SIR | Bölüm 39

4.7K 341 63
                                    



İZMİR'de yaşayan ve depremi hisseden herkese büyük geçmiş olsun. Umarım bu kadarla atlatılır ve daha fazla kayıp verilmez 🥺

-SIR- Bölüm 39

Yeniden boşluk...

Sürüklenirken etrafımdaki hiçbir yere tutunamamanın acısı sarıyor bedenimi. Zihnim, delirmiş bir bedenden firar etmeye çalışırcasına berrakken, ben ellerimle tutunmak istediğim her çıkıntıyı kaçırıyorum. Sanki olmamam gereken bir yerlerden dönüyormuşum gibi hissediyorum şimdi. Berrak zihnim, bedenime yeniden yerleşirken, beynimin içinde gittikçe yükselen sesler daha da netleşiyor.

Mavi Göz...

Gözlerim usulca açılırken, narkozun etkisinden olsa gerek bir anlığına tepemde yanan ışıktan ötürü afalladım. Kısa bir süre sonra nerede olduğumu hatırladığımdaysa, bu kez yüzümün buruşmasına neden olan şey, Mavi Göz'ün hiddetle bağırmakta olan sesiydi.

''Yok edeceğim seni! Ela'nın yanına bir daha yaklaşırsan, kendi ellerimle öldüreceğim! Nefesini keseceğim senin!''

Mine ve Bulut aniden aralık kapıdan içeri girdiler. Neler olduğunu anlamaya çalıştığım esnada kafamı kapının tersi yönüne çevirdim ve o an Mavi Göz'ün yumruğunu, çökertmiş olduğu duvardan çektiği anla karşılaştım.

''Ne oluyor?''

Sesim öyle cılız, öyle duyulmazdı ki uyandığımı fark etmelerini beklemek aptallık olurdu. Gözlerimi biraz kıstım. Işık hala rahatsızlık ediyordu. Bu sırada Mavi Göz'ün boğazına yapıştığı Ateş'in, ateş saçan gözlerini gördüm. Mavi Göz'e yumruğunu indirmek için elini kaldırıyordu ancak onu kolaylıkla savuşturan Mavi Göz, bir de üstüne yakasından tutarak onu tek bölmeli dolaba doğru fırlatmaktan çekinmedi. Dolap büyük bir gürültüyle kırılırken, göçükte kalan Ateş doğrulmak için epey zaman harcadı. Ancak Mavi Göz'ün hiddeti son bulacağa benzemiyordu. Onu neyin bu denli kızdırmış olabileceğini düşünürken bir kez daha ''Ne oluyor?'' diye sordum bu kez daha yüksek bir ses tonu kullanmaya çalışarak.

Mine beni fark etmişti.

''Ela?!'' diye şükredercesine bağırdı ve Mavi Göz'e bir bakış attıktan sonra yanıma adımladı. Bulut, Ateş'i dolabın kırılan parçalarından kurtarmaya çalışıyordu. Mavi Göz'se olduğu yerde bana bakıyor, az önce neredeyse sıkmaktan kıracağı parmaklarını gevşetmeye çalışıyordu. Bir anlığına derin bir sessizlik sardı kokuşmuş hastanede odasını. Gözlerim her birinin üzerinde dolanırken, bu kez kapı bir kez daha hiddetle arka duvara çarptı ve içeriye iki güvenlikle birlikte takım elbiseli bir adam, hemen arkalarında da nefes nefese kalmış Furkan girdi.

''Neler oldu burada?!''

Takım elbiseli adam, darmadağın olmuş odaya, kırık dolaba ve çökmüş betona bakarken nefesini tutmuştu. Adımları duvara doğru yöneldi ve Mavi Göz'ün tek bir yumruğuyla çökerttiği duvarı inceledi. Ardından bir kez daha korku dolu bakışlarını üzerimizde gezdirerek ''Biri bana burada neler olduğunu hemen açıklasın!'' diye bağırdı. Furkan'ın araya girmesinin tam zamanıydı. Ancak o da suratında odada olup bitenleri anlamaya çalışır bir edayla kıpırdamadan duruyor, boş bakışlarını Bulut ve Mavi Göz'ün üzerinde gezdiriyordu. Mine ''Furkan!'' diyerek onu uyarmasa kendine geleceği de yok gibiydi. Çabucak toparlandı ve kapıyı kapattı. Bu hareketi güvenliklerden birinin telsizine uzanan elini hızlandırırken zaman kaybetmemek adına ona yardım Bulut, üçünün de bedenlerini sabitlemişti şimdi. Furkan her biriyle göz göze geldi.

''Buraya geldiniz ve her şeyin yolunda olduğunu gördükten sonra odadan çıktınız. Unutmayın-''

Derken açıklayamadığım başka bir şey daha oldu. Furkan'ın cümlesi yarıda kesildi ve bir anda herkes dondu. Zamanın durduğuna yemin edebilirdim o an ancak Ateş'in hala öfkeyle parıldayan gözlerini ve kırpıştırdığı kirpiklerini görebiliyordum. Tek bir noktaya bakıyordu. Mavi Göz'ün donakalmış bedenine... Neler olduğunu anlamam için büyük bir çaba sarf ederken odadaki her şeyin bir anda hızlandığını, sanki az önce yaşanan ne varsa aynı senkronda geri döndüğünü görebiliyordum. Ben dışında her şey, öyle hızlı hareket ediyordu ki takip etmekte hayli güçlük çekiyordum.

SIR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now