⚘yirmi yedi

12K 608 123
                                    

yayımlanma tarihi: 5 ağustos, 2020

🎞labrinth*mount everest

Eve nasıl geldiğimizi bilmiyordum. Sallantımı durduramıyordum. Hem kendimden beklemediğim bir işe kalkışmış, hem de beklentiyle kasılan vücudumu bir türlü sakinleştirememiştim. Tek isteğim yatağıma yatıp yastığıma sarılmak ve uyumaktı ama bilin bakalım bir saat yüzüme bakmadıktan sonra birden odama giren ve yatağıma kurulan kimdi? Thomas Boyle.

Korkusu yoktu. Birinin görmesi hiç umurunda değildi ki zaten Dennis'e bana ettiği teklifi söylemiş fakat inandıramamıştı. O akşam Dennis'in gelmeyeceği haberini aldıktan sonra rahatlayan tek ben olmuştum yani. Ama ertesi gün... Yine buradaydı. Yatağın sol başlığına sırtını yaslamış, kucağında bilgisayarımla bir şeylerle uğraşıyordu. Ben de yatağın sağ ayak köşesinde oturuyor, ders çalışıyordum.

"Bir koca saat geçti. Yazı okumaktan sıkılmadın mı?"

"Yazı okumak değil, ders çalışmak. Sen de çalışmalısın."

"Çalışıyorum zaten." diyerek, kucağında duran bilgisayarın ekranını işaret etti. "Araştırıyorum."

"Hadi oradan." Kaşlarım anında havalandı. "Sana birkaç site önerebilirim." diyerek kucağımdaki kitapları kenara koydum, hevesle ellerimin üzerinde emekledim ve ona yaklaştım. Ekranı görebileceğim kadar ilerlediğimde donakaldım. Araştırdığı şeyin kesinlikle dersle uzaktan yakından alakası yoktu.

Öylece kalakalmış, ekranın parlaklığının yüzüme tokat misali inmesine izin veriyordum. Dizlerimin ve avuç içlerimin üzerinde duruyor, anlık şokla boşluğa düşer gibi olmamak için kendimi kasıyordum ama ne geri gidebiliyor, ne de başka bir şey yapabiliyordum.

"Önerebilir misin gerçekten?" dediğinde başım aniden sese çevrildi ve Thomas'la burun buruna geldim. Ne ara bu kadar yaklaşmıştım?

Kalbim küt küt atarken kaslarım yavaş yavaş çözülüyordu ama Thomas parmaklarını yanağıma değdirdiğinde vücuduma bir ürperti dalgası yayılmıştı. "Sen sapığın tekisin."

"Ve sen de şu anki duruşunla aklıma getirdiklerini tahmin edemeyecek kadar masumsun." Dudaklarının sol kısmı yukarı kalktı, parmakları boynuma indi ve omzuma ulaştı. "Ayrıca bir o kadar da meraklısın, değil mi?"

Ellerim yumruk haline gelirken avuç içlerim örtüyü sıkıştırdı. Parmaklarının sağ koluma doğru bir yol izleyişini gördüm, nefesim kesilirken başımı eğerek gözlerimle hareketlerini takip ettim. Dokunuşunun bacağıma ulaşması kısa sürdü, eteğimin altına doğru ilerledi.

Geri çekilmedim. Birisinin bana dokunması böyle mi hissettiriyordu? Kalbim pataklanıyor, yumuşak ve sıcak bir boşluğa düşer gibi oluyordum. Göğüs uçlarım sütyenimi zorlayacak kadar ürperiyor, tenim alev alıyordu. Oldukça basit betimlemeleri yaşarken sanki dünyanın ucundan aşağı bakıyormuşum gibi imkansız hissettiriyordu. Ama yanlış değildi, istediğimi yapmak yanlış olmamalıydı.

Güçlü ama kibar dokunuşları külotuma ulaştığında nefesim kesildi. "İstersen durabilirim." dedi ama sesi güven vermiyordu; durmasını söylemeyeceğimden emin bir tehlikeyle harmanlanmıştı. O kadar yakındı ki başımı ona çevirip baktığımda kelimeleri dudaklarıma değdi. "Ne güzel, bedenin bana hiç hayır demiyor."

"Nasıl anlıyorsun?"

Dudakları bu sefer tek taraflı kalamadı, bembeyaz dişlerini sergilercesine gerildi. "Bir bakalım..." Sesi boğuk, derinden geliyordu. Hem soruma, hem de ona karşılık verircesine titredim. "Islanmışsın ama bunu dokunmadan da fark edebiliyorum." Gözleri, tişörtümün yakası aşağı doğru açıldığı için görünen göğüslerime değdi. "Etkilendiğinde dudakların davetkar bir biçimde aralanıyor ve göğüs uçların daha önce kimsede rastlamadığım kadar belirginleşiyor. Benden saklanamazsın."

masum ve yasakWhere stories live. Discover now