18- Yangın merdiveni

64.5K 5.9K 2.9K
                                    


**

Merthan dudaklarını hareket ettirmiş tam bir şey söyleyecekken kapı çalındı. İyi ki de çalındı zira söyleyeceği hiçbir şey yoktu. Ona özel olmasının nedeni, ondan etkilenmesiydi. Ondan çok etkilenmesiydi. Yoksa hem uzak durmaya çalışıp hem de onunla bu kadar yakından ilgilenmezdi. Aralarına bir set çeker, duygularını görmezden gelebilirdi.

Feyza kapının çalma sesiyle anında aralarında ortalama insan boyu kadar mesafe bıraktı.

Merthan "Gir," dediğinde kapıyı aralayan sekreteri içeri girmeden "Merthan Bey," dedi. "Önemli bir işiniz yoksa has-"

Feyza'nın gözlerinin içine bakarak "İçeri al," dedi Merthan. Feyza kaşlarını "Öyle mi," dercesine havalandırdı. Dudaklarını birbirine bastırdı ve bir şey demeden hızlıca odadan çıktı. Solukları sıklaşmıştı. Çıldıracaktı.

Lavaboya giderek üzerindeki çay lekesini çıkarmaya çalıştı. Sinirinden formasını öyle bir çitiledi ki karın kısmındaki lekeden çok kırışıklık ön plandaydı. Gözleri doldu, boğazında koca bir düğüm oluştu. Tam olacak gibi hissediyordu sonra...

Sert bir şekilde kâğıt havluyu art arda iki kere çekip aldı. Elini yüzünü sildi ve kullandığı peçeteyi ellerinin arasında top haline getirerek çöpe attı. Gülnur Hemşireden yine bir azar işitecekti, emindi. Kafeteryaya gidip yeni bir çay alarak kan alma birimine gitti.

Gülnur Hemşire onu görür görmez alev alan gözlerini üzerinde tuttu. Feyza gidip önündeki masaya çayı koyduğunda Gülnur Hemşire yanlarında hasta olduğundan onun kulağına doğru eğilerek dişlerinin arasından "Neredesin sen?" diye sordu.

"Ufak bir aksilik yaşadım."

Her zamanki yerinde dikildi Feyza fakat bu sefer güler yüzlü olmaya çalışmadı. Somurttu, soğuk durdu.

Gülnur Hemşire hastayı gönderdikten sonra tekrardan ona döndü.

"Bir daha geç kalmaman konusunda uyarmıştım seni."

"Zaten bir şey yapmıyordum. Siz de hep aynı şeyleri yaptığınıza göre, pek bir şey kaçırmamışımdır."

"Özür dileyeceğini bir de hadsizlik mi yapıyorsun?"

Daha ilk günden ona gardını almış, her hareketiyle ona üstünlük taslayan kadından bir de özür mü dileyecekti?  Dilemezdi. Zaten ne kaybederdi ki? En fazla stajı yanardı, hemşire olamazdı. Ee? Doktor da olamamıştı, ama yaşıyordu?

Hemşire olamazsa içinde öyle büyük ukde de kalmayacaktı. Canını sıkacak olan tek şey Merthan'la aynı yerde çalışamayacak olmasıydı ama bu saatten sonra Merthan da umurunda değildi.

Anlaşılan, kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.

Babasını kaybetmeyecekti. Annesini kaybetmeyecekti. Ablasını kaybetmeyecekti.

Yeni bir hasta geldiğinde ikisi de sessiz kaldı. Feyza sadece ne yaptığına bakıyordu ama sadece bakıyordu. İzlemiyordu, anlamıyordu. Algılamıyordu.

Gülnur Hemşire hırsını alamamış olmalı ki hasta gittiğinde yine ona döndü.

"Hemşire olarak değil de bir abla olarak uyarıyorum seni, benimle iyi geçin. Stajın için."

Uyarmıyordu, tehdit ediyordu.

Onun duyabileceği yükseklikte kendi kendine konuşuyormuşçasına "Stajımın yanması için fırsat kollayan siz değilmişsiniz gibi," diye mırıldandı, Feyza. "Sahi benimle alıp veremediğiniz ne?"

Asalak FenomenTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang