20. Bölüm ~ Yüksek Dozlu Can Sıkıntısı

2.2K 274 255
                                    

Beklenildiğine değecek bir uzun bir bölüm ile geldim. Bu bölüm geçiş. Bundan sonra her şeye hazırlıklı olun. 

Bölümü bana her daim yanımda olduğunu hissettiren ve yorumlarıyla yüzümü güldüren canım mor_menekse18 ye ithaf ediyorum...
Keyifli okumalar...

Yaklaşık 16 milyon nüfuslu koca İstanbul'da benim payıma düşen bir karış surat ve benimle konuşmamak için her yolu deneyen bir adam olması bile beni yıldırmaya yetecek gibi durmuyordu. Ozan genelde kızgın veya sinirli olurdu. Seyrek güler ve imalı bakışlar atardı ama nikah gününden beri yani iki gündür tüm duygularını ustalıkla saklamayı başardı.

Sıradan insanlar tüm gününü nasıl evde geçirir bilmiyordum ama ben odamdaki yatakta kucağımdaki gümüş sandıkla bakışarak çözüm üretmeye çalışıyordum. Tel tokayı deliğe uydurmak için mücadele etmekten yorulunca küs olduğumuz adamla karşılaşmayı göze alarak aşağı indim. Bu küs halleri de iyice sıkmıştı yani artık. Bir naz bir niyaz! Anasının nazlı kuzusu mübarek...

Mutfakta kahve makinesinin başında duruyordu. Yanına gidip,"Günaydın..."dedim.

Elindeki kahve kupasını bırakmadan, "Sana da..."dedi.

En azından iyi dilek olarak nitelendirebileceğim bir kelime çıkmıştı ağzından. En son diyalogumuz cuma günü nikahtan döndüğümüzde gerçekleşmişti ve ona da diyalog denir miydi bilemiyorum.

Bir gün öncesi zaten yeterinde duygusal olan bünyem havasızlıktan kendini infilak etme noktasına gelince terasa çıkmıştım ve tam karşımda Allah'ın kışında bütün memelerini ortaya seren bir bluzla sigara içen yanık ablaya takılınca, farkında olmadan izlemeye başlamıştım.

Kim bilir kaç dakika geçmişti ki yanıma gelen asabinin uzattığı kahveyi aldım. Ben kahvemden ilk yudumumu alınca karşıdaki terasta meme şov yapan yanık abla seslendi.

"Ozan,"dedi uzatarak. "Yanındaki kim, kardeşin mi?"

Ozan cevap verme lütfunda bulunmadığı için devreye ben girdim. "Halasının oğluyum ablacım..."dedim. Ozan susmam için koluma dirsek attı. "Cevap verme Yasemin..."

"Ozan," dedi yine erotik bir biçimde. "Benim hard disk yandı galiba, gelip bir baksana..." Teras duvarına memelerini yaslayarak devam etti. "Kardeşini getirme ama yalnız gel..."

O ara bana ne oldu bilmiyorum. Ağzımdan çıkan kelimeler nasıl fırladı onu hiç bilmiyorum. Ozan'ın cevap vermemem için beni içeri çekiştirmesine aldırmadan bağırmaya başladım.

"Senin o memelerini keser atarım tutuşuk... Git menopozunu içeride serinlet!"

Pencere ve balkonlardan bana bakan ve gülen insanları umursamadım. İşaret parmağımı sallayarak, "Gir içeri, valla gelir sağa sola sarkıntılık etmekten yolarım seni..."

"Yasemin..."diye gürleyen Ozan'ın beni içeri çekmeyi başaramayınca sırtlayıp baş aşağı sallaya sallaya içeri sokacağını hesaba katmamıştım. Hesaba katmadığım başka bir şey daha vardı. Dudaklarım poposuna değiyordu ve ben ayıptır söylemesi o popoyu dişlemek istiyordum. Terasa çıkan basamakların bitiminde beni patates çuvalı gibi yere bıraktı.

"Bir daha terasa çıkmak yok..."

"Peki..."dedim uysalca ama aklım hiç uysal değildi. Sırıtmama engel olmayı başaramıyordum ve az önceki sapık fantezim bir türlü beni rahat bırakmıyordu.

Süklüm püklüm odama girdim. Sandıkla uğraşmaya devam ederken oda halkını etrafıma topladım. Susam kendi kuyruğunu yakalamaktan yorulmuş, ilgiyle sandığa ne yapacağımı inceliyordu. Elime alıp hırsla salladım. İçinden ses gelmiyordu. Boş olma ihtimalini düşünmemek için kağıt ya da fotoğraf olabileceğine karar verdim. Bu verdiğim karar bende yüksek dozlu bir hırsa neden oldu. Elime aldığım sandığı sertçe yere vurdum. İçindekilerin zarar görme ihtimalini sıfıra indirmiştim çünkü. Ahşap döşemenin üstünde bir delik açıldı ama sandıkta bir ezilme bile olmadı.

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin