1.Bölüm~Yeniden Var Olmak

7.5K 358 208
                                    

Yine ve yeniden merhaba arkadaşlar...

İlk bölümü böyle üzüntü yaşadığımız, ülke olarak yasta olduğumuz bir dönemde yayınlamak istemezdim ama maalesef hepimiz biliyoruz ki sürekli zorlu süreçlerden geçiyoruz. Çelişki yaşasam da yayınlamayı ertelemek istemedim.

İzmir'de yaşanan depremde yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı, yaralılar için de şifa diliyorum. Yaraların tez vakitte sarılması, onarılması tek temennim...

Yasemin

Sözleştiğimiz üzere belirlenen konuma gelmiş, tam iki saattir bekliyordum. Hareketsizlikten ağrıyan bacaklarımı açmak için sindiğim duvar dibinden hafifçe doğruldum. Etrafta beni görebilecek kimse olmadığına emin olduktan sonra, başımı duvarın ardındaki eve uzattım. Uzatır uzatmaz da gördüğüm manzara ile olduğum yere yeniden çömeldim. Zira o an ağzımdan kaçması muhtemel küçük bir kıkırtı bile olsa, kabak gibi meydana çıkardım.

Melek teyze, iki yanağını tuttuğu ve sağa sola salladığı oğluyla vedalaşıyordu. O ara beni nasıl fark ettiyse bir eliyle de 'saklan' olarak algıladığım hareketi yaptı.

Duvarın dibindeydim fakat konuşulan her kelimeyi de duyabiliyordum. Melek teyzenin işveli sesini duyunca tekrar ağzımı kapatmak zorunda kaldım... İsminin kısaltmasını uzatarak 'Fikoo, içeriden sürahiyi getir, peynir helvamın ardından dökeceğim...'

Fiko diye seslendiği Melek teyzenin kocası Fikret amca, peynir helvasınıysa şu an için açıklayacak ciddiyete sahip değilim.

Bahçe duvarının ardında konuşmalar sürerken başka bir şeyin daha farkına vardım. Heyecan, stres ve serin Şarköy havasından, mesanem patlamak üzereydi. Şimdi asla sırası değildi, altıma yapmam ise hiç olası değildi. Tutmaktan başka seçeneği olan varsa kabulümdü ama yanımda tek Allah'ın kulu yoktu. Hayriş olsa, 'yap kız şuraya, ben gözcü olurum' derdi. Çünkü Hayrişti bu, asla olmaz denileni yapmak için gelmişti dünyaya...

Ben iki büklüm kıvranırken Melek teyzenin şifreli sözleri geldi kulağıma... "Ay dur, ben içeride bir paket unutmuşum. Alayım da bir koşu gidip bagaja koyayım. Sen de babanla vedalaş kuzum..."dedi. Bu günler öncesinden belirlemiş olduğu şifreydi. Bir kaç dakika içinde elinde bir paket ile gelip bagajı açacak ve ben de o esnada içeri girecektim. Melek teyzenin sesi duyuldu tekrar. "Fiko, suyu hazır et, peynir helvamla vedalaş artık. Ben iki dakikaya geliyorum... " Ve iki dakika sonra bahçede kalan peynir helvası, ay aman Ozan'a laf yetiştire yetiştire yanıma geldi. "Aşk olsun paşa oğlum, sen zahmet etme. Ben şıpın işi hallediveririm. " Bir yandan da yalandan, "Ozan, hangi düğmeye basıyorduk?"dedi yüzündeki ifadeye ters orantılı, ciddi sesiyle. Bana göz kırparak devam etti. Tamam tamam buldum. Dit dit sesiyle kilit açıldı. Bagaj kapağını kaldırarak beni kendine doğru çekti. Kapağın siper ettiği bedenimi kendi tombul bedenine sararak yanaklarımı öptü.

"Şimdi artık yeni bir hayata başlıyorsun Yasemin. Emin ellerdesin. Gözüm arkada kalmayacak. Ne zaman dara düşsen yanındayım biliyorsun. Melek annen, kuş olur yanına uçar..."

Şu kısacık cümlenin içinde benim yüreğimi tek titreten neydi diye sorsalar, tereddütsüz 'anne' derdim. Anne sevgisi, şefkati nedir bilmiyordum ama bu bakışlardaki katıksız tüm duyguları görebiliyordum. Ağlamayacağıma dair kendime verdiğim sözü bozmamak için yavaşça yutkundum. Tek kelime etsem biliyordum ki hüngür hüngür ağlamaya başlardım. Sadece başımı sallamakla yetindim. Minnetimi ifade edebilecek bir söz de yoktu ki...

Benim için, kimsesiz Yasemin için neleri neleri göze almış bir kadın vardı karşımda. Ne yapsam ödeyemezdim ki karşılığını... Bir şeyler söylemek için ağzımı açtığımda, işaret parmağını dudaklarının üstüne koydu. Bir yandan da beni yeniden kendine çekerek sımsıkı sarıldı. "Yavrum, yaralı kuşum benim. Her şeyi Şarköy de bırak, öyle git. Acıları, gözyaşını ve... Neyse işte bırak, yeni bir hayat seni bekliyor."

YASEMİN (Tamamlandı) Where stories live. Discover now