SIR | Bölüm 20

8.1K 570 38
                                    


-SIR- Bölüm 20

Nefes sesleri...

Odadaki sessizliği bozan tek şey nefes sesleriydi. Beynimin içindekileri saymazsak, tam bir aydır etrafta duyduğum tek şey buydu şüphesiz. Duvarların bile arada bir fısıldadıkları yok olmuştu sanki. Kapı gıcırtıları, komşuların gürültüleri, tüplü televizyonumuzdan genelde gece vakti yükselen o çıt sesi... Her biri teyzemle birlikte çekip gitmiş gibiydi.

Tam bir aydır, yokluk ve boşluk arasında sürükleniyordum. Hissizleştim, yalnızlaştım. Yeşim Hoca'nın ısrarlarıyla birkaç psikologla görüştüm. Reçeteler komodin üstünde biriktikçe birikti. Mine geldi gitti. Gülce arayıp durdu. Furkan ve Bulut günlerce benimle birlikte kaldılar. İyi olmam için her şart sağlandı. Bir ay boyunca aldığım nefesler yalnızca fiziksel olarak ayakta tuttu beni. Zayıf bedenimde kemiklerim sayılma derecesine kadar geldi bir ara. Serumlarla beslediler hastanede yattığım on üç günlük süre boyunca. Anlat dediler, anlatmadıkça uyuşturdular bedenimi sakinleştiricilerle. Geceleri sıçrayarak uyandım çoğu zaman. Hiç yalnız bırakılmadım aslında tamamen yalnız kaldığımı düşünürken. O kadar çok ağladım ki, son günlerde istesem de beceremedim ağlamayı. Dilsizleştim. Bağırmak geldi içimden birkaç kez, sesim çıkmadı. Öyle yorgundum ki düştüğüm yerden kalkamadım çoğu gün. Koltukaltlarımdan tutup onlar kaldırdılar.

İçimdeki ses de defolup gitmişti.

Güçsüzlüğü dibine kadar hissedebiliyordum artık. Sanki bir bir her şeyden soyutlanıyordum. Sırada kim vardı peki? Ben mi?
''Keşke...'' diye fısıldadığım an Mine ''Bir şey mi dedin?'' diye sordu. Kafamı iki yana salladım ve yatağın kenarındaki kolluklardan destek alarak doğruldum.
''Biraz hava almak istiyorum.''
Mine anında oturduğu koltuktan kalkarak bana doğru ilerledi ve engelledi ayaklarımı sarkıtmamı. ''Serumun bitsin, doktora sorup öyle çıkarız. Yat şimdi.''
Derin bir nefes alarak gözlerimi yumduktan sonra Mine'ye diktim bu kez bakışlarımı.
''Hava alacağım dedim. Çekil.''
Mine ikinci kez bana engel olmak isteyecekken kapı açıldı ve beyaz önlüklü biri daha girdi içeriye günlerdir olduğu gibi.

''Nasılsın Ela? Mide bulantın ne durumda?''

''Sizi gördüğümde nüksetmesi dışında sorunum yok.''

Birkaç saniyelik sessizliğin ardından ''Pekala.'' dedi ve kaşlarını çatarak yatağımın dibindeki masada bulunan dosyaya bir şeyler karaladı.

''Dışarı çıkmak istiyorum. Nefesim daralıyor, hava almam gerek.''

Cevap vermesini bekledim ancak o kalemini hareket ettirmeye devam etti. Ardından Mine'ye doğru döndürdü bedenini.
''Serumu bittiğinde hemşire hanıma haber verin, yalnızca on dakikalığına bahçeye inebilirsiniz.'' Dikkate alınmadığımı görmek beni sinirlendiriyordu.
''Şu an çıkmak istiyorum. Çıkarın şunu kolumdan.'' Sakince kurduğum cümle, karşılığını yine bulamadığındaysa kendime hakim olmakta zorlandığım bir an daha yaşamak üzereydim.
''Size şunu çıkarın diyorum!''
Doktorun bana doğru hızla ilerlemesiyle daha da delirerek bağırmaya ve kolumdaki serumu çıkararak yataktan kalkmaya çalıştım bir süre.
''Çıkarın diyorum! Hava almam gerek!''
İki hemşirenin daha odaya girmesi ve beni kollarımdan yakalayarak yatağa yatırmak konusunda zorlaması, olacakları canlandırdı zihnimde hala bağırıyorken.

Evet, sinir krizi geçiriyordum.

Günde bir, bilemedin iki kez olduğu gibi. Ve yine her zaman olduğu gibi birazdan uygun buldukları bir yerden enjekte edecekleri sakinleştirici ile, sabaha kadar uyanmayacağım bir uykuya dalacaktım. Bilerek yapıyordum çoğu zaman bunu. Çünkü yalnızca bu dakikalarda huzuru buluyordu bedenim. Kabus görmüyor, uykumdan deli gibi ağlayarak uyanmıyordum.
En önemlisi ise yalnızca uyuşukken acı çekmiyordum...

SIR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now