35. Bölüm ~ Başımın Belası

1.8K 206 53
                                    


Merhaba

Yine, yeni bir bölüm ile buradayız. Ben istikrarımı talep ve arz gözetmeksizin devam ettiriyorum. Beklentim yok mu? Elbette var...

Bu beklentim de sadece bir küçücük yıldız. Daha fazlasını ne talep ettim ne de dile getirdim. Şu kadar oy alırsam bu zaman bölüm yayınlarım gibi koşullar da sunmadım önünüze hiçbir zaman. Önceliğim hep kendimi mutlu etmek, yazdıklarımdan tatmin olmak çünkü. Beni motive eden, kafamı dağıtan ve yıllardır neden yapmadım dedirten bir şey, yazmak. Her satır beni mutlu ediyor. Bunun yanında kitabımı okuyan bir okurun verdiği oydan sonra aldığım bildirim ise mutluluğumu ikiye katlıyor. Yorum konusuna hiç deginmiyorum bile. Yorumlarda buluşmak, yazdıklarımın içsellestirilerek satır aralarına aktarılması beni bu platformda yazan herkes gibi inanılmaz mutlu ediyor.

Fakat uzun süredir bu mutluluğu yarım hissediyorum. Okunma oranındaki ciddi azalma ve önceden aktif olarak katılım sağlayan, yorum yapan olurlar son 5 6 bölümdür ortada yok. Olaya ciddiyetle baktığım için takip ediyorum ve o bahsettiğim okurların kurgu ile ilgili bir vazgeçişi varsa, bilmek isterim.

En başından beri dediğim tek şey, olumlu veya olumsuz her türlü yorumu dikkate aldığım idi. Bakış açım hala aynı. Lütfen okuyup kitaptan çıkmayın. Sizi etkileyen bir iki satıra yorum yapmaktan kaçınmayın. Burada bildirimlerle mutlu olan bir Turlik var çünkü ☺️

Keyifli okumalar...

...
Pencerenin perdeden nasibini almamış, minicik kısmından vuran güneş gözlerime bıçak gibi batıyor ama beynim uyanmayı reddediyordu.

Neredeyse sabaha kadar gözümü bile kırpmamıştım. Sabaha karşı kanepede gamsızlığın kitabını yazan Kutlu'nun homurtular eşliğinde uyuması bana güven verince gözümü kısa bir süreliğine kapatmak istedim. Henüz çok yakın olmasak bile bu çocuk bana 'yenge' demişti bir kere. Kalbimi kazanmış ve sancılı bekleyişime gecenin geç saatlerine kadar eşlik etmişti.

Sabaha karşı sızıp kaldığında kucağıma Susamı alıp ayaklarımı altımda topladım.

Ozan'ın çıkarken söylediklerini normalde umursamazdım. O evden böyle apar topar çıkınca lazım olabilecek hiçbir şey aklıma gelmezdi ama Susamı evde bir başına bırakamazdım.

Evden çıkıp kendi evime geldiğimizde sırt çantama birkaç parça kıyafet attım. Susamı taşıma çantasına koyup Kutlu ile birlikte Ozan'ın evine geri döndük.

Kendime bir hayat kurmak ve her şeye yeniden başlamak için ev tutmuştum ama korkudan bir başıma uyuyamıyordum. Kendi kurallarımı koyacağım bir hayat arzu etmiştim ama endişeden kıvranırken o kuralların canına okuyordum.

Ozan hala aramıştı.

O arayana kadar dediğini yapıp kendi evime gitmeyecektim. Hiç değilse bu kez sözünü dinleyecek ve o arayana kadar bekleyecektim.

Bekledim. Bekledim ve bekledim.

Ozan aramadı.

Endişe ve korku tohumları filiz vermeye başlayınca tüm bunların bana verdiği yetkiye dayanarak elime telefonu aldım. Telefonu kapalıydı. Açık tutmak riskliydi demek. Açık olunca aklıma esince ararım diye de korkuyor olabilirdi. Ona durmadan sorular soracağımı, işini aksatacağımı ve sinir edeceğimi düşünüyor olabilirdi.

'Keyfi için gitmedi adam Yaso, kendine gel...' İç sesim doğru bir noktaya parmak basmıştı ama ben endişeden ne düşüneceğimi şaşırmıştım, bu kadar abartmaya gerek yoktu neticede.

Öğlene doğru gerginliğimi atamamış olarak salonda turlamaya başladım. Birazdan işe gitmem gerekti ve hala haber yoktu. Kutlu top patlasa uyanacak gibi değildi. Şöyle sağlamından bir tane vursam kesin uyanırdı. Çocuğun suçu yoktu. Ülkeler arası firariydi o ve yorgundu ama şu an için benim stres topum olmasında sakınca yoktu.

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin