32- Çorba lekesi

64.6K 5K 3K
                                    

**

Binnaz Hemşire, bugün ona denk gelen ikinci uyumsuz hastasına da damar yolu açtıktan sonra bulduğu ilk sandalyeye kendini bıraktı. Dün gece kızı rahatsızlanmış, uykusunu alamamıştı. Kocası da sağ olsun hiç yardımcı olmamış, sesten uyanamayınca salona geçmişti. Üstelik sabah kalktığında koltukta uyuduğu için boynum tutuldu, diye şikâyet etmişti. Boşansaydı aslında... Boşansa mıydı?

Oturduğu yerde gözlerini kapayarak, dinlenmeye çalıştı.

Zaman gittikçe daha ağır akmaya başlayınca, damar yolu açan arkadaşının başında dikilen kıza "Feyza," diye seslendi. Feyza hemen ona döndü, dönmekle de kalmayıp yanına doğru hareketlendi.

"Efendim Binnaz Hanım?"

"Bana kantinden bir kahve alıp gelir misin? Ayılamayacağım yoksa."

"Tabii, filtre kahve alıyorum."

"Aynen."

Kantine indi Feyza, kahveyi aldı. Oyalanmadan acile doğru yürüdü. Kantinle acil arasında bahçe ve uzun bir koridor vardı. Bahçeden geçti, koridora girdi. Acil ve polikliniklerin kapısı aynı koridorun üzerindeydi. Biri koridorun bir ucunda diğeri, diğer ucundaydı ve tam ikisinin ortasında, kalabalık toplanmıştı. Güvenlik görevlisi yanından geçerek kalabalığa doğru yürüdü.

İki kadın kavga ediyor olmalıydı çünkü gürültülerin çoğunluğunu durmadan "Sen kimsin," diye tekrarlayan kadın çığlıkları oluşturuyordu. Feyza durup olayı izlemek istedi ama eğer durursa kahve soğuyacaktı, durmadı. Yine de adımları yavaşladı, koridordan geçerken bakışlarını kalabalığın üzerinde tuttu.

İki kişi bir kadını tutuyordu, kadının üstü başı kendisini tutanlardan kurtulmak için çabaladığından dağılmıştı. Saçları yüzünün bir tarafını tümüyle kapıyordu. Diğer kadın daha sakindi. Onu pek tutmuyorlar daha çok o kendisini tutan insanların arkasına doğru gizleniyordu ama bir yandan da geri durmuyor, laf atıyordu.

"Saygısızsın sen! Terbiyesiz!"

İki kişinin tutmaya çalıştığı kadına anlık bir güç geldi, kollarından tutanlarla beraber kadına doğru ilerledi. Bir yandan da "Bak hâlâ konuşuyor!" diye öfke savurdu. Kalabalık kadını tutacağım diye Feyza'nın üzerine doğru geldi, tam sırtı ona dönük bir adam eline çarpacakken biri önünü kesti.

"Dikkat et."

Merthan.

Feyza başını kaldırdı hemen. Sevgili oldukları zamandan sonra, hastanedeki stajlarının sabahı her zaman soluğu Merthan'ın yanında almıştı ama bugün hastanede sadece doktor-hemşire olacağız diye aldıkları kararda ne kadar ciddi olduğunu göstermek için yanına gitmemişti. Merthan da gelmemişti. Şimdi karşısına çıkmasının bir tesadüf olduğunu düşünmüyordu, planlıydı. Onu görebilmek için etrafında dolaşıyordu.

İçten içe sevindi Feyza lakin yüz ifadesini korudu, sadece bakışları pürüz çıkardı. Onunla herkes gibi konuşabilirdi, ona herkes gibi gülümseyebilirdi, onu herkes gibi dinleyebilirdi ama ona herkes gibi bakamazdı.

Bir şey demeden kahve kupasını daha sıkı tutarak acile girdi. Kuralı o koymuştu ve geri adım atmayacaktı, atmak istemiyordu. Kahveyi Binnaz Hanım'a verdi ama kadın, hastalardan kahvesinden üç yudumdan fazla alamadı.

Eylül yanına gelip kendi kendine konuşuyormuşçasına "Bugün herkes gergin mi yoksa bana mı öyle geliyor?" diye mırıldandığında Feyza bakışlarını acilin içerisinde gezdirdi. Binnaz Hemşire genel olarak ciddi ve kibar biriydi yine de bugün canının sıkkın olduğu belliydi. Onun haricinde staj arkadaşlarından Şule, ne yapsa asiste ettiği hemşiresinden gizli gizli dert yanıyordu. Eylül'ün asiste ettiği hemşire, muhtemelen Eylül'ün bugün herkesin gergin olmasını düşünmesinin nedeni olacak kadar gergindi. Geldiğinden beri kaşları çatıktı, ayak altında dolanan herkesi küçük büyük azar çekiyordu. Orada ne işin var, sabaha kadar seni mi bekleyeceğiz, hızlı ol, düzgün tak şunu, bir şeyi de becer...

Asalak FenomenWhere stories live. Discover now