SIR | Bölüm 25

6.7K 456 48
                                    



-SIR- Bölüm 25

Kapüşonlu merdivenlerden çıkarak mutfak olduğunu düşündüğüm yere tekrar girerken ''Sıra sende.'' dedim Bulut'a. Gerginlik, dördümüzü birden etkisi altına almıştı ancak olabildiğine kontrol etmeye çalışıyorduk kendimizi.
Korktuğumuzda ya da öfkelendiğimizde güçlerimiz zaman zaman kontrolden çıkabiliyordu. Böyle bir durumda en son isteyeceğim şeyse kontrolden çıkmaktı şüphe yok.
Bulut derin bir nefes alarak gözlerini bahçede, Yiğit'in asılı olduğu ağacın hemen yanında duran adama kenetledi. Ardından gözlerini yumdu ve yüzünü buruşturdu bir süre. Yalnızca bir saniye içinde adamın ne olduğunu anlayamayan surat ifadesini görebiliyorduk artık.
Konuşamıyordu.
Elleri boğazına doğru kayarken haykırmak isteyen yüzü bir balon gibi patlayacaktı neredeyse. Ayakları kendinden bağımsız, bize doğru ilerlemeye devam ediyorken Kapüşonlu'nun tekrar bahçeye gelmemesi için dua ediyordum. Adam bahçe kapısından çıkarak köşeyi döndü ve artık göz gözeydik.

''Okan!'' dedim hemen. Sesimin titreyişine engel olamıyordum. Konuşamıyor olsa da karşımda duran adamın gözlerinden alevler saçılıyordu etrafa ve bu beni korkutmaya yetiyordu.
Yiğit'i kurtarmaya geldiğimizi sanki anlamış gibi bir şeyler söylemeye çalışıyor, Bulut'un etkisinden kurtulmaya çalışıyordu. ''Çok güçlü!'' dedi Bulut. ''Daha fazla kontrol edebileceğimi sanmıyorum, acele edin!'' Bulut'a karşı direnerek sürekli bahçeye doğru hareketlenmeye, yandaşlarına haber vermeye uğraşıyor gibiydi ve fazla zamanımız kalmadığını anlamıştım.
''Çabuk!'' dedim yeniden.
Okan, kızgın olduğu her halinden belli olan adamın gözlerine bir kez baktı ve saniyeler içinde karşımızda ikiz gibi duruyorlardı artık.

''Acele etmemiz gerekiyor! Unutma, Yiğit'i bırakman için sadece birkaç dakikan olacak. Eğer başaramazsan ve Nur burada olduğumuzu anlarsa işler yolundan çıkar, B planımız yok Okan. Elinden geleni yapmak zorundasın.''

Okan üzerine binen sorumluluğun net bir şekilde farkındayken bir şey söylemedi ve koşar adımlarla bahçeye döndü hemen. Bu sırada ''Hakan!'' diye bağırdı Bulut. ''Bir şeyler yap!''
Hakan etrafına bir göz gezdirdi ve az önce orada çöp bidonuyken, köşede fark ettiği odun parçasını aldı eline. Hızla kimliği henüz belli olmayan adamın kafasına sert bir darbe indirdi. Adam, gözleri kayarak yeri boylarken ''Şimdi ne yapacağız?'' diye sordum. ''Baygınlığı uzun sürmez. Onu buradan uzaklaştırmamız gerekiyor.''
Bulut ''Ben hallederim. Siz burada kalın, bir şey olursa bana haber verin.'' diyerek yerde boylu boyunca yatan adamı kollarından sürüklemeye başladı. Etrafta kimsenin olmayışı, Bulut'a kolaylık sağladı bir süre. Ardından arabanın bulunduğu sokağa girerek gözden kayboldular.

Yiğit'i gördüğüm andan itibaren içimde bir şeylerin yeniden hareketlenmesi, ona bir şey olacağına ilişkin korkum ve özlem duygum birleştikçe nefesim kesiliyordu. Kendimi rahatlatmak adına ''Her şey düzelecek!'' diye tekrar ediyordum bu cümleyi içimden. Düzeleceğine ve tüm bunlar son bulduğunda onu affedeceğime inanmak istiyordum yalnızca.

Okan bahçede Yiğit'in yanındaki yerini alırken ; Kapüşonlu, kafasındaki kapüşonu indirerek bahçeye, Yiğit ve Okan'ın yanına doğru yürümeye başladı. ''Çok garip.'' dedim gözlerimi kısıp gördüğüm şeyin doğruluğunu kendi içimde tartarak.
''Kapüşonlu, sandığımız gibi erkek değil, kadınmış...''
Hakan söylediklerime cevap vermiyorken ''Ne oldu?'' diye sordum ona doğru dönüp. Yüzündeki şaşkınlık ve korku, gözbebeklerine daha önce hiç böylesine yansımamıştı.
''Hakan, ne oluyor?''
''Berna-'' dedi kesik bir nefesin ardından. ''Kapüşonlu Berna'ymış...''
Bakışlarım yeniden bahçeyi bulurken ''Olamaz...'' diye fısıldadım. Hakan'ın şaşkınlığını göz önünde bulundurursam, bu durum Okan'ın da aynı doğrultuda tepki vermesine neden olacaktı ve bu işlerin mahvolması için tamı tamına yeterliydi.

SIR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now