SIR | Bölüm 30

5.7K 413 65
                                    



-SIR- Bölüm 30

Sabahın ilk ışıkları, penceremin ince camından masamın üzerindeki şeffaf bardağa yansıyor, bir hologram oluşturuyordu sanki seyir şöleni garantisi vererek. Başka bir zaman diliminde böyle bir sabaha uyansam, kim bilir belki de güne huzur dolu bir başlangıç yapabilir, haftalardır yüzümde belirtisi bile olmayan o unuttuğum tebessümü yeniden yeşertebilirdim.

Sağıma doğru kıpırdanarak yön değiştirmeye uğraştığım esnada ayağımın takıldığı şey, kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Göz ucuyla yatağımın ucunda, ayağımın takıldığı şeyin ne olduğuna baktığımdaysa, dün gece yaşananların bir rüyadan ibaret olmadığını kavrayabilmişti eksik beynim.

Mavi Göz'ün kolu, yatağımın ucuna boylu boyunca uzanmış, başını da yatağıma uzattığı koluna dayayarak uyuyakalmıştı.

Bu görüntüyle birlikte gözlerim yeniden dolarken, iki büklüm olmuş bedeni ruhumu sızlatmaya yetip de artıyordu. Yorgun düştüğü öyle belliydi ki normal şartlar altında olsak, uyandığımda onu burada görme ihtimalim gerçekleşsin istemezdi Mavi Göz. Ancak bu kez hesapsız kitapsız uyuyakalmıştı şüphe yok. Ayakucumda, beni uyuttuktan sonra belki de beni seyre dalmışken...

Uzun zamandır bakmaya cesaret edemediğim yüzünü bu bahaneyle biraz olsun incelemeye koyuldum hemen. Göz kapakları kapalıydı ancak öyle kızarmışlardı ki bunu fark edememek pek güçtü. Yüzündeki tüm kan çekilmiş gibi bembeyaz bir surat kalmıştı geriye. Daha önce onu bu kadar zayıf görmemiştim. Hem bedenen, hem de ruhen... Adem elması iyice ortaya çıkmıştı şimdi. Arada bir yutkunuyordu. Uyurken bile nefes alamıyor gibi görünüşü, nefesimin kesilmesine neden oluyordu.

Bir insan uyurken böylesine mutsuz görünebilir miydi?

''Sana bunu ben mi yaptım?'' diye fısıldarken hıçkırığıma engel olamadım ve elimi ağzıma götürdüm hemen. Bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Bu hale gelişinden kendimi sorumlu tutuyor ve kendimden gittikçe nefret ediyordum.

Ne o ne de sen suçlu değilsiniz. Anla bunu.

''Suçluyum.'' dedim tekrar fısıldayarak. Suçluydum. Yaşananlar benim suçum olmasa bile, Mavi Göz'ü bu hale getiren bendim. Onun gücünü sömürürken bir nebze olsun güçleneceğimi sanıyordum ancak bana her bakışında bir kez daha bu düşüncenin yanlış olduğunu kanıtlıyordu bana. Onsuz güçleneceğimi ve beni zayıf bırakacak hiçbir şeyin olmayacağını düşündükçe, daha da çok zayıflıyordum.

''Seni affetmek için her şeyimi verirdim Mavi Göz...''

Derin bir nefes aldığını hissettiğimde uyumadığını anlayabilmiştim. Ancak ona karşı şu anki kadar dürüst olabileceğim başka bir an daha olacak mıydı, işte bunu bilmiyordum. Sahi, tek bir an vardı ve bunu yaşamayarak haksızlık mı ediyordum ikimize de? Düşünceler her geçen saniye kafamda tepiniyorlar, birbirlerine bıçak çekerek birbirlerine tehditler savuruyorlardı. Çelişkilerim, her doğan olumlu düşüncenin başını daha ilk andan eziyor, büyümesin, bedenimi tamamıyla sarmasın diye engel olmak için her şeyi yapıyorlardı sanki.

''Bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Sensizlikle nasıl baş edebileceğimi bilmiyorum.''

Bir kez daha derin bir nefes aldı. Öyle derin bir nefesti ki sanki benim nefesimden çalınmış gibi soluklanamadım bir süre. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Bu kez konuşma sırasını ona bıraktım bunu anlamasını umarak. Sessizlik birkaç dakika boyunca derin nefes alışverişlerimize ve pencerenin dışından yükselen kuş cıvıltılarına eşlik etti. Ardından o saatlerce konuşsa bıkmadan dinlemek isteyeceğim, günün ilk cümlelerini kurarken çatallaşan ses tonuyla konuşmaya başladı.

SIR (TAMAMLANDI)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα