SIR | Bölüm 42

5.3K 337 87
                                    




-SIR- Bölüm 42

Finale Doğru...


Uyandığımdan beri Mavi Göz'ü izliyordum. Gerçi buna uyanmak denemezdi. Nefesini yanımda hissederken yaptığım uyuyor numarasının, o uykuya daldığı andan itibaren son buluşuydu benimki. Gözleri kapalıydı ancak yine de o maviler, kalbimden sızıp, hiç son bulmayacak bir sıcaklık yayıyordu bedenime. Sanki damarlarımda akan kan, o yanımdayken daha taze, daha canlı kılıyordu beni. Tüm kendime kızışlarım, affedemediğim onlarca an gözümün önünden bir bir geçerken, hiçbir şeyin bu andan daha önemli olmayacağını anlamam zaman almıştı. İhtiyacım olan başından beri onun elini tutmaktı şüphe yok. Beni zayıflatıyor sanırken, onsuzluğun gücümü daha da azalttığını bir türlü anlayamamıştım. İçimdeki umut öyle büyüktü, öyle çok dal vermişti ki bir kez daha hayal kırıklığına uğrarsam, benden önce Mavi Göz'ün devrileceğinden emindim.

Onu uyandırmamak adına elimi avuçlarının arasından usulca çekmeye çalıştığım an kıpırdadı. ''Gitme.'' dedi uyku dolu ses tonuyla. Aklıma birlikte uyuduğumuz ilk gece gelirken, gözlerimi yumdum. Mavi Göz'ün sesini daha ilk duyduğum anda yanmaya başlamışlardı çünkü. Bundan sonra yalnızca sevinçten aksın istiyordum göz yaşları. Mine için de, Bulut için de, Furkan ve Gülce için de... Berna'nın iyileşmesini istiyordum içten içe. Okan'ın mutlu olmasını, Sarp'ın Mine'yi affetmesini, Ateş'in ailesine dönüp kardeşine sarılmasını ve Mavi Göz'ün adını zihnimden geçirirken hiçbir suçluluk duygusuna kapılmamayı... İçinde sevinç göz yaşlarına sahip olan ne varsa istiyordum işte.

Ancak plan yapmamız gerektiği ve daha fazla zaman kaybına uğramadan sebep olduğum sorunları çözme ihtiyacımızı hatırladıkça, tarifi daha önce bana hiç uğramamış olan bir korku sarmalıyordu tüm bu isteklerimi.

''İnan bana, şu anın içinde hapsolmayı ben de çok istiyorum.''

''O halde biraz daha bu anda kalalım.''

Mavi Göz'ün isteğine inat yerimde doğrulurken elimi yavaşça çektim parmaklarının arasından. ''Daha sonra bu anı yaratabileceğimiz çok zamanımız olacak.'' dediğimde gülümsedi. Yüzünde uzun zamandır sahip olmadığı farklı bir tebessüm vardı. Daha dik, daha huzurlu açmıştı gözlerini. Onun da benden güç aldığını bilmek, savaş öncesi tek tesellimdi belki de. İkimiz karşılıklı oturmuş, sustuklarımızla çok şey anlatıyorduk birbirimize. O esnada kapı hala uyumakta olduğumuzu düşündüğü için ses yapmamaya çalışan Mine tarafından açıldı. Göz göze geldiğimiz an ''Pardon!'' dedi panikle. ''Ben hala uyuyorsunuz diye, kontrol edeyim dedim. İyi misiniz diye yani.''

''Gelsene.''

Mine kapıyı iyice aralayıp pervaza dayandı ve ''Nasıl oldun?'' diye sordu kollarını önünde bağladıktan sonra. Sorusunun cevabı açıktı. Aylardır soruldukça değişmeyen, fakat insanlar memnun olsun diye her seferinde aynı cevapla kendimi kandırmayı denediğim o cevabı vermeyi reddettim.

''Herkes nerede?''

''Bir tek Bulut kaldı, odasında dinleniyor. Furkan, Gülce'yi eve götürdü. Hakan da Ateş'i kiliseye götürdükten sonra Okan'ın yanına gidecekti. Berna'yı hastaneye götürmüşler, şimdi biraz daha iyiymiş.''

Mine konuşurken yataktan çıkan Mavi Göz derin bir nefes aldı ve bana doğru dönerek ''Aklında ne var?'' diye sordu. Beni her seferinde anlamasına şaşırmamalıydım artık. Düşüncelerimiz bu kadar birken, anlamamasını beklemek olurdu esas aptallık.

''Herkese kiliseye gelmelerini söyler misiniz lütfen? Bugün her şeyi planlamak, yapacaklarımız konusunda bir sonuca varmak zorundayız. Daha fazla uzasın istemiyorum.''

SIR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now