SIR | Bölüm 41

4.7K 313 91
                                    


-SIR- Bölüm 41


Ateş kafasındaki düşüncelerden kurtulmak istiyordu. Ela'ya anlatamadığı o büyük sırrın, savaşın seyrini nasıl değiştireceği sorusu, günlerdir beyninde öyle yankı uyandırıyordu ki bir yandan Ela'ya karşı hissettiklerinin vermiş olduğu ağırlıkla üstüne binen bu yük, onu çoktan yormaya başlamıştı bile. Önde Bulut, ortada kendisi ve en arkada Furkan'la birlikte, ekibin kilise dışında nefes aldığı tek yere varmışlardı.

Merdivenlerden çıkarken Ateş'in aldığı her soluk, ciğerini delip geçiyordu sanki. Öyle derin, öyle hacimli nefesler alıyordu ki bir an için organlarının patlayacağını düşünmüştü. Gülce, geldiklerini anladığı an kapıya koşturdu. Kolu indirdi ve onları yüzündeki telaş dolu ifadeyle karşıladı. Bulut ''Neler oluyor?'' diyerek içeriye girerken, Gülce'nin cevap verecek gücü kendinde bulamadığı ortadaydı. Kapıdan Ateş geçtikten sonra biraz bekledi ve Furkan menziline girer girmez kollarını onun boynuna doladı.

''Ela...'' dedi hıçkırıklarının arasından. ''Bayıldı... Bi-biz, Berna gelince...''

Kesik kesik kurduğu cümlelerin ardından hiçbir şey anlaşılmazken olanları anlatarak Furkan, Bulut ve Ateş'in merakını gideren Mine olmuştu. Okan ve Berna ortalarda yoktu. Ela bayıldıktan sonra bu kez de kendini bunun için suçlayan Berna, bir kez daha sinir krizi geçirince Okan çareyi, acısı gözlerinden belli olan sevdiği kadını oradan uzaklaştırmakta bulmuştu.

''Nerede şimdi?'' diye sordu Ateş.

Mine onu ''İçerideler.'' diyerek cevapladığındaysa, Ateş'in öfkesi dalgalandı. Ela'nın zarar gördüğü tek bir anın içinde bile olmak istemiyordu artık. Sırrı gittikçe omuzlarına koca bir moloz gibi binerken, acılarına bir yenisini daha ekleyebilecek olduğu düşüncesiyle kahroluyordu. Ancak eğer sırrını itiraf ederse, genç kadının onu affetmeyeceğinden emindi. Kalbi ne kadar büyük ve affedici olursa olsun, uğradığı bu hayal kırıklığını bu kez sineye çekemeyeceğini biliyordu. Susuyordu yalnızca. Öğrendiğinde onun hayatından nasıl olsa çıkmak zorunda kalacağını bilerek, en azından öğreneceği vakte kadar yanında kalma umuduna sarılarak susuyordu.

''İyi mi?'' diye sordu bu defa. Mine başıyla Ateş'i onaylarken Bulut kendini koltuklardan birine bıraktı ve suratını sıvazlayarak ''Ateş.'' dedi. Fısıldıyordu. ''Yiğit'in hastanede olanlardan haberi olmayacak. Bildiğimizi bilmiyor, Ela'ya söz verdik ve bunu senin için değil, Yiğit kendini daha fazla kaybetmesin diye yapıyoruz. Bu yüzden renk verme ve aklına başka şeyler gelmesin.''

Ateş ''Anladım.'' derken sesi buz gibiydi. Bulut'un cümlelerini, yarısından sonra dinlememişti bile. Hep aynı tehditler, aynı öfke dolu kelimeler çınlıyordu kulağında. Aklı tamamen içerideki odada yatan Ela'da ve belki de şu an onun elinden tutarak başında bekleyen Yiğit'teydi.

''Nasıl yapacağız?'' diye sordu Gülce. ''Ela bu durumdayken bugün bir deneme yapmamız imkansız. Dinlenmesi gerekiyor.''

''Katılıyorum. Ben kiliseye dönsem iyi olur.''

Ateş kapıdan çıkmaya hazır vaziyette dikilirken Bulut ona eliyle boş bir tabureyi işaret etti ve ''Otur.'' dedi. ''Gitmeden önce bize bahsetmen gereken şeyler vardır belki.''

''Ne gibi?''

''Mesela Ela'nın durumuyla ilgili kafandaki teoriden bahsedebilirsin.''

Ateş o an Gülce'nin az önce Bulut'un kulağına eğilerek düşüncelerini iri adama aktardığını anlamıştı. Bir anlık boşluğundan faydalanan Gülce sanki bu anı kolluyormuş gibi Ateş'in düşünceleri okumuş, ardından olduğu gibi Bulut'a fısıldamıştı. Ateş, Ela'nın kendisini savunmasız kıldığını o an fark etti. Genç kadının aklına her gelişinde düşüncelerini gizleyemiyor, duygularının bedeninden dışarıya bir şelale gibi akmasına izin veriyordu. Daha fazla kendini ele vermek istemediğinden şüphe uyandırmamak adına gülümsedi, ''Olur tabii.'' dedi ve Bulut'un hala işaret ettiği tabureye yöneldi.

SIR (TAMAMLANDI)Onde histórias criam vida. Descubra agora