44. Bölüm ~ Bol Bilinmeyenli Denklem

2.2K 186 92
                                    

Cebimde daha çok kelime vardı aslında... Biriktirdiğim çok anı, söze dökmek istediğim çok hece... Ancak her şeyin bir sonu vardır diyerek, düşe kalka yürümeyi öğrenen Yasemin'in günden güne kendi ayaklarının üstünde durmasını, öz güvenini kazanmasını ve aşık olmasını ince ince işledikten sonra bana artık yazacak bir şey kalmadı... Ben hedeflediğim kurguyu içim rahat tamamladım. Ve son olarak; her veda yeni başlangıçlara gebedir diyerek sizi bölümle baş başa bırakıyorum...
                            Keyifli okumalar :)
-------------------------------------------------------

Normal zamanlarda günlerin su gibi aktığını fakat son on gündür resmen durduğunu hissediyordum. Hala anlam veremesem de biz on gündür Şarköy'deydik ve Ozan'ın hiç İstanbul'a gidesi yoktu. Ben ortaklık için kafayı bozmuşken onun bu kadar rahat olması da beni ayrıca sinir ediyordu.

"Ozan, bak yarın sabah dönmezsek, ben bir otobüse binip gideceğim İstanbul'a!"

Salondaki pofuduk koltukta ayakları sehpaya uzatılmış bir vaziyette tabletten bir şeyler okuyordu. Dediklerimi duymadığına da adım kadar emindim. Yanına gidip kolunun altına girdim ve başımı göğsüne dayadım. Benim kedi gibi dibine sokulmamla beraber tableti yangından mal kaçırırmış gibi kapatıp benden oldukça uzak olan diğer kanepeye fırlattı. Özel ve de haddinden fazla gizli bir işi olduğu için o tableti benden kaçırmasını önemsemedim. Başka şartlarda olsa muhakkak benden bir şeyler gizlediğini düşünür ve yapabildiğim kadar çirkeflik yaparak o tableti ele geçirirdim.

"Neden buradayız?"diye sordum oldukça yüksek sesle, belki bir anda kulakları ağır işitmeye başlamış olabilirdi.

"Ev tadilatta ya..."dedi gözlerini benden kaçırarak. Bu tavrı bende bitmek tükenmek bilmeyen şüphe tohumlarını harekete geçirdi. Konuyu dağıtmamak adına içime ekilen sinsi tohumları bir kenara bıraktım.

"Kalabileceğimiz bir ev bile mi yok Ozan? Ya, kimsesiz misin? Sen sizinkilerde kalırsın, ben de Hayriye'de."

"Olmaz..."

"Ya, neden olmasın?"

"Öncelikle ben, annemlerle kalamam. O zaman sen asla oraya gelmek istemezsin ve ben sen olmadan o evde duramam. Senin de Hayriye'lerde kalman doğru olmaz. Yeni evliler sonuçta ve bir ayrılığın eşiğinden döndüler. Bırak da baş başa kalsınlar."

"O zaman ben annemlerde kalayım?"

"Orası hiç olmaz. Çünkü ben de o evde kalamam ve başta dediğim gibi sensiz hiçbir evde kalmak istemiyorum. Buranın nesi var? Otur işte oturduğun yerde."

"Sen beni oyalıyor musun, bana mı öyle geliyor?"

Sorduğum soruya cevap almayı umarken telefonum çaldı. Ekranda evime kendini yeni kiracı ilan etmiş Hayriye'nin adı yazıyordu.

"Efendim Hayrişçim?"diyerek açtım telefonu.

"Zatı âliniz İstanbul'a ne zaman dönerler diye soracaktım..."

"Halimi hatırımı bile sormadan dönüşümüzü sorman beni kuşku ormanlarında tehlikeli bir yolculuğa çıkardı Hayriye!"

"İyisindir, iyisindir Yaso. Manitan yanındayken kötü olacak halin yok ya... Kız ben sana demeyi unuttum ya,"dedi hızlı hızlı. "Biz düğün yapmamıştık ya, şimdi yapmaya karar verdik. Önümüzdeki ay fazla kalabalık olmayan bir düğün yapmayı düşünüyoruz."

"Düğün mü? Ben de bu konuyu ne zaman bana anlatırsın diye düşünüyordum."

"Yüz yüze gelince anlatırım diye şey ettim ben..."

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin