4.Bölüm~Sabır Taşı Çatladı

2.6K 294 159
                                    

Sevgili wattpad bölümün yarısını ince yarısını kalın yayınlamayı uygun gördü. Düzeltmek için defalarca yeniden yükledim ama değişen bir şey olmadı. Yayınladıktan sonra tekrar deneyeceğim. Bu saçma görüntü benden kaynaklı değil, bilin istedim://

Keyifli okumalar, bol bol yorumlar:)

Hayriye ile konuştuğumuz sabahın üzerinden bir buçuk ay geçmişti. Ekim ayı yarı sıcak yarı serin günleriyle geçip gitmeye başlamıştı.

O sabah ahıra gitmeden önce, arka bahçede Melek teyzenin bıraktığı telefona ve test kitaplarıma bakıp uzun uzun düşündüm. Bir amacım olsun diye, kafam dağılsın diye giremeyeceğimi bildiğim üniversite sınavına hazırlanıyordum gizli gizli. Bazı geceler mum ışığında odamda, bazen de samanlıkta çalışıyor ve o sınava gireceğim günü hayal ediyordum.

Kitapları ve telefonu yatağın altındaki döşeğe saklayıp ahıra gidip işimi bitirdim. Yengem zamanı geçmiş ve kurumaya başlamış sebze fidelerini sökerken ben de yarın sabah pazara götüreceğimiz tereyağları ve lorları paketliyordum.

Bir an evvel işimi bitirip Melek teyze ile konuşmam lazımdı. Saate baktım, 10.20. Uyanmış olduğunu düşünerek tuvalete gitme bahanesiyle eve girip kendimi odama kapattım. Kâğıtta yazan numarayı tuşlayarak açılmasını bekledim. Telefon iki çalışta açıldı.

"Efendim?"

"Günaydın, Melek teyze... Ben Yasemin."

"Ah günaydın pilicim, günaydın kara kızım. Nasılsın yavrum?"

Bu kadın böyle candan konuşursa ben onu nasıl reddedecektim ki?

"İyiyim Melek teyze, sen nasılsın? Fikret amca nasıl?"

"İyiyiz yavrum. Fikret amcan İstanbul'a gitti, birkaç işi var, iki gün sonra dönecek."

"Melek teyze, ben hediyeniz için teşekkür ederim ama kusura bakmazsanız kabul edemem. Benim zaten bir telefonum var ve-"

Sözümü tamamlamama izin vermedi.

"Telefonun olduğunu biliyorum Yasemin. Ben o telefonu sana, sende olmadığı için göndermedim. Evdekiler benden, bizden haberdar olmasın diye gönderdim. Ayrıca sen genç kızsın, internet çağında bundan mahrum kalmana gönlüm razı olmazdı."

"Anlıyorum ama yine de bu çok fazla. Ben kendimi size borçlu hissederim ve bu beni rahatsız eder."

İstediğim telefonu alabilecek imkâna sahip olup bunu kullanamıyor olmak öyle ağrıma gidiyordu ki bunu söze bile dökemeyecek kadar utanıyordum.

"Bak Yasemin, belki sana tuhaf geliyor ve kime olsa tuhaf gelir ama ben seni tanımadan verdim bu kararı. Sadece duyduklarımla, anlatabiliyor muyum?"

Sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım. "Anlıyorum ama bu karşılıksız iyiliği yapıyor olmanızın altına eziliyorum ben Melek teyze..."

Telefonun diğer ucunda kısık sesli bir kıkırtı hissettim. "Karşılıksız olduğunu kim söyledi Yasemin?"

Ne, nasıl, niçin diye düşünmeye fırsat bulamadan tekrar konuştu. "Sen benim kızım ol, bu bana yeter..."

Kızım ol, bu bana yeter... Bu ne demekti?

"Melek teyze iyi niyetinizi görebiliyorum ama bu nasıl olacak? Ben öyle hayattan beklentisi olan bir kız değilim. Üniversite sınavına girip bir okul kazanayım, bu şehirden gideyim yeter."

YASEMİN (Tamamlandı) Where stories live. Discover now