodaki işlerimi hallettim. Odaya tekrar girdiğimde küçük penceremin önündeki kahve kupası dikkatimi çekti. Yine sevdalılarının yanındaydı. Onlarla konuştuklarını bana anlatabilseydi olmaz mıydı?

Bir yanım git usulca dinle dese de diğer yanım bırak diyordu. Bu evde bu şekilde ne kadar daha yaşayacaktım gidip onu düşünmem gerekiyordu. Biliyorsunuz, en iyi fikirler daima en saçma anlarda aklımıza gelir. Benim ki de muhtemelen o en saçma anı bekliyordu.

Mutfağa indiğimde yine olağan düşünememe durumlarına girmiştim. Ada tezgaha hazırlanmış kahvaltı ve bir bardak ballı süt bana bakarken ben nasıl ciddi ve hayati kararlar alacaktım. Sevdiğim şeyleri umursamasa, beni önemsemese durum daha içinden çıkılır bir halde olurdu belki ama bu şekilde olunca ben, ben olmaktan çok uzaktım. Sıradan bir ev arkadaşı olarak kalmayı ben mi beceremiyordum yoksa benim beceriksizliğimin sebebi Ozan mıydı, onu da bilmiyordum.

Ballı sütü kafama dikip içtikten sonra ocakta kaynayan çaydanlığın demliğini aldım. Çayı bile demlemişti.

"Günaydın Yasemin..." dedi.

Ne ara gelmişti? Ne ara mutfağa kadar sessiz olmayı başarmıştı?

"Sana da..." dedim elimdeki demliği yerine bırakıp.

"Uyuyabildin mi?"

"Sorma, prensesler gibi hem de..." dedim abartılı bir neşeyle.

"Allah Allah," dedi. Ocakta kaynamakta olan çaydanlığı alıp bardakları doldurdu. "Ben hiç uyuyamadım. Var mı bir formülü bu prensesler gibi uyumanın? Söyle de bende uygulayayım." dedi sırıtarak.

"Var da, bozmasın seni prenses olmak." dedim kıkırdayarak.

"Prens olurum bende o zaman. Pembe hayallerin prensi..."

Laf çarpıyordu domuz. Defteri hatim etmişti ya, şimdi de karşıma geçip uyuz uyuz bildiklerini ima ediyordu. Ben de Yaseminsem, o defterde yazan her kelimeyi afiyetle yuttururum sana...

"Prensler için bir formülüm yok ne yazık ki Ozan. Üzgünüm." dedim.

"Yasemin?"

İki trip atsam ne olur, soruyorum ne olur? Gözümden fırlayan kırmızı kalpçikleri Ozan'a doğru fırlatmamaya özen göstererek, "Efendim Ozan?" dedim.

"Ben seni üzdüm mü?" dedi iyice dibime sokularak.

"Evet, üzdün." dedim ve anında değişen yüz ifadesini yakaladım.

"Hangi konuda diye sormamın bir mahsuru var mı peki?"

"Emin ol sayarsam liste çok kabarık olur ve sorduğuna pişman olursun Ozan."

"Belki telafi etmek için bir şeyler yapabilirim. Denerim en azından. Söyle sen."

"Tamam, söylüyorum. Hazır mısın?"

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin