16. Bölüm ~ Taşlar Yerine Oturuyor

2K 273 152
                                    

"Ozan'la aynı evde yaşıyor muşsun. Kuzen falan mısınız?"

Neyse ki bu cevabını veremeyecek kadar soğuk baktığım soruyu kesen telefon sesi oldu. Engin Bey, acil bir hastasının geldiğini haber veren asistanının telefonuyla evden ayrıldı. Derin bir oh çekmenin tam zamanıydı ama bana nefes almak haramdı. Pencerenin önünde çığlıklar atan Çiçek'in nereye bakıp bu kadar heyecanlandığını anlamak için yanına gittim. Lapa lapa kar yağıyordu ve sokak beyaza bürünmüştü.

Olduğu yerde zıplayarak, "Ne olur dışarı çıkalım Yasemin..."diyen Çiçek'in sevincine ortak olmak isterdim ama kafam yanlardan yırtılmış olan botumda olduğu için sadece yere düşen ve sokağı beyaza boyayan kar tanelerine bakmakla yetindim.

"Hadi, bir an önce hazırlanalım da çıkalım, lütfen..."dedi, yeniden ve daha yalvarır bir tonda.

Bana dışarı çıkmak yasaktı ve bunu Çiçek'in anlayabileceği şekilde anlatmam mümkün değildi. Ayrıca yırtık botlarla dışarı çıkmayı hiç mi hiç istemiyordum.

Elimden tutarak beni daire kapısının önüne çekiştirdi. Askıdaki montunu işaret ederek, "Hep bu anın gelmesini hayal ettim. Heyecandan bayılacağım..."dedi. Oysa ben yarattığım dramdan bayılacaktım ama kendini kar sevincine öyle kaptırmıştı ki benim içinde bulunduğum ruh halinin farkında bile değildi.

Portmantonun alt gözünü açtığında ağzım bir karış açık kaldı. Tüketim toplumuna yeni bir tüketici yetişiyordu. Alt rafın tamamı renk renk ve çeşitli uzunluklarda botlarla doluydu. Üstündeki kırmızı elbiseyi işaret ederek, "Elbiseme en uygun bu..."dedi, kırmızı uzun botları göstererek.

Uzanıp botları aldığında, ben de askıdaki montunu aldım. Botlarını giymesine yardım ettikten sonra montunu da giydirerek, "Şimdi yukarı çıkıp benim montumu almalıyız."dedim ve aniden aklına parlak bir fikir gelmiş gibi ışıyan gözlerine baktım.

"Susamı da severiz hem... Bence süper bir fikir."dedi, bilmiş bilmiş...

Kapıdan çıkarken açıklamaya yapmaya başladım. "Susam bugün veterinere gitti. Evde yok ama eğer istersen yarın çıkıp birlikte sevebiliriz."

Önce hayal kırıklığı belirdi gözlerinde. Sonra da hüzün... Dudağını aklımı yerinden oynatırcasına aşağıya sarkıttı. "Veteriner hayvan doktorlarına deniyor. Bunu okulda öğrendim. Öyleyse Susam çok hasta ve o yüzden veterinere gitti."

Eğilip tombul pembe yanaklarını öptüm. Güven veren bir ses tonuyla, "Hayır canım, hasta değil. Sadece genel bir kontrolden geçecek ve olması gereken bazı aşıları var. Veterinere o yüzden gitti."

Rahatlamışçasına derin bir nefes çekti. Bunu yaparken öyle tatlıydı ki dayanamadım bir daha öptüm.

"Oh be, ödüm koptu Susamcığım hasta oldu diye. Bir an da aklıma o acı şuruplar geldi ve Susama onları içirmek ne kadar zor olur diye düşündüm."

Gülmemi bastırmak için dudaklarımı sımsıkı kapattım. Muhtemelen o acı şuruplardan defalarca içmişti ve kendi yazgısını Susamın da yaşayacağı için bir hüzün basmıştı cimcimeyi.

Kapının önüne geldiğimizde her zaman olduğu gibi yine kendi kendine açılan kapıya şaşırmamayı öğrenmiş, deneyimli bir kız olarak , "Merhaba Ozan..."dedim.

O bir türlü olması gerektiği yere sabitlenemeyen kaş aynı yerindeydi. Önce bana sonra da Çiçek'e baktı. Tekrar ediyorum, kaş yine havada.

"İşini eve mi getirdin?"dedi, komik şey.

"Hayır, senin aksine ben işimi, iş yerimde yapmayı tercih ediyorum."dedim, botlarımı çıkarmadan portmantoya uzanırken. "Montumu almaya geldim."

YASEMİN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin