⚘yirmi beş

11.3K 678 111
                                    

yayımlanma tarihi: 20 temmuz, 2020

🎞charlie puth*cold as ice

Thomas Boyle'un bir kızı bekleme anlayışı ilginçti. Yani şu ana kadar beni beklediğini mi düşünüyordu sahiden? Çünkü anlaşılan şu ki, o sırada başkalarıyla takılmayı yanlış bulmuyordu ya da umursamıyordu. İşin doğrusu, beni beklemesini istemiyordum. Amacım benden bıkmasıydı, muhtemelen yakında olurdu.

Dün gece Thomas'la uyumamıştım. O uyanana kadar geceyi ders, müzik, dizi ve yemek dörtlüsüyle geçirmiştim. En sonunda pes etmek üzereydim ki uyanmıştı. Bugün Cumartesi'ydi, yani Thomas'ın küçük çocuklara basketbol dersi verme günüydü.

Thomas yalnızca uyukulu gözlerle bana bakmış, iç çekmiş ve odamdan çıkmıştı. Boş bulduğum gibi yastığıma çökmüştüm. Uyuduğum tüm o zaman boyunca da Thomas'lı rüyalar görmüştüm. Belki yatağıma, en çok da yastığıma, sinen kokusuydu sebebi.

Uyanmam kısa sürmüştü, nedense tüm akşam dinlenmiş gibi beş saatlik uykuyla ayılmıştım. Kısa bir yemek sonrasında şaşan düzenim, boş oturmak istememi sağlamıştı. Evde böyle olmazdı, bir şey yapmadan oturduğum ilk anda yeteri kadar ders çalışmadığım söylenirdi. Yaşarken normal geliyordu ama başkalarını gördükçe anlıyordum ki.... Hayat bu değildi.

Bir süre yemek hazırlamaya giriştim, olmasını beklerken de istemsizce Thomas'ı ya da Dennis'i aradım ve ikisini de bahçede basketbol oynarken gördüm. Thomas söyleniyordu. Sabah saatlerce çocuklara ders vermişti ama bir türlü kendi ebatında ya da yaşındaki kişilerle oynamasına izin verilmiyordu. Bu yüzden Dennis de o da uzun zamandır oynamaktan kıpkırmızı olmuşlardı.

Ara verdiklerinde yaklaşık on dakikadır onları bahçe kapısından izlediğimi fark ettim. Dennis su içmeye gittiğinde Thomas topu sektiriyordu. Dennis telefonunu kontrol ettikten sonra oflayarak ekranı kapattı, elinde sallayarak düşünmeye başladı.

"Ne oluyor yine? Liana mı?"

Dennis oflayarak düzeltti. "Lorenna."

"Bana kızı göstersen belki adını düzgün hatırlardım. Altından yapılmaymış gibi saklıyorsun." diye homurdandı, Thomas.

Dennis elindekileri bırakıp tişörtünü çekiştirdi. Bu havada hem terli, hem de tişörtlü bir şekilde dışardalardı. Ben böyle yapsam hastalıktan haftalarca kurtulamazdım.

"Saklamıyorum." Thomas topu tutarak sanki bir şeyler dönüyormuş gibi ilgiyle Dennis'e baktı ve Dennis, onu çok şaşırtan bir şey söyledi. "Kızın fotoğrafı yok. Hiç atmadı."

Thomas şaşkınlığından kurtulduktan sonra kahkahayla güldü. "Sana birini ayarlarım, Den. Bu kadar yoklukta olamazsın."

"Neyseki Brant ile takıla takıla biraz ağız edebi kaptım, o yüzden küfretmeyeceğim." dedi Dennis, sakince. Thomas'a yavaş yavaş açıkladı: "Kızla konuşmayı sevdim. Sorun bu. Sanalda eğleniyor ama hayatında ciddi bir şeyler istiyor... Yani en azından takılmak yerine bir süre çıkmayı."

Thomas kendi kendine homurdandıktan sonra ona arkasını döndü, Dennis kaşlarını çattı ve muhtemelen Thomas'ın hareketinin anlamını soracağı sırada beni gördü. Birden heveslendiğini sezdim. "Bellanita, gelsene."

"İşte başlıyoruz." diye mırıldandı, Thomas.

Dennis, kardeşine gözlerini kısarak baktıktan sonra küçük adımlarla ona yaklaşmamı bekledi. Kısaca, telefonda konuştuğu kızla olan planlarından bahsetti. Bir süredir konuşuyorlardı ama kızın sesi dışında bir şey bilmiyordu; kız da paylaşmaya hazır olmadığını söylüyordu. Cevabını vermemi istediği soru tam olarak şöyleydi: "Çıkma teklifi etsem mi yoksa konuşmayı bıraksam mı?"

masum ve yasakWhere stories live. Discover now