SIR | Bölüm 18

9K 571 72
                                    



-SIR- Bölüm 18

''Nasıl bu kadar iğrençleşebildin aklım almıyor!''

Adımlarımız, Mine'nin sesiyle hızlanırken kendimizi depoya nasıl attık, hatırlamıyordum.
''Ne oluyor burada?'' diye sordu Yiğit ikisinin ortasına geçerek onları sakinleştirmeye çalışırken. Bense bir kenarda göz yaşlarına boğulan Gülce'yi farkettiğim an koşturdum derhal. Mine ve Furkan birbirlerine ölümcül bakışlar atıyorlarken Gülce güçsüz çıkan sesiyle bağırdı onlara doğru.

''Yeter! Daha fazla burada kalmak istemiyorum.''

Mine delirmiş gibi Furkan'ın üstüne gitmeye devam etti Gülce'yi umursamadan. Gülce'nin, Furkan yüzünden bu halde olduğunu anlamakta zorlanmamıştım ancak böyle yaparak da yardımcı olmuyorduk ortadaki problem her neyse, bunun çözülmesine.
''Mine, daha sakin olur musun lütfen? Görmüyor musun, daha da kötüleştiriyorsun durumu.'' dediğimde Mine delirmişçesine gülmeye başladı. ''Hiçbir şeyi bu adi heriften daha çok kötüleştiremem Turuncu.''
Ardından Furkan'a okkalı bir tokat patlattı ve bir de yumruk savurdu karnına doğru.

''Hiçbir şeyi, bir kadını isteği dışında elde edecek kadar aciz, üstelik bunu güçlerini kullanarak yaptığında hafifletebileceğini düşünecek kadar zavallı birinden daha çok kötüleştiremem!''

Olduğum yerde öylece kalakalırken Yiğit ''Gülce'yi götür buradan.'' diye fısıldadı. Öyle büyük bir şok geçiriyordum ki bir süre hareket edemedim. Furkan hiçbir şey söylemiyordu. İnkar dahi etmiyordu. Gözlerim doldu. Aklıma Gülce'de farkettiğim ancak bir türlü neden olduklarını öğrenemediğim morluklar geldi.
Ağlamak istedim.
Ağlayamazdım. 
Ancak Gülce hareketlenmeye başladığında peşinden ilerleyebildim. Her adımımda daha da yük biniyordu sanki omuzlarıma. Biz depodan çıkıyorken büyük bir gürültü koptu. Yiğit'in öfkelendiğini anlayabiliyordum. Ancak elimden hiçbir şey gelmiyordu. Gülce'nin her hıçkırışında daha da kamburlaştı bedenim.
''Yargılamadan yanımda ol Ela. Hiçbir şey sorma olur mu?''
Kafamı salladım yanına otururken. Ne söyleyebilirdim ki?
''Bir şeyler söylemek zorundaymışım gibi hissediyorum. Ama inan bulamıyorum hiçbir şey Gülce. Lal oldum sanki, kelimeler bir türlü birleşmiyor kafamda. Çok üzgünüm.''

Bana cevap vermedi.
Bense içeride neler olduğunu ve Furkan'ın ne gibi bir şey söyleyerek yaptığı şeyi haklı çıkarmaya çalışacağını merak ediyordum. O sırada yanımıza nefes nefese kalmış bir halde Bulut geldi.
''Neler oluyor?''
Gülce, Bulut'u gördüğü anda ağlamaya başladığındaysa ayaklandım ve yerimi Bulut doldurdu hemen.
''Birazdan döneceğim.''
Gülce'ye benden daha iyi destek verecek birini bulur bulmaz  bunu fırsat bilerek depoya doğru yürümeye başladım yeniden.
Yaklaştıkça, sesler de netleşiyordu.

İçeri girdiğimde Furkan'ın burnundan akan kanla ağlar bir vaziyette yerde yatıyor olduğunu gördüm önce. Etraftaki sandalyelerden birkaç tanesi kırılmıştı. Yiğit'in öfkesi gözle görülür bir haldeydi. Bu vaziyette Furkan'ı dövmeye devam ederse, gücünü kontrol edemeyerek onu öldürebileceğinden korktum ve önüne geçerek onu gövdesinden itekledim hemen.

''Yeter!''

''Yetmez! Vur Yiğit. Ağzımı burnumu kır benim. Yetmez bu kadarı!''

Furkan'ın gözleri kan çanağına dönmüştü. Acı çektiğini görebiliyordum ancak bu ona olan kızgınlığımın, hatta nefretimin önüne geçemiyordu. Onu umursamadan Yiğit'in bir kez daha önüne geçtim.
''Yiğit lütfen.''
''Nasıl ya nasıl! Nasıl yapabildin böyle bir iğrençliği? Sen nasıl böyle bir insan olabildin aklım almıyor Furkan!''
Mine öfkesini kusmaya devam ediyorken ''Her şeyi geçtim, o kızın sana olan hislerini de mi düşünmedin?!'' diye sordu bu kez. Sanki bu soru, Furkan'ın suskunluğunu bozması için beklediği soruymuş gibi ayaklandı bir anda.

SIR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now